Kendimi sınavlara hiç hazır hissetmiyordum. Cumartesi gününü içmekle geçirmiştik, pazar gününü de niye birbirimize sahip çıkmadık diye birbirimizi döverek geçirmiştik.
Şimdi kurbanlık koyun gibi sınav kağdının önüme gelmesini bekliyordum. Çevremdeki uğultular bile kocaman bir sessizlikti. Gerçekten korkuyordum, hiçbir şey bilmeden girdiğim ilk sınav olacaktı bu. Tamamen arkadaş kurbanıydım. Bir de sevgili.
Kağıt önüme geldiğinde yaklaşık 10 dakika boyunca bakıştık. Kafamı kaldırıp, tek mal ben miyim diye etrafı izledim. Tek mal ben değildim, sınıftakiler şimdiden söylenerek kağdını teslim edip çıkmaya başlamıştı bile. Ben de ayaklanıp, boş kağdımı profesörün masasına bıraktım. Bu gece sabaha kadar oturup, yarın ki sınava çalışmalıydım. Bir daha bu anı yaşamak istemiyordum.
Koridordan çıkmak üzereyken, omzuma çarpan omuzla sendeleyerek 1-2 adım geriledim.
"Ah, çok özür dilerim. İyi misin?" Beni kolumdan tutup dengemi sağlamamda yardımcı oldu Craig. Bu çocuktan gerçekten hiç haz etmiyordum ve şimdi aynı okulda olduğumuzu da öğrenmiştim.
"Önemli değil, iyiyim." yoluma devam etmek üzereyken, önüme geçti. "Sen Bright'ın arkadaşıydın değil mi?" Kafamı onaylar şekilde salladım. Arkadaş değiliz diyecektim ama Bright belki söylememi istemezdi? Bu arkadaşlara söylememe konusunu, kendi arkadaşlarıma her şeyi anlattıktan sonra halledecektim. Sinirlerimi bozuyordu bu olay.
"Bright nerde?"
"Sınavda, henüz çıkmadı."
"Sen çıkmışsın, anlaşılan onun kadar zeki değilsin." Benimle alay eder gibi konuşması ona olan sinirimi daha çok körüklüyordu.
"Evet değilimdir. Bright'a bir şey söyleyeceksen bana söyle, ben iletirim."
"Haftaya matematik sınavım var. Önümüzdeki hafta sonu beni çalıştırması için ricada bulunacaktım." Şaka mıydı bu çocuk?
"Tabii ki iletirim, sen hiç merak etme ama kabul edeceğini sanmıyorum. Kendisi meşgul, sınavlarımız yoğun." alay eden gülümsememi yüzüme yerleştirdiğimde, onunki daha baskın geldi: "O bana kıyamaz." Bu çocukta bir şeyler vardı ve hissediyordum ama bunu dile getirdiğimde 'boş kıskançlık' yapıyorsun diyecekti Bright.
"Her neyse, gitmem gerekiyor. Bright'a söylerim."
"Söylemesen bile sorun değil, akşam görünce ben söylerim zaten." biraz daha konuşursa yumruklamaya başlayacaktım. Bu ikisi akşam nerde görüşüp duruyorlardı??
"Peki." onu es geçip, ilerledim. Çok sinir bozucu birisiydi. Bright'ın arkadaş ortamı gerçekten sorunluydu.
Diğer sınavın saatini arkadaşlarımın yanında beklemek için, her zaman oturdukları o banka doğru ilerlemeye başladım. Tawan kafasını masaya gömmüş, tepesinde söylenen Prem'i dinliyordu.
Yanlarına yerleştiğimde, Prem'in hedefi değişti: "Cumartesi gecesi nerdeydin?!"
"Hatırlamıyorum, sarhoştum." bunların yanında otomatikmen yalan söylüyordum artık. "Kimse niye bir şey hatırlamıyor! Ben kimin yanında uyandım tahmin et?!"
"Boun?" diye mırıldandığımda, Tawan da başını kaldırıp bana baktı. Omuz silktim, o gece olanlara şahit olmasaydım da bu tahminde bulunurdum. "Yemin ederim ikinizi de öldüreceğim, neler olduğunu hatırlamıyorum ve Boun sevgiliymişiz gibi mesaj atıp duruyor."
"Sarhoş olduğunu söyle."
"Bi' akıllı sensin. Bu benim hiç aklıma gelmedi çünkü."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Killing Yourself || brightwin
Fanfiction"Böyle anlarda konuşulmaz, bilmiyor musun?" Boynuna kollarımı dolayıp, alınlarımızı birbirine yasladım. "Bilmiyorum." diye fısıldadı. "O zaman seni susturana kadar öpeceğim." -- "Tenimde izler bırakırken ne konuşulacağını hala bilmiyorum." "Böyle z...