Söyle engel mi sevdiğini unutmak
Tekrar aşkıyla yanıp tutuşmak
Ruhun gerçekten sevdiyse yeter
Öyleyse hafıza unutsa ne fark ederÇok sevdiğim bir arkadaşıma, mavi şekerime ithaf edilmiştir..
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Fedakarlık... Söylemesi kolaydır belki lakin yapması... Yapması söylemesi kadar kolay değil dediğimiz onca şeyden bir tanesi. Çoğunlukla cesaret ister. Hatta öyle ki korkmana rağmen cesarettir fedakarlık...
Kaybetmenin kokusu sinmişken zihnine, sen yine de veda edersin değerline. Vazgeçersin hem de korkmana rağmen. Zira fedakarlık, kaybetme korkusu karşısında vazgeçebilme cesaretidir.
Evet kabul ediyorum benim dünyam zıtlıklarla dolu. Benim zihnim; siyah ve beyazın hüküm giydiği, sıcakla soğuğun birbirini sevdiği, uzunla kısanın dans ettiği, güneşle ayın aynı anda gökyüzünü süslediği, aydınlık ve karanlığın beraber yeryüzüne indiği ve daha nice zıtlığın bulunduğu sihirli bir evren. Zira dünya iyi ve kötülüğün aynı bedende birleştiği bir yer değil midir? Sizce bir insanın ya tamamen iyi ya da tamamen kötü olması mümkün müdür? Tabii ki de hayır. Her zaman dediğim gibi her insanın hem iyi hem de kötü yanı vardır.
Bizler kimi zaman karşımızdakinin iyi tarafına kimi zaman ise kötü tarafına denk geliriz. Öyle ki en nefret ettiğimizin bile içinde güzel bir yer vardır. Ama insanoğlu öyle bir varlık ki doğuştan gelen bir nefretle sevginin bileşiğidir. Aynı Kabil’in, Habil’i öldürebilecek kadar nefret duygusuyla dolup, öldürdükten sonra ağlayarak onu kendi elleriyle gömerken ki pişmanlığı gibi...
Zıtlık insanın fıtratında vardır. Zira Rab’ımız insanı yaratırken ateşi, suyu, havayı ve toprağı kullanmıştır. Toprağı suyla karıştırmış ve çamura insan şekli vermiştir. Sonra sertleşmesi için ateşle yakmıştır ardından da ağırlığı olması için içimizdeki boşlukları havayla doldurmuştur.
İnsan biraz ateş biraz su biraz hava biraz da topraktan oluşmuştur. Anladığınız üzere yaradılışta dahi zıtlık vardır. Ve aslında evren zıtlıkların getirdiği bir dengeyle var olmuştur. Taki insanlar o dengeyi bozana kadar...
“Ve küçüğüm unutma ki kaybetme korkusuyla vazgeçebilme cesareti bir arada olmadan fedakarlık etmiş olmazsın.”
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Kül Doğan, üstünü giyinirken aklı başka yerlerdeydi. Hala ikizlerin sevgilisinin olmasına şaşkındı doğrusu. Ama fazla kurcalamak istemedi. Çünkü onlar böyle konuların kurcalanmasını sevmez. Daha doğrusu kendilerinde kurcalanmasını sevmezler. Başkasının sevgilisi olsa didik didik ederler. Ama yine de arkadaşlarını seviyordu. Zira kim kusursuzdu ki? Sarı tişört ve mavi pantolonu kızıl saçlarıyla hoş bir uyum yapmıştı. Üstüne bir de çimen yeşili gözleri...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ateş Ve Suyun Dansı
FantasyYıllar yıllar öncesinden, geleceğe konu olan bir kehanet... Vakti zamanında birbirinden ayrılmaya mahkum olan iki ruh... Yazıları değişen, gizemli bir kitap... Ve iki yeni ruh... Ateş ve Su ruhunun son temsilcisi olan iki yeni ruh semadan yeryüzüne...