Oy verip yorum yapmayı unutmayın. İyi okumalar.
Gözlerimin ağrısı başımı ağrıtacak bir duruma geldiği anda önümdeki test kitabımı kapattım. Son sınıf olmak gerçekten zordu. Bir kere ders çalışmak istemediğin halde çalışmak zorundaydın. Bazıları gecesini gündüzüne katıyordu. O tür insanlardan hiçbir zaman olamamıştım. Ders kelimesi bile mide bulandırmaya yetiyordu.
Çalışma masamdan kalkıp komodinden telefonumu aldım ve yatağıma yayıldım. Geziden dün dönmüştük. Bugün hafta sonu olduğu için de herkes dinlenmişti. Yarın ise okulumuz vardı.
Gruba girerek atılan mesajları okudum. Genel olarak Jimin, Jungkook, Hoseok ve Lisa dörtlüsü konuşuyordu. Yoongi ise bir ara girmiş onlara çok konuştuklarını söyleyerek gruptan çıkmıştı. Oturduğum yerde kıkırdadım. Bu çocuk hep böyleydi.
Gözlerim Taehyung'u aradı ama ona ait hiçbir mesaj göremedim. Son görülmesine bakınca ise bu sabahın erken saatleri olduğunu görmüştüm. Yutkunarak yattığım yatakta doğruldum. Mesaj atmalı mıydım? Ya da aramalı mıydım?
Derin bir şekilde ofladıktan sonra kendimi tekrar yatağa attım. Konu bu çocuk olunca ne yapacağımı bilemiyordum. Beynim işlev görmüyordu. Kalbim görüyor, kalbim konuşuyor ve kalbim duyuyordu.
Yatakta tepindiğimden dolayı gözlerimin önüne gelen saçları çektim. Baş parmağım onun numarasının hemen üzerindeydi. Gözlerimi kapattım. Arasam ne olurdu ki? Sonuçta o yakın arkadaşım arıyor diye düşünecekti. Bundan doğal bir durum yoktu.
Tam numarasının üzerine basacağım anda telefonumun sesiyle gözlerimi kocaman açıp ekrana baktım.
Taehyung.
Bir anda ayağa kalktım. Odamda volta atıyorken gözlerim saati buldu. Ona çeyrek vardı. Sabahtan beri hiç aktif olmamışken neden bu saatte beni arıyordu?
Derin derin nefesler alarak sakin olmaya çalıştım. Sonuçta arkadaşını arıyordu. Bunun altından bir ima çıkartmamalıydım. Onu daha fazla bekletmeyerek yanıtladım aramasını.
"Efendim?"
Sessizlik. Kaşlarımı çattım. Konuşmamıştı. Beni duymadığını varsayarak bu sefer "Alo?" demiştim ancak yine konuşmamıştı. Hışırtılı sesler kulağımı doldurdu. Ardından düzensiz nefes alışveriş sesleri.
"Taehyung orada mısın?"
"Jennie."
Kalın ve boğuk sesini duymamla rahatlarcasına nefesimi dışarı verdim. Yine de bir tuhaflık vardı. Adımı bile düzgün söyleyememişti.
"Taehyung iyi misin? Neredesin?"
İç çekişini duydum.
"Neredeyim ben? Ah, bir dakika. Amca! Neresi burası?"
Bu çocuk sarhoş muydu? Sesi mırıltılı gelirken bazı harfleri uzatıyordu. Bazen çok kısık konuşuyor, bazen ise bir anda bağırıyordu.
"Ah, hatırladım hatırladım. Şey... Sürekli içmeye geldiğimiz mekanımız vardı ya. Oradayım işte."
"Sen sarhoş musun?" diye sordum şaşkınlıkla. Taehyung sporcuydu. İçkiden ve sigaradan nefret eden bir kişiliği vardı. Neden içmişti ki?
Güldü. Kıkırdamasının bana tatlı gelmesini bir kenara atarak olayı anlamaya çalıştım.
"Birazcık içmiş olabilirim. Çok azcık ama."
"Neden içtin?"
Sustu. "Hm." gibi sesler çıkartıyordu. O kesinlikle iyi değildi şu an. Telefonu kulağımdan ayırmadan elbise dolabıma yöneldim. Montumu çıkartıp elime aldım. Üzerimde siyah eşofman takımlarım vardı. Montumu giymem yeterli olacaktı onun yanına gitmek için.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Lie, taennie
Fiksi Penggemarkimtaehyung: Sen kimsin gerçekten? winterbear: Senin sadece çok yakın arkadaşın olarak gördüğün kişi. (Gönderilmedi.) winterbear: Jennie. (Gönderilmedi.) Yarı texting.