Acı hükümranlık sürer mi dünyada
Söylesene sevgi izin verir mi buna
Her güzelliğin elbet bir sonu vardır
Ama kötü gün de sonunda ağarırAcının tadına varan herkese ithaf edilmiştir.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Hayatımızda kör nokta dediğimiz yerler vardır. O yerleri göremeyiz, hayır sanki ders esnasında dikkatimiz dağılır da konuyu kaçırır, o kısmı anlamayız . Biz bile ne olduğunu anlayamadan bazı şeyler bitmiştir bile. Önce şaşır kalırız. “Ne oldu şimdi ya?” deriz. Senin de başına geliyor mu?
Belki de görmememiz daha iyidir. O kör noktalar ya mutluluğumuzun ışığıysa? İnsan her şeyi görmeden de mutlu bir hayat sürebilir bence. Bazı şeyleri anlamamamız işimize gelir belki.
Mutluluğu uzakta aramamak gerek. Kim bilir belki yanı başımızdadır da biz fark etmiyoruzdur, olamaz mı? Sokakta uyuyan bir köpeğe bakmayı bilirseniz eğer o bile huzur verir. Çünkü hayvanlar masumdur, en yırtıcıları bile. Onları yırtıcı yapan da aslında biz değil miyiz?
Habitatlarını boza boza, onlara işkence ede ede o zavallıcıkları kendimizden uzaklaştırmadık mı? Her hayvan uyurken masumdur, zararsızdır. Her şey bakış açısında gizli. Bakmayı bilene bile en kötü anlar birer güzelliktir. Derdin dermanı illa ki vardır. Amma velakin önce bakmayı bileceksin.
At gözlüğünle bakma dünyaya. Genişlet ufkunu farklı yerlere, farklı açılardan bak etrafına.
“Ve bazen, bazı şeyleri bilmemek en iyisidir. Zira öğrendiğimizde yıkıldığımız anlar oldu.”
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Sude Gülen, Deniz’in ölümünün üzerinden bir ay geçmişti. Ama Kül hala odasına kapanıp zaman zaman ağlıyor, uzaklara dalıyordu. Öyle ki Buz bile onun neşesini yerine getiremiyordu. Deniz’in ölümünden kendisini suçluyordu.
Hatta Cemre bile Kül’ü suçlamazken, Kül bazen rüyalarında bile bunu sayıklıyor. Cemre arada bazen gelip Kül’le konuşuyordu. Cemre çok değişmişti. Kül’ü sevemeyen kız şimdi onu düşünüyordu.
Onun hiçbir suçu olmadığını söylüyor, sarılıyordu. Bugün hepsi toplanıp buluşmaya karar vermişlerdi. Kül’ü bu buhrandan artık çıkarmalılardı. Sude kuzeninin her gün eriyip bitişini izlemek istemiyordu. Tek sorun şu ki Kül’ün dışarı çıkacağından haberi yoktu.
Gerekirse onu sürükleye sürükleye dışarı çıkaracaktı. Çıkaracaklardı. İşlerin bu noktaya geleceğini nereden bilebilirlerdi? Baran ne ara Kül’e bu kadar bağlanmıştı? Ne ara bu kadar bağımlısı olmuştu? Bazen onu ziyarete gidiyorlardı, Beyza ile beraber.
O zamanlar gayet normal görünüyordu, gören aslında hiçbir şeyinin olmadığını düşünürdü. Gittikleri zaman kızlara, Kül’ü soruyordu. Ne zaman kendisini ziyarete geleceğini soruyordu? Sanki yaptıklarını hatırlamıyor gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ateş Ve Suyun Dansı
FantastikYıllar yıllar öncesinden, geleceğe konu olan bir kehanet... Vakti zamanında birbirinden ayrılmaya mahkum olan iki ruh... Yazıları değişen, gizemli bir kitap... Ve iki yeni ruh... Ateş ve Su ruhunun son temsilcisi olan iki yeni ruh semadan yeryüzüne...