Prem ateş saçan gözlerini sırayla bizim üzerimizde gezdirdikten sonra elindeki bardağını yudumladı. Barın diğer ucundaki Boun'a bakıyordu. Boun'da arkadaşlarına sinirle bir şeyler söylüyordu.
Boun sonunda arkadaşlarına ilişkisini itiraf etmişti ve bizi buraya iki tarafın tanışıp kaynaşması için getirmişlerdi ama karşı karşıya geldiğimiz ilk saniyede Tawan: hafıza kaybı yaşayıp bu geceyi unutmak için tanrıya her gün dua edeceğim dediği için Gun ona bağırmıştı. Olay daha diğerleri ağzını açmadan büyük bir kargaşayla kapandı ve bir taraf bir köşeye öbür tarafta diğer köşeye çekilmişti.
"Sizin gibi arkadaş olmaz olsun." dedi Prem. Bar biraz büyük bir bardı ama gecenin ilerleyen saatlerinde olduğumuz için müziğin sesi birbirimizi duyabileceğimiz şekildeydi. Etraftakilerin kafası birbirinden güzeldi, herkes sallanıyordu.
"Sen niye bizi bunlarla kaynaştırmak istiyorsun? Daha geçen hafta topluca revire gönderdiler bizi." dedi Mew. Aramızdaki en sinirli isim oydu. Prem, Boun'la konuşmak istemediği için dayak bile yemişti. Şimdi de Boun ve arkadaşlarıyla kaynaşması için buraya sürüklenmişti.
"Sevgilimle mutlu mesut yaşamak istiyorum. Siz onun arkadaşlarıyla iyi geçinemezseniz nasıl mutlu olabilirim?"
"Bu salaklar yerine Thitipoom'la tanıştırsaydın ya?" Tawan'a hep beraber göz devirdiğimizde, telefonunu cebinden çıkardı ve bize döndü: "Şu köşede biramı yudumlayarak dizi izlemeye gidiyorum."
Gerçekten barda bile dizilerinden ayrılmıyordu. Kendini kafeye gelmiş gibi rahat hissetmesinin sebebi bardaki insanların da onun gibi hiç normal hareketlerde bulunmamasıydı. Tawan bizden uzaklaşıp kulaklığıyla köşeye sindiğinde, Boun önümüzden geçiyordu. Prem'e gelmesi için kaşlarıyla işaret yaptıktan sonra tuvaletlerin olduğu kısıma ilerledi. Prem elindeki bardağı benim elime tutuşturdu: "Geliyorum ben." dedikten sonra hevesle Boun'un gittiği yere doğru ilerledi.
Kendimi barın duvarına yasladığımda tam karşı duvarda benimle aynı pozisyonda olan Bright'a çarptı gözlerim. Ellerini ceplerine sokmuştu, yanında Gun ve Off tartışır gibi konuşuyordu. Gözleri benim üzerimdeydi, ne zamandır bana bakıyordu bilmiyordum ama ben onu yeni fark etmiştim.
Elimdeki bardağı cesaretlenmek ve ona daha uzun bakabilmek için diktim. İşe yaradı mı yaramadı anlayamamıştım çünkü çok garip bir şey olmuştu;
Önümüzde tanımadığım bi' çift kavgaya tutuşmuşlardı. Biri diğerine "Siktir git burdan." diye bağırdığında, öbürü onu eliyle ittirdi ve birkaç adım geriye gitmesini sağladı. İtilen taraf kendini toparladığında "Bitti her şey, senin gibi biriyle beraber olabildiğime inanamıyorum. Siktir git burdan!" Karşısındaki kişi bir şeyler demek için cevap arayışındaydı. Gözlerini sinirle kapadı ve açtıktan sonra sevgilisine döndü: "Geçen hafta da kesin bitti diyordun." Sesi sevgilisine oranla çok sakindi.
Önümüzdeki çocuk sevgilisine cevap vermek yerine kafasını sağa sola çevirdiğinde, etrafta; karşısındakinin kafasına geçirmek için bir şey olup olmadığının arayışına girdiğini sanıyordum ama öyle değildi. Gözleri önce bana sonra Mew'e daha sonra başkasına çarpmak üzereyken tekrar Mew'e döndü.
Kavga ettikleri için bardaki bakışların çoğu onun ve sevgilisinin üzerindeydi. Daha çok dikkat çekecek bir şey yapacağını ben dahil kimse düşünemezdi. Mew'de durdurduğu bakışları, bir süre onun üzerinde gezdi. Ben de Mew'e baktım, tanıyor mu diye ama tanımadığını çatılan kaşlarından anlamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Killing Yourself || brightwin
Fanfiction"Böyle anlarda konuşulmaz, bilmiyor musun?" Boynuna kollarımı dolayıp, alınlarımızı birbirine yasladım. "Bilmiyorum." diye fısıldadı. "O zaman seni susturana kadar öpeceğim." -- "Tenimde izler bırakırken ne konuşulacağını hala bilmiyorum." "Böyle z...