İnsanların söylediklerini duymak istemiyorum. Bir süre kulağımı çevreye kapatmayı diliyordum. Çünkü konuşulacaktı. Tawan; Prem gibi çökük bir halde olacağımdan endişelenecekti. Mew zaten Bright ve arkadaşlardan hiç hoşlanmıyordu. Ve okuldaki bir ton insan...
Sanki başım beladaymış gibiydi. Düşünmeyi ve her şeyi akışına bıraktığım anlar bitince, başım her zaman belaya giriyordu.
Pişman değildim, kesinlikle bir daha olsa bir daha yaşardım o anları ama şimdi nolacak endişesi sarmıştı tüm bedenimi. Yaşanmamış gibi davranacak halimiz yoktu. Bu basit bir öpüşmeden çok daha ilerisiydi.
Hafta sonunun verdiği rahatlıkla bol bol duvarı izleyip saatlerce düşünmüştüm. Nasıl bi' yola girmiştim? Üzülecek miydim? Beni seviyorsa beni üzmemeliydi(?)
Kapımın tıklanmasıyla odada ses olsun diye açtığım televizyonu hemen kapattım. Üzerimdeki pijamaları düzelttim. Kimin geldiğini bile bilmiyordum ama bomboş heycan vardı içimde.
Kapıya doğru yaklaştıkça heycanım da söndü. Tawan ve Prem'in tartıştığı duyuluyordu. Olduğum yerde kaldım çünkü boynum... boynumda bi ton morluk vardı. Koşarak, dolabımdan boynumu kapatacak bir fular alıp kendimi iyice sardım. Düştüğüm durum gerçekten komikti.
Kapıyı açtığımda; Prem bi tarafa, Tawan bi tarafa yaslanmış duruyordu. "Hadi giyin, içmeye gidiyoruz."
"Sınav haftasına gireceğiz. Hala itlik, serserilik peşindesiniz."
"Evde atomu mu parçalayacaksın?? Sonra çalışırsın." buna diyecek bir sözüm yoktu, evde dursam bile ders çalışmayacaktım. Sadece boş boş düşünerek kendime eziyet ediyordum.
"Hazırlanayım, bekleyin." havanın soğuk olması bugün bana verilen bi' hediyeydi resmen ama fularla boğuluyor gibi hissediyordum bu yüzden onu çıkartıp kapatıcıyla morluklarımın üzerinden 2-3 defa geçtim. Kırk yıl düşünsem bir gün bunu yapacağım aklıma dahi gelmezdi.
Üzerime beyaz bir tişört onun üzerine de kot ceketimi giydim. Altıma da siyah bir pantolon çektim ve kapıda birbirini yumruklayan ikiliye döndüm. "Hadi gidelim."
"Çok şık görünüyorsun, karı kız avlamaya gider gibi halin var."
"Sürekli okul kıyafetleriyle gördüğünüz için bu değişik gelmiştir." beraber merdivenlerden inerken Prem konuşmaya başladı: "Onun gönlü Bright'da karıyla kızla işi olmaz." Normalde saçmalama falan derdim ama bu sefer ses çıkarma şansım yoktu.
"Şu Bright ve Win lafını konuşmayı kesin artık. İkisinin beraber olması imkansız." Tawan'ın cümlesini bitirmesiyle boğazıma yiyecek kaçmış gibi öksürmeye başlamam bir olmuştu.
"İyi misin? Bi' hoş oldun... yoksa..." Prem'in sırıtışı yüzünde yayılırken, ne diyeceğini anlamıştım. Cümlesini bitirmeden araya girdim: "Bright ve benim beraber olmamız gerçekten imkansız. Ondan hiç hoşlanmıyorum." Tam bir aptaldım. Gerçekten büyük bir aptal. Aklıma gelen her yalanı düşünmeden dile getiriyordum.
Tawan beni başıyla onaylayıp, tekrar konuşmaya başladı: "Üstelik Boun'un sana yaptığı şeyleri düşün, ikisi yakın arkadaş. Arkadaşına bak arkadaşını al, Bright'ın da ondan bir farkı yok."
"Boun iyi bir insan." Yolun ortasında durup, Prem'e döndük. Boun onu aylarca ağlatmıştı ve o şimdi 'iyi bir insan' diyebiliyordu. "Size laf anlatmak bile istemiyorum. O gerçekten iyi birisi, sadece ilişkimizdeki sorunları çözmek yerine kaçıyordu. Bu yüzden her şeyi bitirmek daha iyiydi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Killing Yourself || brightwin
Fanfiction"Böyle anlarda konuşulmaz, bilmiyor musun?" Boynuna kollarımı dolayıp, alınlarımızı birbirine yasladım. "Bilmiyorum." diye fısıldadı. "O zaman seni susturana kadar öpeceğim." -- "Tenimde izler bırakırken ne konuşulacağını hala bilmiyorum." "Böyle z...