Elimdeki şişmiş poşetle, bahçede kitabına gömülmüş Mew'e doğru yaklaştım. Sessizce dibine girip, poşeti patlattığımda, hemen uzandığı çimenlerden doğruldu: "Siktir!" diye bağırdı korkuyla. O korkup kalbini tutarken ben gülmeden edemedim.
"Siktir git burdan." dediğinde yanına oturdum. "Napıyorsun burda? Dersin yok mu?"
"Var, girmek istemedim."
"Bir şey mi oldu?" onunla göz temasına geçtim: "Bir sorunun varsa bana anlatabilirsin."
"Sorun yok ama sana bir şey sormak istiyorum." kafamı sorması için salladım. Hiç uzatmadan konuya girdi: "Daha önce hiç bi erkekle seviştin mi?" Sanki yemek yiyormuşum da boğazımda kalmış gibi öksürmeye başladım. Gözlerim kocaman açılmıştı.
"Ne?!" diye bağırarak seslendim. Sorduğu soru gayet normal bir soruydu ama ben derdini falan anlatacak sanmıştım.
"Bağırma."
"Çocukla tanışalı daha 1 ay anca olmuştur. Siz nasıl... yani... ne?"
"Ah, sormadım say." triplenip diğer tarafa döndüğünde ben de gözlerimi bahçede gezdirdim.
"Çocuk daha yeni ayrıldı sevgilisinden, ne çabuk unutup seninle bu aşamaya geldi?" ona bakmayarak konuşuyordum.
"Sevgilisi onu unuttu." diye mırıldandı ve ekledi: "Bright'la beraber olduklarını duydum."
"Ne?!" buna neden bağırdığımı o da anlamamış gibi bana döndü. Gulf'ın eski sevgilisiyle, Bright'ın beraber olduğunu söylemişti. Saniyede sinir tepeme yerleşti. Nasıl böyle yoğun bir kıskançlık hissedebiliyordum? Kafama sinirden ağrı girmişti.
Bright'ın benden hoşlandığını sanıyordum ama hislerimde yayılmıştım ve bu canımı gereksiz olarak yakıyordu. Aynı zaman da sinir olmuştum, Bright'ı öldüresim gelmişti.
"Benim derse gitmem lazım." dedim hızla ayağa kalkarken. Tüm günüm tek cümleyle mahvolmuştu.
"Nereye gidiyorsun? Sorumu bile cevaplam-" Mew'i dinlemeden fakülteye doğru ilerledim. Neye veya kime trip atıyordum bilmiyordum ama artık anlamsız olayların içinde sürüklenmekten çok sıkılmıştım. Bright'ı tek yumrukta bayıltmak istiyordum.
O sırada tanrı hadi bayılt der gibi Bright'ı tam karşıma çıkartmıştı. Koridorun diğer ucunda bi kızla bir şeyler konuşuyordu. Beni gördüğünde kızla konuşmasını kesti, bana doğru yürümeye başladı. Onu bayıltma fikrini hiç ortaya atmamışım gibi adımlarımın yönünü değiştirdim ve merdivenlerden çıkmaya başladım.
"Win?" arkamdan seslendiğini duymuştum. Sanki sevgiliymişiz de ona tripleniyormuşum gibi adımlarımı hızlandırdım. Peşimden geldiğini seslenişinden anlıyordum.
Yangın merdivenlerinin kapısını açıp, çıkmak üzereyken önüme geçip beni durdurdu. Nefes nefeseydi. Bu kadar hızlı yürüdüğümü ben bile bilmiyordum.
"Neden benden kaçıyorsun?"
"Kaçmıyorum, dersim var." kurduğum cümleyle kaşları çatıldı. Önünde durduğumuz yangın merdiveninin kapısını gösterdi: "Burda mı dersin?"
"Evet?" sanki onunla aynı dersleri almıyormuşuz gibi yalan sıkıyordum??
"Ah, napacağım bununla." diye kendine fısıldadığını duydum. Etrafta bizi -Bright'ı desek daha doğru olur- izleyen kızlara bir göz gezdirdi. Sonra tekrar bana döndü: "Burda seninle tartışmak istemiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Killing Yourself || brightwin
Fanfiction"Böyle anlarda konuşulmaz, bilmiyor musun?" Boynuna kollarımı dolayıp, alınlarımızı birbirine yasladım. "Bilmiyorum." diye fısıldadı. "O zaman seni susturana kadar öpeceğim." -- "Tenimde izler bırakırken ne konuşulacağını hala bilmiyorum." "Böyle z...