Win, Prem ve Tawan'ın arasından boğulmaktan kurtulmak için birkaç adım geriye çekildi ama ikili de onunla beraber geriye doğru yürüdü.
"Her gün beraberiz, biraz abartmıyor musunuz?" Sonunda ikisinin kollarından sıyrdıldı. "Seni okulda görmek gururumu okşadı." Tawan tekrar ona sarılmak üzereyken, Mew'in arkasına saklandı Win: "Anlıyorum ama sarılma işini artık kesebilir miyiz?" Arkadaşları sadece omuz silkti çünkü kesmeyeceklerdi. Şu son 2 hafta Win'e bebek muamelesi yapıyorlardı.
"Sizinle elleşmeye doyum olmuyor ama benim dersim var. Gitmem gerekiyor, zaten yeterince aksattım."
"Ben de seninle geleyim." Prem 1-2 adım attığında, Mew onu tişörtünden tutup geriye doğru çekti: "Farklı bölümlerdesiniz?"
"Olabilir, bu onun ilk dersi. Yanında olmak istiyorum, hem kalabalıkta fark bile edilmem." Win gözlerini devirdi. Arkadaşları onun için gerçekten çok endişeleniyordu. Son 2 haftadır ağlamaktan başka bir şey yapmıyordu ve buna bizzat şahit olmaları üçünü de çok etkilemişti.
"Ben iyiyim, her şey geride kaldı. Halledebilirim, bir şey olursa da size yazarım." Onların cevap vermesini beklemeden içeri doğru ilerledi. Halledememişti ama numara yapmaktan başka çaresi de yoktu.
Kapıdan içeri girdi. Gözleri ilk görmesi gereken kişiyi gördüğünde tekrar dışarı çıktı. Yapacağına saniyeler önce inanıyordu ama şu an akan göz yaşları tamamen yanıldığının kanıtıydı. Yönünü lavaboya çevirdi.
İçinden binlerce kez küfür ediyordu kendine. Böyle hayal etmemişti. Görmezden gelebileceğini düşünmüştü. Kendini kabinlerden birine kapattı. Bright'la aynı ortamdayken nasıl derslere devam edebilecekti??
Win'in içeri girip kapıyı kapatmasının üzerinden 1-2 dakika geçtikten sonra lavabonun dış kapısı tekrar açıldı. Bright'ın telaşlı sesi duyuldu: "Win?!" kabinlerin teker teker yumruklanma sesiyle Win'i de telaş sardı. Gözlerini hemen sildi. Ses çıkarmamaya çalıştı.
"Win??? Burdasın biliyorum, izin ver konuşalım, yüzünü göreyim... izin ver lütfen." Bright tek kapalı olan kabinin önünde durdu. İçerden ses gelmesini bekledi ama gelmedi. Sesin gelmemesi içerde Win'in olduğunu onaylıyordu.
"Win seni çok özledim. Her şeyi batırdım ama yemin ederim göründüğü gibi değil. Hatta görünen bile yanlış. Lütfen aç kapıyı konuşalım." Bright'ın sesi gittikçe düşüyordu. Çaresizlik sarmıştı tüm bedenini. "Win lütfen çık. Sana böyle bir şey yapmadım. Lütfen inan bana."
Win bulunduğu ortamın küçük olmasından ve Bright'ın sesinin hemen dibinde olmasından aşırı rahatsız olmuştu. Kabinin duvarları üzerine yürüyor gibi hissetti. Kapının kilidini çevirip, araladı. Nefese ihtiyacı vardı.
Bright telaşla karşısına dikildi. Win'i haftalar sonra görmenin huzuru içindeydi ama acısı daha fazla katlanmış gibiydi. "seni çok özledim. Her şeyi düzeltmeme izin ve-"
"Bright seni ve yalanlarını dinlemek istemiyorum. Hava almaya ihtiyacım var, rahat bırak beni." Win ilerlemek üzereyken Bright onu hafifçe kolundan tutup durdurdu: "Beni senden koparma. Lütfen seni görmeme, sesini duymama izin ver. Açıklamama, çabalamama izin ver."
Win'in gözleri karşısında ağlayan gencin gözlerine kilitlendi. Ne yapacağını bilmiyordu, kalbine çok fazla ağırlık binmişti. Onun ağladığını o gün koridorda duymuştu ama görmek çok daha beter hissettiriyordu. Şu an görmek isteyeceği en son şeye bakıyordu.
"Yalvarırım Win. Lütfen gitme benden. Seni deli gibi özledim, yurtta çıt sesi bile duysam kapıyı açıp sen misin diye bakıyorum. Kokunu özlüyorum, yastığımdan yavaş yavaş siliniyor kokun. Dudaklarını, tartışmalarımızı özled-"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Killing Yourself || brightwin
Fanfiction"Böyle anlarda konuşulmaz, bilmiyor musun?" Boynuna kollarımı dolayıp, alınlarımızı birbirine yasladım. "Bilmiyorum." diye fısıldadı. "O zaman seni susturana kadar öpeceğim." -- "Tenimde izler bırakırken ne konuşulacağını hala bilmiyorum." "Böyle z...