Bu kitabı 3. defa yayımlıyorum daha önce okuyanlar için üzgünüm:( ama sonunda bitti<33
tüm bölümleri de düzenledim ve finalledim<33 hadi bakalımİyi okumalar 🍑💖
bol klişeli bir kitaptır!!
####
"Çoğunuz şu an bilmediğiniz bir yerdesiniz. Dün bulunduğunuz ortam ve hayatınızda yeri olan, sizi tanıyan kimse şu an burda değil. Çevrenizdeki insanlara kendinizi istediğiniz gibi tanıtabilirsiniz. Olmak istediğiniz kişiyi elinizde fırsat varken oluşturabilirsiniz. Burda kimse sizi tanımıyor, bu da demek oluyor ki; hayatınızın ilk günü bugün."
Profesörün sözünü, arkalardan gelen bir ses böldü: "Kendimizi öldürebiliriz yani?"
Bakışlarımı insanlar gibi o tarafa çevirmedim ama söylediği söz hoşuma gitmişti. Çevremdekilerin de en az benim kadar hoşuna gitmiş olmalı ki, sesin sahibini onaylayan fısıltılar uğultuya dönüşmüştü.
"Evet, kendinizi öldürün ve yeniden kendinizi doğurun. Anlatmak istediğim şey tamamen bundan ibaret."
Konunun içinde sürekli ölüm kelimesinin geçmesi olayı biz ergenler için biraz büyüleyici hale getiriyordu. Bunu inkar edemem.
"O zaman dersi bitirelim, kendimizi öldürmeye gidelim."
Yanımdaki çocuk kocaman gülümseyerek profesöre seslendiğinde, herkes onu onaylar şekilde bağırmaya başladı. Üniversitenin ilk gününden kaçıp gitme isteği vardı herkeste. Belki de bu hepimizde liseden bir alışkanlıktı.
Profesörün gözleri hepimizin üzerinde gezdi. Ölüm kelimesini aramızda somutlaştıran olmasından korkmaya başlamıştı.
Elindeki çubukla masasına susmamız için vurduktan sonra uğultular kesildi. Masasının üzerine oturdu, bacak bacak üzerine attı.
"Kendinizi öldürmenizden kastım, intihar etmeniz değil. Yeni bir hayata başlayın demek istiyorum, beni anlıyorsunuz değil mi? İntihar etmeyi falan düşünmeyin."
Arkalardan gelen o ses tekrar profesörü böldü: "Aramızda bunu böyle algılayan olsa bile, bir profesörün lafıyla intihar edeceğini sanmıyorum."
Neden bilmiyorum ama bu çocuk her konuştuğunda kızlar onu onaylıyordu. Ardından da homurdanan erkek sesleri yükseliyordu.
Bense ısrarla ona dönmeyi reddediyordum. Sürekli profesörü bölmesinden anladığım kadarıyla fazla zeki birisiydi. Zeki olmayan birisi daha ilk günden profesörü bölüp, konuya büyüleyici bir başlık ekleyemezdi değil mi? Kendini öldürmek.
Profesör oturduğu masasından kalkıp tam ortaya dikildi. Kalabalığa göz gezdirdikten sonra, hepimize kocaman gülümsedi. Tahminimce sürekli ona laf yetiştiren çocukta gözlerini durdurdu. Bir süre ona baktıktan sonra: "Umarım herkes senin gibi düşünüyordur." dedi.
"Şimdi kendimizi öldürmeye gidebilir miyiz?"
Pes ettim, bu kadar garip söylemleri olan kişinin yüzünü ben de herkes gibi görmek istiyordum.
Sonunda arkamı döndüğümde, onun gözlerine gözlerim çarptı. 3 saniyeyi bile geçmeyen bu basit bakışmadan sonra gözlerimi sanki başka birine bakıyormuşum gibi kaçırdım. O da gözlerini üzerimden çekip, yanındaki kıza döndü. Bu fırsattan yararlanır gibi gözlerimi tekrar ona çevirdim.
Şimdi erkeklerin homurdanıp, kızların fısıldaşmalarının sebebini anlayabiliyordum. Tanrı bu çocuğu yaratırken epey vakit harcamış olmalıydı.
"Peki, bu dersi burda bitirelim."
Profesörün sözüyle kendimi toparladım. Çantamı sırtıma takıp hemen ayaklandım. Yapacak çok fazla işim vardı, daha eşyalarımı bile yerleştirememiştim.
