y i r m i "başka bir evren"

10.4K 388 121
                                    


LÜTFEN BÖLÜM SONU YAZISINI OKUYUNUZ!

Yorum ve beğenilerinizi benden esirgemeyin! Çokça öptüm!

İyi okumalar 🖤

yirmi, başka bir evren
🖤

İstanbul'a girdiğimiz an derin bir nefes almıştım. İkimizi hiç tanımayan insanların arasında özgür bir şekilde dolaşmak rüyalarıma bile konu olmayan bir olaydı. Birbirimizi o kadar uzakta düşünüyordum ki, rüyalarıma bile girmiyordu.

Boğaziçi köprüsünden geçerken soğuk havaya rağmen camı aşağıya indirdim. Onun üşeyeceksin kapat demesine rağmen yüzüme rüzgarın değmesine izin verdim. Hayattaydım, yolunda gitmeyen bir şey yoktu. Soğukluk yanaklarımı kızarttığında camı kapatmadan önce ona baktım.

Ah, her defasında bakmaktan kendimi alamıyordum. Bir an bunların bir rüya olmasından korkuyordum doğrusu.

Hamza gözlerini bana çevirdiğinde onu her gördüğümde hissettiğim heyecanı yüreğimde fark etttim. Elimi nereye koyacağımı bilemedim, camı kapatmayı unuttum!

Gözlerimi gözlerinden çektikten sonra camı kapattım. Heyecandan değil de donmaktan konuşamayacaktım zira.

''Seni eve bırakmadan önce bir yere gideceğiz.'' Yeşil gözleriyle içime işlerken başımı salladım yavaşça. ''Nereye gideceğiz?''

Hamza bir elini radyoya doğru götürürken bana göz kırpmayı eksik etmemişti. ''Benim iş yerime.''

Peki, hayaller hayatlar dememek için kendimi zor tuttum. Hamza başını iki yana sallayıp hafif güldükten sonra arabanın hızını artırdı.

Ve yol altımızda aktı, yaşadıklarımın gerçek olduğunu kendime hatırlatarak.


**


Hamza, işyerim dediği zaman kafamda plaza gibi bir yer canlanmıştı, yalan yok. Dört duvarın arasında, insan koşuşturmalarında bana bir şeyler göstereceğini elbette hayal etmek istemezdim. Fakat arabayla önünde durduğumuz bu güzel bina yaptığı işi ile ne kadar alakalı olduğunu da gösteriyordu.

Binanın her tarafında yükselen estetik sütunları kendisinin tasarladığını bilmek zor değildi. Odasının her tarafına çizdiği bu sütunları tabiki de iş yerine de yapacaktı. Odasına girdiğim detayı önemsizdi, küçük aptallıklardandı.

Arabanın kontağını kapattıktan sonra bana döndü. ''Günümün tamamının nerede geçtiğini görmeni istedim.'' Arabanın içinde birbirimize bakarken konuştum. ''Çok beğendim, umarım çalışırken yaptığın bu güzelliği unutmuyorsundur.'' dedim elimle bir yandan tasarladığı binayı gösterirken.

''Hadi çıkalım, sana göstermek istediğim bir yer daha var.'' Kendi kemerini çıkardıktan sonra benim kemerime uzanmıştı. Kapıyı açtıktan sonra koltuğumun arkasındaki montumu aldım. Donmak istemiyordum, onun da arabadan kabanını giymiş bir şekilde çıktığını gördükten sonra binaya doğru ilerledim. Bir adım arkamda yürüyordu fakat kendimi onun hapsi altında gibi hissediyordum.

Omzuma koyduğu elleriyle beni sağa doğru çevirirken büyük döner bir merdiven karşıma çıktı. Yangın merdiveni gibi gözüken merdivenden yukarıya beni çıkartırken arkamda onun olması eh biraz garip hissettirmişti. Merdivenden çıkarken ona baktım kısa bir an, göz göze geldik anında.

''Düşeceksin.'' Belime doğru giden elleriyle beni dürterken önüme bakmamla karşımıza serilen manzarada kaybolmam bir oldu.

Pekala. İşte bu inanılmazdı. Binanın çatı kısmından görülen İstanbul boğazı beni mest etmişti. Bir yandan gün batımı varken, bir yandan da denizde yol alan vapurlar başımı hep farklı yöne çeviriyordu.

NEHYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin