Enkaz

87 37 18
                                        

Erva

Evimin önüne geldiğimde cebimden anahtarı alarak kapıyı açtım. Siyah deri ceketimi kapının yanında bulunan portmantoya asarak ayakkabılarımı hemen altında duran rafa yerleştirdim. Oturma odasına gidip koltuğa boylu boyunca uzandığımda gözlerimi tavana dikerek bugünü düşünmeye başladım. Her şeye rağmen güzel bir gündü. Aylin ile dertleşmiş, Ali ile sohbet etmiş, yeri geldiğinde tüm bu başıma gelenler sanki hiç yaşanmamış gibi kahkahalarla gülmüştüm. Arkadaşlarımla şakalaşmayı, sohbet etmeyi ve beraber vakit geçirmeyi çok özlemiştim. Buse olmayınca bir yanım hep buruktu. Ali ve Aylin onu hatırlamıyorlardı. Bu yüzden üzülmüyorlardı da muhtemelen. Bir an 'acaba ben de unutmayı ister miydim?' diye düşündüm. Hayır istemezdim. Bu Buse'ye haksızlık olurdu. Yaşadığımız onca güzel anıya kocaman bir haksızlık olurdu. 

Her şeye rağmen güzel bir gün olmuştu. Gerçi Aylin yanımızda fazla kalmamıştı ama olsun, yine de güzel vakit geçirmiştik. Sahi, Aylin hemen geleceğini söylememiş miydi? Kale'de saatler geçirmiştik. Neden gelmemişti ki? Yoksa... Ama rüya görmemiştim. Kötü bir şey olsa görmez miydim? 

Uzandığım koltuktan hışımla kalkarak sehpanın üzerine bırakmış olduğum telefonu elime aldım. Aylin'in numarasını tuşlayıp telefonu kulağıma götürdüğümde ellerim çoktan titremeye başlamıştı. Telefon çaldı, çaldı ve yine çaldı. Fakat açan olmadı. Kendi kendime sakin olmamı onuncu kes tekrar ederken 'belki sessizdedir ve o yüzden duymuyordur' diye söylendim. Bir kaç defa daha arayıp açmadığında Ali'yi aramaya karar verdim. Eve çoktan gelmiş olmalıydı. İkinci çalıştan sonra telefon açıldığında derin bir nefes alarak konuşmaya başladım;

"Alo Ali. Nasılsın?" 

"Ben iyiyim de sen iyi değilsin galiba."

"Yok yok ben de iyiyim. Aylin'i sormak için aramıştım. Geri dönmedi ya merak ettim. Eve geldi değil mi?" Söylediği şey ile vücudum kaskatı kesilip ensemden sırtıma doğru bir ürperti geçtiğinde gözyaşlarım yanaklarıma doğru süzülmeye başlamıştı.

"Aylin mi? Aylin kim?"

İşte yine kaybetmiştim. İlk önce ailemden kalan tek kişiyi; annemi, sonra canımdan çok sevdiğim Buse'yi, şimdi de hiç var olmayan küçük kardeşim gibi olan Aylin'i... Yavaş yavaş sahip olduğum her şey benden alınıyordu. Ne suçum vardı ki benim? Kime ne yapmıştım? Kime zararım dokunmuştu? Her şey bir anda alt üst olmuş, sahip olduğum her şey parçalanmış, yıkılmış ve ben tüm bu enkazın altında kalmıştım. Çığlık atıyordum, olmuyordu. Yardım istiyordum, olmuyordu. Tüm bu enkazı ellerim ile kazarak çıkmaya çalışıyordum, ellerim yara bere olup kanlar içinde kalıyordu ama yine olmuyordu. Kimse sesimi duymuyor, Yardım etmiyordu.

Telefonumun titremesiyle gözyaşlarımı tek elimle silip gelen mesaja baktım. Numara kayıtlı değildi. Mesajı açıp okuduğumda tüm hüznüm gitmiş yerini saf öfkeye bırakmıştı. 

"Merhaba Tatlım.. Birazdan sana atacağım adrese gelmeni tavsiye ederim. Zira Aylinciğin seni çok özlemiş... Yeşim..."

Kanepeden hızla kalkıp kapıya geldiğimde portmantoda duran siyah deri ceketimi alarak aynı renk olan spor ayakkabılarımı giyip sokağa fırladım. Telefonum tekrar titrediğinde gelen adrese bakıp koşmaya başladım. Caddeler boyu koşuyor, dinlenmek için bir saniye bile durmuyordum. 'Belki hala bir şansım vardır' diye düşündüğümde gökyüzü 'boşuna ümit etme' dercesine şiddetli bir şekilde gürledi. Yaz aylarına girmiş olmamıza rağmen havalar düzelmemiş, sürekli yağmur yağmaya devam etmişti. Bulutlarda benim gibiydi işte, ha yağdı ha yağacak şekilde, griye boyamıştı her yeri.

Kalabalık caddelerden çıkıp bir araziye ulaştığımda doğru yere geldiğimden emin olmak için adrese tekrar baktım. Bir yanlışlık yoktu. Adres bu yer yer çamurlaşmış bomboş olan araziyi gösteriyordu. Etrafıma şöyle bir göz attığımda ileride kocaman bir eve benzeyen yapıya çevirdim adımlarımı. Yaklaştıkça bunun bir ev değil depo olduğunu eski duvarlarına yaslanmış bir şekilde duran çuvallardan ve bir kaç varilden anlamıştım. İyice yaklaşıp kapının önüne kadar geldiğimde hafif aralık olan kapıyı elimle iterek açtım. Kapı büyük bir gıcırtıyla açıldığında gördüğüm manzara ile ellerimi ağzıma kapatarak gözyaşlarımın akmasına izin verdim. Zira daha azla tutabilecek gücüm kalmamıştı.

ElPİDA- TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin