10. Bölüm: l Ormandaki Yangın l

1.3K 869 234
                                    

Her bakışımda fark ediyorum
Bizden olur mu düşünüyorum
Ateş ve Su nasıl yan yana durur
Aşk bu imkansız denileni oldurur

Küçük kardeşim, Hümeyra Kara’ya ithaf edilmiştir.

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

"Kaybetmek yaşamın bir parçasıdır.
Kimileri aşklarını kaybeder,
Bazıları ilişkilerinde uyumu kaybeder.
Bazı insanlar umutlarını kaybediyor,
Kimileri ise sabrını.
Diğerleri, ruhlarını kaybederken,
Bazıları kararlılığını kaybediyor.
Ve bazılarının kaybedecek bir şeyleri yok.

Kaybı deneyimlemek hayatın bir parçası.
Ama iyi şeyler de geliyor.
Beklenmeyenleri bekleyin, ve kucaklayın.
Her seferinde bir macera.
Ve bu maceraların seni ileri götürebileceğini kim bilebilir?

Kalben güvendiğin kişilerin de sana kalben güvendiklerini anlarsın.
Bu güven bazen bozulur ancak, her zaman geri gelebilir.
Evet, bazen yol virajlı olabilir.
Yol boyunca kayboladabilirsin.
Ancak doğru kişilerin yardımıyla, her zaman hedefini bulursun.

Hayat her zaman bize umduğumuz hediyeleri vermese bile, gerçek armağan hayatın ta kendisidir. "

(Disney Chanel [Mucize:Uğur Böceği ile Kara Kedi] ‘den alıntı)

Herkesin hayallerin son bulduğu bir durak vardır. Kimilerinin doğduğu an, kimisinin ailesi, okul hayatı, evliliği, arkadaşları ve kimilerinin sonsuzluk... Bazılarımızın hayallerinin son bulduğu durak da sonsuzluktur.

Önemli olan hayallerin son bulduğunda yeni bir hayal kurabilmektir. Peki ya senin hayallerinin son bulduğu durak hangisi? Unutma ki hayallerini hayata geçirebilecek olan kişi sensin. Evet, bazen şartlar ya da imkanlar gereği hayallerimizden vazgeçmek zorunda kalıyoruz. Bazen bu engel, ailemiz ya da etrafımızdaki herhangi bir şey olabilir.

Biliyorum, kendi isteğin dışında hayallerinden vazgeçmek üzücü. Lakin bazen yapabileceğin şeyler sınırlıdır. Bir şeyleri feda etmemiz gerekebilir. Bu da gerçeklerin acı tarafı. Lakin imkanın olduğu sürece hayallerinin peşinden koşman gerekir. Eğer bunu yapmıyorsan, kusura bakma ama suçlu sensin.

“Ve hayaller denizdeki bir gemi gibidir. Bazen batmıştır bazen de yeni ufuklara yelken açıyordur. “

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Cemre Doğan, iki yıl önce yaptığı bir hatanın içinde her gün daha çok boğuluyordu. Boğazına yapışan görünmez eller nefesini kesiyordu. Adeta kafesinde çırpınan bir kuşmuşçasına. O gün abisine telefonda yalan söylemişti, Kül hakkında...

Söylediği yalanlar, aldığı ahlar yüreğinde ağıtlar yakıyordu. Meçhuliyetin getirdiği hüzün tüm hücrelerine iğneyle batırılmış gibiydi. İki yılın her günü, her saati daha doğrusu abisine baktığı her an bu utanç ve pişmanlık duygusuyla kendi çöküşünü izliyordu... Cemre kendini bile bile bir bataklığa atmıştı ve şimdi kurtulamıyordu. Abisine bir borcu vardı hem de bir aşk borcu. Onun aşkını kendi ağzıyla yok etmişti Cemre. Ağzından çıkan o zehirli sözlerini, abisinin damarlarına nakış nakış işledi.

En sonunda abisiyle beraber Cemre de zehirlendi. Deniz’i her üzgün görüşünde sebebinin kendisinin olduğunu biliyordu. Bunu bilmek Cemre’yi daha fazla üzüyordu. Bu gece ise, belki hatasını telafi edebilmenin tek yolu olabilecek bir şey yapacaktı, yapacaklardı. Belki de bir şansları olurdu. Yeni bir kapı açılabilirdi. Belki de Cemre hatasını telafi edebilirdi. Ya da yapacakları şey tüm şanslarını paketleyip çöp kutusuna atmaktı. İki durum vardı. Birincisi; Deniz ve Kül için güzel günler başlayacaktı. İkincisi; Deniz ve Kül diye bir şey asla olmayacaktı.

Yapacakları şey, hiç hesaba katmadıkları bir duruma da sebebiyet verebilirdi. Düşünmeden yola çıkan iki insan, battıklarından daha fazla batacaklardı, belki de. Hem de başlarına bela alabilecekleri bir şey. Bir gören, onların yaptığını bilen olursa... İşte zaman yanarlardı. Ama Cemre abisi için her şeyi yapardı. Başına bela alacağını bile bile yapacaktı bunu. İnsan sevdikleri için her şeyi yapabilmelidir. Gece olup da herkesin odalarına çekilmesini bekliyorlardı. Onların aileleri genellikle odalara erken çıkardı. Burada ki herkes uykusuna düşkündür. Çok da beklemeyeceklerdir yani. Sadece evden çıktıklarını fark etmesinler yeter.

Evdeki tüm takırtılar, ayak sesleri kesilene kadar iki kardeş odalarında oturdu. Biri kendi yatağında değeri kendi yatağında. Düşünceler, bazen insanı boğan bir girdap oluyordu. Aynı şimdi olduğu gibi. Kimse onları görmesin diye de siyahlara bürünmüşlerdi. Muhtemelen 23.30 – 12.00 gibi dışarı çıkıp, ormana yol alırlardı bile.  Lakin Cemre’nin içinde bir sıkıntı vardı. Sanki bir şeyler olacak gibi. Daha doğrusu olmayacak gibi. Karışık, garip bir histi bu.

Ateş Ve Suyun DansıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin