Bölüm #8

922 51 7
                                    

Yataktan kalkıp direk dolabın karşısına geçtim. Okul formamı giyinip banyoya ilerledim. Yüzüm berbat ve çok solgun görünüyordu. Yüzüme hızla suyu çarpım. Uykum daha da açılmıştı. Saçlarımı düzleştirip at kuyruğu yaptım.
Muhtemelen Yeo hala uyuyordur. Yarım saat vardı ve hemen hazırlansa iyi olurdu. Salona geçtim Onur'un üzeri açılmıştı önce onu örtüm.

"Yeo kalk geç kalacağız!" başına dikildim sonra dürtüklemeye başladım."Yeo kalk ya beni uğraştırma"

"Ya mal bugün cumartesi çık git uyumalıyım" bi dakika lan bugün cumartesi mi? Resmen dünyam başıma yıkıldı. Odama gidip kıyafetlerimi çıkardım. Siyah taytımı ve uzun kollu siyah tuniğimi giyinip tekrar uyudum. Ama cidden malım yani bugün tatil ve ben okul için hazırlandım.

"Ayşegül,kalk kızım soğan doğra" kim lan bu ne soğanı? Sabah sabah kim bu? "Az daha uyu sen az daha" anam birden havalandım. Soğuk bir hava yüzüme çarptı. Gözlerimi ovaladım. Hadi canım,Onur kucağına almış camdan sarkıtıyor.

"Onur bırak valla uyandım bırak nolur bırak" kafamı göğsüne bastırdım. Allah cezanı vermesin Onur. Beni ne hallere düşürdün.

"İyi iyi, yürü gidelim bişeyler ye sonra da gezelim. Malum pazartesi yokum" bunları söylerken de beni mutfağa getirip yere indirmişti.

"Onur sen ne diyon ablası ya? Duymamazlıkmışım da"bu nasıl cümle? Her neyse bu mal hiçbiryere gidemez ki." Saçmalama hemen nereye gidiyorsun? Lan sen beni azıcık özledin demek. Öyle olsun siktir git. Hem desteğe gel sonra da hemen git. Oh! Bir hafta olmadı lan!" Yeo mal mal bakıyordu. Çünkü o Türkçe bilmiyor.

"Ayşegül, benim de okulum var, izin ancak bu kadar alabildim. Senin için geldim ve elimde olsa hiç gitmem."

"Gitme o zaman" Onur suratıma öyle bir bakıyor ki...

"Sonunda kafayı da yedin. Ayşegül git hadi ya" sandalyenin birine oturdum. Yeo artık bizi takmıyordu. Gevreğini yiyordu. Onur da oturmuştu.

"Bak,burada Türkler için de okul var. Ayrıca bana destek olursun. Üziversiteye kadar belki Korece'yi de sökersin. Hem sennle bir süre sonra ev de tutabiliriz. Sen benim abim gibisin daha da öte. Hem ilk defa birlikte yaşamıyoruz." Onur düşünceli bir şekilde bana baktı.

"Nerde şu Türkler için olan okul?" Başını kaşıyarak sormuştu. Hemen boynuna atladım.

"Benim Onur'um gerçek bir kahraman. Ta ta ta öldün çık" Onur bana deli görmüş gibi bakıyordu. Birden odamdan telefon sesi geldi. "Ben geliyorum"

Odama gidip telefonu komodinin üzerinden aldım. Kris arıyor. Öyle yakışıklı bir çocuğun benim gibi çirkin birini arayacağını söyleseler oturma organımla gülerdim.

"Yoon  ben Kris hatırladın değil mi?"
"Evet hatırladım. Nasılsın Kris?"
"İyiyim,sen nasılsın?"
"Oh,ben de çok iyiyim"
"Güzel,şey bugün seninle bir yerlere gitsek yani işin yoksa"
"Tabi zaten benm de canım sıkılıyordu."
"Harika,sahilde buluşuruz. Birazdan orada olurum" telefonu kapattı. Cidden sevinmiştim. Hemen dolabın karşısına geçtim.

En sonunda hazırdım. Dar deri tayt üzerine hafif bir unik giydim. Saçlarımı dağınık bıraktım. Sahile doğru ilerlerken Kris'i gördüm. Yanına gidip banka oturdum.

"Oh,Yoon geç gelirsin sanmıştım"

"O kadar yavaş değilimdir. Şey sorun olmazsa neden çağırdın?"
Sanki biraz kasılmıştı.

BİR KÜÇÜK KORE MESELESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin