Ellerimin benden bağımsız hareket etmesine sadece bir bardak kalmıştı. Bir bardak daha içersem etrafta dans eden, bağrışan, öpüşen insanların arasına bir kişi daha eklenecekti. Bunun bilincinde olduğum için durmam gereken yeri biliyordum.
Biten bardağımı geri almamak üzere masama bıraktım. Tanımadığım kişilerin yanında kafamın güzel olmaması gerekiyordu.
"Win-"
Gigi'nin bana seslenişinin ardından sesi kesildi. Kafamı hemen ona çevirdim. Eliyle ağzını kapatmıştı, kusmak üzereydi. Oturduğum yerden aceleyle kalktım. Onu da belinden tutarak kaldırdım. Bir elim belinde olarak dışarıya doğru onu sürükledim. Bu kadar kalabalıkta tuvalet sırası bekleyebileceğini sanmıyordum. Üstelik açık havada daha iyi olacaktı.
Koşar adımlarla kalabalığı yarıp dışarı çıktığımızda müzik sesi kısılmıştı. Etraf kusan gençlerle doluydu. Okulun tanışma partisinde gerçekten birisiyle tanışabilen varsa alnından öpebilirim. Hala ergenlik yaşında olan topluluğu bir araya getirip, bırakmak hiç iyi bir fikir değil.
Dışarı çıktığımızda, Gigi ağaçlık alana doğru koşturdu ve kendini rahat bıraktı. O ağaç kenarına kusarken, iyi olduğundan emin olmak istiyordum ama midem böyle şeyleri kaldıramıyordu. Yine de ona doğru yaklaştım ve biraz gerisinde durdum. Bu bile benim ve midem için büyük bir adımdı.
Gözlerimi çevreye diktim. Birkaç arkadaş grubu, öpüşen çift ve çoğunlukla kusan kızlarla doluydu bahçe. Çok fazla görebileceğim bir şey yoktu ama görmem gereken birisi varmış gibi gözlerim çevreyi yoklarken tanıdık gözlere çarptı ve durdu.
Adının bu öğlen Bright olduğunu öğrendiğim çocuk, önündeki arkadaş grubunun sohbetini dinlemiyordu ve gözlerini benim yüzümde gezdiriyordu. Nedenini bilmiyordum ama gözlerimi ondan çekmek istemiyordum. Bu bakışmanın nereye kadar gideceğini merak ediyordum.
Kaşlarım çatıldığında, gözleri kısıldı. Sanki beni uzaktan seçemiyormuş gibi bakıyordu. Kafası omzuna düştüğünde, bakışmanın uzun süreceğinin sinyalini almıştım. O sıra da arkadaşları bana baktığını fark etti. Etrafındaki tüm gözler benim üzerime döndü, hepsinin yüzü teker teker gülümsemeye başladı. Tam yanında dikilen çocuk, Bright'ın sırtına vurup bir şeyler söylediğinde arkadaşlarının bana baktığını fark etti.
Daha fazla bakışmaya devam edemedim. Tüm gözlerin üzerimde gezmesi ve bunun sebebinin ne olduğunu bilmemek beni diken üstünde hissettiriyordu.
"Sanırım çok fazla içtim." Gigi kendine gelmiş gibiydi. Artık yerinde sabit durabiliyordu. Yine de bu ortamda durmak istemiyordum.
"Gidelim, geç oldu." dedim.
"Gidelim."
Beraber ilerlemeye başladığımızda, sessizlik birkaç saniye sürmüştü. Gigi tekrar önüme durup, ters ters ilerlemeye başladı.
"Çizgi film sever misin?" dedi neşeyle. Aynı benim gibi her şeyi gülümseyerek söylüyordu ve bu sempatisini arttırıyordu.
"Hayır, çocuk muyum?"
Eliyle omzuma vurup, beni dürttü. Dudaklarının büzülmesinden anladığım kadarıyla cümlemi sevdiği bir şeye hakaret olarak algılamıştı.
"Tamam tamam severim." dedim.
"Yalan söyleme yoksa bu sefer üzerine kusarım."
Önümde ters ters ilerlerken göz teması kurmamız çok kolay oluyordu. Ellerini omuzlarıma yerleştirip, kusuyormuş gibi yaptığında ikimiz de komik olmayan bu şakaya kahkaha atmaya başladık. Onu sanki böyle bir şey yapacakmış gibi geriye ittirdiğimde, çarptığı vücut yüzünden durdu.
Kahkahalarımız kesildi. Gigi hemen önüne dönüp kime çarptığına baktı. "Ah, çok özür dilerim."
Bright sanki kimse ona çarpmamış ve karşısında birisi özür dilemiyormuş gibi gözlerini tekrar gözlerime kilitlemişti. Beni artık darallar basıyordu. Sürekli izleniyordum ve bu gizli gizli olmuyordu.
"İyi misin?" dedi Gigi.
Bright gözlerini bu sefer onun üzerinde gezdirdi. Kaşları çatıktı ve sinirli gibi duruyordu. Karşı kaldırımda arkadaşları onu izliyordu ve fısıldaşıyordu.
"Düz yürüyemiyor musun sen?"
Dili varmış. Sadece gözden oluşmadığı için gece yatarken tanrıya bolca teşekkür edeceğim.
"Yürüyebiliyorum."
"O zaman önüne bakarak yürü."
Bright, Gigi'yi eliyle ittirip yoluna devam ettiğinde; ikimizde onun uzaklaşan sırtına bakıp, öylece kalmıştık.
Hayatımda gördüğüm en garip tip bu çocuktu. Buz gibiydi ve hiç gülümsemediğine yemin edebileceğiniz bir yüze sahipti. Her zaman sert bakıyordu, yüzünü normal bakarken hayal etmekte zorlanıyordum.
Benimle bir sorunu var gibi görünüyordu ama bu geceden sonra herkese böyle olduğuna kanaat getirmiştim. Gigi'ye de -bana baktığı gibi uzunca olmasa da- sert bir şekilde bakıyordu. Aklından ne geçirdiğine dair hiçbir fikrim yoktu çünkü yüzü aklındakilere göre şekillenmiyordu. Onun suratından spoi almak mümkün değildi.
"Win onu tanıyor musun?"
"Hayır, hiç görmedim."
Eğer böyle birini hayatımda 1 dakikalık bile olsa, görseydim asla unutmazdım. Unutulacak bir tipi yoktu, unutulacak hiçbir noktası yoktu. İnsanın aklına zorla da olsa girecek bir karakterdi.
🍑
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Killing Yourself || brightwin
Fanfiction"Böyle anlarda konuşulmaz, bilmiyor musun?" Boynuna kollarımı dolayıp, alınlarımızı birbirine yasladım. "Bilmiyorum." diye fısıldadı. "O zaman seni susturana kadar öpeceğim." -- "Tenimde izler bırakırken ne konuşulacağını hala bilmiyorum." "Böyle z...