Üstümde ki yorgunluğun her geçen gün daha da arttığının farkındaydım. Omuzlarım çökmüştü ve yükü zar zor kaldırıyordum. Belki de kaldıramıyordum, bilinmezlik içindeydim.
Bright'la ödev için eşleşmemiz çok kötü olmuştu. İçten içe hala onun için yanıyordum ve gördüğüm ilk an da inanır, affederim korkusu kaplıyordu beni. Eğitim hayatımı bu ay gerçekten bok yoluna sürüklediğim için onunla eşleşmem bir nevi kurtuluşum da olabilirdi. Şerefsiz, ölse bile her dersini harika bir şekil de geçebilecek kadar zekiydi.
Başta Mew ödev konusunu hiç açmamamı, Bright'ın inek olduğunu ve kendi başına yapıp, beni de kurtaracağını söylemişti ama ben Bright'ı görmek için bu sıralar bahane arayışlarında olduğum için kapısındaydım şu an. İnanılmaz bir enayiydim.
Derin bir nefes verip odasının kapısını tıkladım. Tamam gerçekten onu deli gibi özlediğimi biliyordum ama kapısının önündeyken bile bu kadar heycanlı ve ağlayacak gibi durmayı ben de beklemiyordum. Kendime de hala onun için yandığımdan dolayı içimden beddualar ediyordum. Umarım yer yarılır içine girersin ve çıkamazsın Win.
Kapının aralanması kalbimi durdururken Bright dudağının kenarıyla gülümseyip geriye çekildi. Ona mesajla geleceğimi ve ödevi bugün halledip başka güne bırakmayacağımızı söylemiştim. Onu bir daha görmek istemediğimi de belirtmiştim. Nefret ediyordum Bright'dan, yani görünen oydu.
"Hoş geldin." diye mırıldandı, ben elimdeki kağıtları çalışma masasının üzerine bıraktım. Ellerini koyacak yer ararken, gülmemek için dudaklarımı bastırdım. O benden daha heycanlı görünüyordu. "Hoş buldum, başlayalım mı?" onunla göz göze gelmemek için çaba sarf ediyordum. Tamam buraya güle oynaya gelmiştim çünkü deli gibi özlemiştim Bright'ı ama şimdi de koşa koşa çıkmak ve odama kapanıp saatlerce ağlamak istiyordum.
"Bir şey içer misin?" diye sorduğunda olumsuz anlamda kafamı salladım. Sandalyesine yerleştikten sonra o da hemen yanıma çekmişti sandalyesini. Kokusu burnuma dolarken derin bir nefes verdim. "Ben hiçbir şey anlamıyorum bu dersten." diye itiraf ettim. Ödevin akışını ele alsın istiyordum çünkü bir şeyleri ben yaparsam Bright da hayatında alacağı en düşük notu alırdı. "Bunları araştırdım." getirdiğim kağıtları ona doğru uzattım, kitabın ilk sayfasını araladım, kapanmaması için de elimi arasına koydum.
Bright donuktu. Ne konuştuğumu bile dinlediğinden emin değildim. Yüzümü incelemesine bir süre izin verdim ama bu süre uzadıkça geriliyordum. Yanaklarımın kızardığına emindim. Elimin tekini yanağıma koyup, sıcaklığıma dokundum. "Sana diyorum?" dedim soğukça. Onunla konuşmak gerçekten şu an çok zordu. Kafasını iki yana sallayıp, kendine gelir gibi öksürdü.
Önümüzde duran kitabın kapağını kapatıp, bana döndüğünde yutkundum. Koşa koşa kaçasım geliyordu. Rezil olmayacağımı bilseydim kesinlikle kaçardım burdan. "Ödevi ben hallederim." kitabın arasında kalan elimi, kitabı çekip uzağa iterek kurtardı "konuşalım." dedi. Onu dinlemeyi gerçekten de çok istiyordum ama hazır değildim. Çünkü bana şu an dünyanın en saçma yalanını söylese bile inanacak durumdaydım. Bright hayatımda yokken kocaman bir boşlukta hissediyordum.
"Ödev hakkında mı?" mala yattığımda, nefesini verdi. Başını olumsuz anlamda salladıktan sonra "Bizim hakkımızda." dedi. Omuz silkip, bacak bacak üstüne attım ve kollarımı birleştirdikten sonra geriye doğru yaslandım. Dünyanın en umursamaz kişisi gibi görünüyordum şu an ama içimden mantıklı bir şeyler söylesin diye dualar ediyordum. Başımla ona konuşması için izin verdim.
"Dövüldüğüm günü hatırlıyor musun?" diye sordu. Evet o aptal çocuk için dayak yemişti, sonra okula gelmemişti ve sevişmiştik -bu ayrıntıyı beynimden atmak için kafamı salladım- "Hatırlıyorum." dedim. "Beni merak edip odama geldiğinde sevişmiştik hatta." o da bu ayrıntıyı verdiğinde gözlerimi devirdim. "hatırlamıyorum bunu." yalan söylediğimi anlar gibi gözleri kısıp bana baktığında, "konuşmazsan gideceğim." dedim. Yalan söylemekte zaten berbattım bide gözlerime bakıp bunu anlamaya çalışıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Killing Yourself || brightwin
Fanfiction"Böyle anlarda konuşulmaz, bilmiyor musun?" Boynuna kollarımı dolayıp, alınlarımızı birbirine yasladım. "Bilmiyorum." diye fısıldadı. "O zaman seni susturana kadar öpeceğim." -- "Tenimde izler bırakırken ne konuşulacağını hala bilmiyorum." "Böyle z...