Herkes ayaklanıp, koridorda çil yavrusu gibi etrafa dağılmaya başlamıştı. Ben de çıkışa yönelmek üzereydim ki önümü kızın birisi kesti.
"Merhaba ben Gigi."
Elini bana uzattığında hiç vakit kaybetmeden sıktım: "Win."
"Win..." dedi adımı ezberler gibi.
"...Seni dün akşam yurtta gördüm. Sanırım odalarımız yan yana, beraber gideriz diye düşündüm. Hem tanışmış oluruz." Utanmış gibi gözlerini yere indirdi. Daha ilk günden arkadaş edineceğimi hiç düşünmemiştim. Neşeyle gülümsediğimde Gigi'de gülümsedi. Gerçekten fazlasıyla güzel ve kibar birisiydi.
"Olur." diyebildim sadece. Beraber ilerlemeye başladık.
İkimizin de çekinir bir kişiliği var gibi görünüyordu ama benim normal halim bu değildi. Konuşmayı ve boş yapmayı seviyordum. Yine de sessizliği bozan taraf ben olmamıştım.
"Akşam 1. sınıflar için tanışma partisi var. Gelecek misin?"
"Bilmiyorum."
Yanımdan, önüme geçti. Bana bakarak geri geriye yürümeye başladığında bir yere çarpmaması için onun yerine gözleri oluyordum. O da neşeyle gülümsedi: "Beraber gitmek ister misin?"
"Hah?"
İlk günden çok fazla ilerlemiştim. Odama gidip kendimi tebrik etmem lazımdı. Ağzımdan çıkan garip tepkiyi hemen toparladım: "Tabii. Seni akşam alırım."
"Yan odadan mı?" diye kıkırdadı.
"Evet."
"Anlaştık."
"Anlaştık."
Tekrar önüne dönüp, ellerini hırkasının içine çekti. Utanmış gibiydi. Bu hareketiyle gözüme çok tatlı görünmüştü.
Aşk hayatımda her zaman kalbi burkulan taraf ben olmuştum. Belki profesörün ve dersteki o garip çocuğun dediği gibi kendimi öldürmeliydim. Bu sefer inanıyorum ki üniversiteye aşkta kazanmaya gelmiştim. Kendimi doğurmaya da böyle başlayacaktım.
Gigi'nin güzelliğinden mi nedir bilmem ama aşka inancım doğmuş gibi hissediyordum. Bu kızın hayatımda yeri olsun istiyordum.
"Umarım hayatımın aşkı yanımda yürüyordur." diye kendi kendime mırıldandığımda; birisi koluma çarpmıştı.
Gözlerim tekrar dersteki çocuğun gözleriyle buluştu. Benden özür dileyecek gibi durduğunda ben de durdum. Garip bakışları bir süre üzerimde gezindi. Bir şey demesi uzun sürecek gibiydi ve beni izlemesinden rahatsız oluyordum. Yüzümde bir şey var gibi hissediyordum.
"Bright!"
Çocuk sonunda gözlerini benden çekti; arkasını dönüp, ona yaklaşan arkadaşlarına doğru ilerledi.
Tek kelime dahi etmemişti. Bana çarpmıştı, sorun özür dileyip dilememesi değildi ama neden dileyecekmiş gibi bizi durdurup öylece izlemişti?
"Bu neydi şimdi?" diye mırıldandım.
"Çok garipti."
Öyleydi, bakışları ya beni öldürecek gibi zemindeydi ya da bana aşık olmuş gibi zirvedeydi. İkinci seçeneğe ihtimal bile tanımıyordum ve bu bakışmanın bir daha yaşanmasını istemiyordum.
Gigi'yle tekrar ilerlemeye başladığımızda aklıma az önce mırıldandığım dua geldi. Umarım hayatımın aşkı yanımda yürüyordur demiştim ama yanımdan kastımın hangi yanım olduğunu da duama eklemem gerekiyor muydu?
🍑
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Killing Yourself || brightwin
Fanfiction"Böyle anlarda konuşulmaz, bilmiyor musun?" Boynuna kollarımı dolayıp, alınlarımızı birbirine yasladım. "Bilmiyorum." diye fısıldadı. "O zaman seni susturana kadar öpeceğim." -- "Tenimde izler bırakırken ne konuşulacağını hala bilmiyorum." "Böyle z...