Kulaklıklarımı kulağıma yerleştirdikten hemen sonra telefonumun ekranına diktim gözlerimi şarkı açmak adına. Otobüs daha yeni hareket etmeye başlamıştı. Son sınıflara düzenlenen bu gezi için çoğu kişi heyecanlıyken ben sadece somurtuyordum. Bunun sebebi ise belliydi. Taehyung ile o günden sonra pek konuşmamıştık. Arada gelip sırnaşmıştı ama barıştığımız söylenemezdi.
"Ben gidiyorum."
Tam seçtiğim şarkıyı açacakken duyduğum sesle yanımda oturan Lisa'ya döndüm.
"Nereye?"
Huzursuzca kıpırdanıp sağ arka çaprazımızdaki koltuğa baktı. Taehyung ve Jungkook'un oturduğu koltuğa.
"Taehyung kaş göz yapıp duruyor. Yanına oturmak istiyor sanırım. Sen de uzatma da barışın işte. Boku çıktı."
Kulaklıklarımı anında çıkartıp Lisa'nın kolunu tuttum.
"Hayır, gitme."
Beni dinlemeyerek güldü ve ayağa kalktı. Kalbimi bir anda heyecan basmıştı. Avuç içlerim şimdiden terlemeye başlamıştı bile.
Lisa yanımdan kalkıp arkaya ilerlerken gözüm Taehyung'a ilişti. Oturduğu koltuktan kalkıp Lisa'nın Jungkook'un yanına yerleşmesini izledikten sonra direkt yanıma gelerek koltuğa yerleşti. Omzu omzuma sürtünce derin bir nefes aldım. Parfümünü ya değiştirmişti ya da bugün başkasını sıkmıştı. Altında koyu mavi, dar kot pantolon vardı. Üzerinde ise fazlasıyla bol siyah kapüşonlu sweatshirt giymişti. O kadar boldu ki giydiği sweatshirtün içine istemsizce ben de girmek istemiştim.
"Küs müyüz hâlâ?"
Başını bana çevirdi. Ben ise sadece karşıya bakıyordum.
"Bilmem." diye cevapladım onu. Yumuşamış olduğumu anlamış olacak ki birden eğilerek yanağıma öpücük kondurdu. O an robot gibi kaldım. Gözlerim kendiliğinden büyüdü ve hareket edemedim. Yutkunamadım bile. Bu çocuk kesinlikle ne yaptığının zerre farkında değildi.
"Özür dilerim Jen. Sen şüpheleneceğim en son kişi olmalıydın. Hatta en son kişi değil aklıma bile gelmemeliydin. Özür dilerim."
Son özrünü dudaklarını büzerek dediği için gözlerim dudaklarına kaydı. İstediği zaman olgun olabiliyordu. İstediği zaman ise şu anki gibi küçük bir çocuktan farkı kalmıyordu.
"Sadece ben değil diğerleri de kırıldı Taehyung. Fake hesabın lafıyla bize bağırdın o gün farkında mısın?"
"Haklısın ama kız her kimse gerçekten çok yakınımdaymış gibi hissediyorum. Yine de aklıma hiçbir isim gelmiyor."
Omuz silktim. Konuyu kapatmak istiyordum. Onunla ne zaman fake hesap işini konuşsam aşırı rahatsız hissediyordum. Yaptığım onu kandırmak değildi. Sadece her zaman ona onu sevdiğimi söylemek istemiştim. Bu sene son yılımızdı ve o yurt dışına çıkacaktı. Geri döndüğünde eskisi gibi olur muydu? Olur muydum? Olur muyduk? Bilmiyordum.
"Ben seçebilir miyim?"
Gülümseyerek birden telefonumu eline aldı ve ezbere bildiği şifreyi girerek telefonu açtı. Parmağı şarkıların üzerinde geziniyordu. Sonunda birinde durup şarkıyı açtı. Kucağımda olan kulaklıklardan tekini kendi kulağına diğerini de benim kulağıma yerleştirmişti. Gözlerimi esmer teninden alamazken o oturduğu koltukta aşağıya kayarak rahatça yayıldı. Ardından ise başını omzuma koymuştu. O ne kadar rahatsa ben de bi o kadar rahatsızdım.
"Parfümün yeni mi? Çok güzel kokuyor." dedi mırıldanarak. Gözlerinin kapalı olduğu ve uyku hâline geçtiği belliydi. Sorduğu sorunun cevabı ise olumsuzdu. Parfümümü sevdiğim için 3 yıldır aynısını kullanıyordum. Hafif bir kokuydu. Ağır kokular başımı ağrıtıyordu çünkü. O ise bunu daha yeni mi anlıyordu? Hiç mi ilgisini çekmiyordum?
"Evet." dedim yutkunduktan sonra. O yalan söylenmesinden nefret ettikçe benim ona karşı attığım adım bile yalan olmaya başlamıştı. Bu işin sonunu göremiyordum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Lie, taennie
Fanfictionkimtaehyung: Sen kimsin gerçekten? winterbear: Senin sadece çok yakın arkadaşın olarak gördüğün kişi. (Gönderilmedi.) winterbear: Jennie. (Gönderilmedi.) Yarı texting.