"Bana katil olmamak için tek bir neden söyleyin?"
Elimi yumruk yaparak oturduğumuz masaya vurdum. Sinirden gözüm seğriyordu resmen. Tam karşımda iki kişi vardı. Bu ikişiyi görmek beni hem sinirlendiriyor hem de kalbime acı veriyordu.
"Daha gençsin." dedi Jimin sorumu cevaplayarak. "Kırkına gel o zaman birlikte öldürürüz bu ibneyi."
"Sakin ol." Lisa masanın üzerinden elimi tuttu. Bahçede çardaklarda oturuyorduk. Tam karşımızdaki bankta ise Taehyung ve yeni kız arkadaşı vardı. Gözlerimi onlardan bir saniye olsun çekmezken tüm hareketlerini izliyordum. Hana cilveli bir şekilde Taehyung'la konuşuyordu. Jest ve mimikleri ön plandaydı. Gülüşü solmuyordu. Tabii, barışmak hoşuna gitmişti şırfıntının.
Onları izlerken Taehyung başını kaldırdı ve gözlerini o mesafeden bana dikti. Hemen bulmuştu irisleri benimkileri. Onları izlediğimi anlayınca gözlerini benden çekmeden bir kolunu Hana'ya attı. Kızı kendine çekip yakınlık kurdu.
Kaçırdım gözlerimi. Ağır gelmişti. Seslice yutkundum. "Ya bu çocuk beni öptü ya. Beni öpmesine izin verdim. Şimdi bunu nasıl yapar?"
"İnan biz de anlamıyoruz." Jin gözlerini kısa anlığına Taehyung ve Hana'ya dikti. "Sana inat yapıyor."
"Ama neden?"
Lisa hariç hepsi senkronize olarak aynı anda omuz silktiler. Kafayı yiyecektim. Hatta yemiştim. Delice bir harekette bulunmak üzereydim.
"Sen de bul birisini. Kıskançlıktan kudursun aptal." dedi Jungkook elindeki hamburgeri gömerken.
Gözlerimi tekrar Taehyunglara diktim. "Hayır. Ben o değilim."
"Bence de gerek yok. Taehyung sadece kendini kandırıyor. Bunu yaprak Jennie'yi unutacağını sanıyorsa daha çok bekler." Lisa hak verdi bana.
"Üzme kendini." dedi Namjoon kolunu omzuma atarken. "O da senden hoşlanıyor. Hatta seviyor. Sadece senin onu kandırdığını düşündü. Oynadığını falan sanıyor. Onun hıncı var üzerinde."
Bana moral vermeye çalışsalar da pek bir işe yaramıyordu. Benden hoşlanıyor ya da seviyorsa o kızın yanında ne işi vardı? Şu an burada, benim yanımda olmalıydı.
"Lan kız şimdi ağzına düşecek."
"Oğlum sussana."
Yoongi kaş göz işareti yapıp susturmaya çalıştı Jimin'i. Beni işaret ediyordu. Jimin anladığında kafasına vurup dudaklarını birbirine bastırdı.
"Bu böyle olmayacak. Ben gidiyorum." Ayağa kalktım.
"Nereye?"
"Görmüyor musun Hoseok? Okulun bahçesinde bir yiyişmedikleri kaldı."
Hoseok sıkılarak nefes verdi. "Tamam da onun amacı bu. Seni kışkırtmak istiyor."
"Boşa uğraşma. Jennie'yi biraz tanıyorsam gider ikisinin de ağzına sıçar ve geri gelir." dedi Yoongi Hoseok'a dönerken. Haklıydı. Ben oturup seyirci kalamazdım. Bir kere bana tersti. Ve Kim Taehyung beni çok iyi tanıyordu. Yanına gitmem için bilerek daha da sırnaşıyordu Hana'ya.
Saçlarımı arkama attım ve sahte bir gülümseme takındım. İçimde fırtına kopuyordu fakat dışım güllük gülistanlıktı.
Derin bir nefes alıp verdikten sonra yürümeye başladım. Taehyung onlara doğru gittiğimi anlayınca yüzünü benden çevirdi ve tamamen Hana'ya odaklandı.
Geri zekalı.
İlerleyip tam karşılarında durdum. Bizimkilerin arkadaki çardakta pür dikkat beni izlediklerini biliyordum. Sadece ellerinde kolaları eksikti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Lie, taennie
Fanfictionkimtaehyung: Sen kimsin gerçekten? winterbear: Senin sadece çok yakın arkadaşın olarak gördüğün kişi. (Gönderilmedi.) winterbear: Jennie. (Gönderilmedi.) Yarı texting.