Kapımın bir iki defa tıklanmasının ardından zorla da olsa gözlerimi açabilmiştim. Gece; Bright'a neden onu sevmediğimi, sadece arkadaş olarak gördüğümü söyleyemediğimi düşünmekten uyuyamamıştım. Bright'ı geri çevirmemiştim ya da kabul etmemiştim. Askıda bırakmıştım bu olayı. Tüm gece bunu düşünmüştüm.
Yataktan kalkıp ayaklarımı sürüye sürüye kapıya ilerledim. Sabah Gigi'yle buluşacaktık, bana söyleyecek şeyleri vardı. Bu yüzden onun geldiğini düşünüyordum ama tabii ki o değildi. Zaten kapımın bu kadar kaba çalınmasından Bright'ın geldiğini tahmin etmeliydim.
Karşımda dikilip, hiçbir şey söylemeden beni bir süre süzdü. Neden kapımda olduğunu söylemesi için ona biraz zaman tanımıştım ama ağzını açmaya niyeti yoktu, pes edip: "Günaydın." diye mırıldandım. Kafasını beni onaylar(?) şekilde salladı. Cevap bile vermemişti.
"Bana da günaydın." diye kendime kendim cevap verdiğimde gözlerini devirdi. Günün başında olmamıza rağmen sinirlerimi tepeme ilk saniyede yerleştirmeyi başarmıştı. Bu çocuk bi ödülü hak ediyor.
"Giyin de gidelim." uykulu olduğum için yarım kapalı olan gözlerim birden tamamen açıldı. "Nereye?"
"Kahvaltıya, ordan da okula."
"Ah, çok isterdim gelmeyi ama-"
Gigi'nin bana söylemesi gereken bir şey vardı. Bu sabah onunla buluşmamız gerekiyordu. Ben daha cümlemi tamamlamadan, kapının önünden beni ittirip içeri girdi. Ağzım yarım açıldığında, etraf dağınık mı diye hemen kapımı kapatıp onu takip ettim.
Yerde duran birkaç kıyafeti alıp yatağımın üzerine bıraktım. "Şuraya oturabilirsin, sabah olduğu için..." hala etrafa bakınıyordum, o da benimle beraber etrafı inceliyordu: "...biraz dağınık etraf. Kusura bakma."
"Hazırlan da gidelim." söylediğim şeyleri sanki söylememişim gibi davranıyordu. Dün akşamki kişiyle bu kaba kişinin aynı kişi olduğuna inanamıyordum.
"Bright, sesim sana ulaşıyor mu?"
"Evet."
"Hiç öyle görünmüyor. Bak birazdan Gigi'yle buluşacağım. Seninle kahvaltıya gelemem." Az önce oturduğu koltuktan kalktı. Tam dibimde durdu. Kaşları çatılmıştı: "Neden?" kesinlikle beni dinlemiyordu. Yumruğumu geçirip, duvara yapıştırmamak için zor tutuyordum kendimi.
"Gigi'yle buluşacağım dedim ya."
"Neden buluşacaksınız?"
"Bilmiyorum, bana söylemesi gereken bir şey varmış."
"Mesaj atsın o zaman." tekrar yerine oturup yayıldı. "Bi akıllı sensin." diye mırıldandım.
"Değil miyim?" tek kaşını kaldırıp bunu gerçekten sorduğunda gülümsemeden edemedim. Benim gülümsemem de onun suratındaki ciddi ifadeyi hemen indirdi ve yerini tebessüm aldı.
Nedenini bilmiyordum ama tebessüm etmesi gardımı hemen indirmemi sağlamıştı. "Bekle burda, karıştırma ortalığı." dolabımdan kıyafetlerimi alıp giyinmek için banyoya girdim.
Gigi'yi Bright için ektiğime kendim bile inanamıyordum. "Çabuk ol, beklemeyi hiç sevmiyorum." sesinin üzerine banyo kapısını kapattığımda tekrar seslendi: "Giyinmene yardım edebilirim istersen? Daha hızlı çıkarız."
Bu çocuk sinir bozucuydu ama yine de ona katlanmak hoşuma gidiyordu. Başka birisi böyle olsaydı yine aynı davranır mıydım bilmiyordum. Bu sessizliğim Bright'a özelmiş gibiydi. "Tabii ki gel, beraber duş da alalım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Killing Yourself || brightwin
Fanfiction"Böyle anlarda konuşulmaz, bilmiyor musun?" Boynuna kollarımı dolayıp, alınlarımızı birbirine yasladım. "Bilmiyorum." diye fısıldadı. "O zaman seni susturana kadar öpeceğim." -- "Tenimde izler bırakırken ne konuşulacağını hala bilmiyorum." "Böyle z...