Taehyung'un ağzından...
Masanın üzerinde sürekli olarak titreyen telefonumu elime alıp ekrana baktım. Bizimkiler onlardan ayrıldığımdan beri aramış ya da mesaj çekmişlerdi ancak bu sefer arayan kişi annemdi. Aramayı sonlandırdım ve telefonumu tamamen kapattım. Kimseyle konuşmak istemiyordum. Annemi cezalandırıyordum, boşanmak isteyen taraf olduğu için. Babamı cezalandırıyordum, elini kolunu bağlayıp oturduğu için. Bizimkileri cezalandırıyordum, hissettikleri hâlde sustukları için. Jennie'yi cezalandırıyordum...
Jennie.
Önümde duran sojuyu sertçe kafama diktim ve boş şişeyi masaya çarparak geri koydum. Garsondan bir tane daha getirmesini rica ederek önümdeki boş duvarı izledim ruhsuzca.
Benimle oynamıştı. Alay etmişti. Gözlerime baka baka yalan söylemişti. En iyi o bilirdi, yalandan nefret ettiğimi. Arkadaşım derken nasıl gözlerime bakabilmişti? O çocuğun tanışma teklifini nasıl kabul etmişti? Geçen sene neden o çocukla konuşmuştu?
Başımı iki elimin arasına aldım ve stresimi atmak için saç diplerimi kavrayarak çekiştirdim. Bunu yaparken bağırmıştım ve bu yüzden kafedeki birkaç yüz bana dönmüştü. Önemsemedim.
Jennie'nin bana sözde aşkını itiraf ettiği kafedeydim. Resmen boşluğa düşmüştüm. Fake hesap aracılığıyla benimle konuşurken okulda yüzüme nasıl baktığını anlamlandıramıyordum. Neden en başından söylememişti ki? Neden? Eğer söyleseydi ben de kendimi kandırmaktan vazgeçerdim belki de. Olaylar buraya kadar gelmezdi. Bunları yaşamazdık. Şimdi ise çok geçti.
"Sonunda bulduk anasını satayım. Niye tek başına çekip gittin oğlum?"
Bir anda önümdeki sandalye çekilmişti ve karşıma Jungkook oturmuştu. Onun ardından bizim erkekler masayı sırasıyla doldurmuşlardı.
"Neden geldiniz? Yalnız kalmak istiyorum." dedim garson soju şişesini önüme bırakırken. Namjoon halimi görünce "Bu gece bayağı uzun geçecek anlaşılan."dedi ve garsona alkolle bu masayı donatmasını söyledi. Henüz reşit değildik. Polis yakalasa fena sıçardık.
"Taehyung içecek ve biz onu yalnız bırakacağız? Unut bunu." Yoongi rahat bir tavırla arkasına yaslandı. Elindeki son model telefonunu tek eliyle döndürüp duruyordu.
"Merak etme." dedi Hoseok sakince araya girerek. Gözleri bendeydi. "Lisa Jennie'nin yanında."
"Merak etmiyorum zaten!" Çıkışmıştım. Sesim yüksek çıkmıştı. Çakır keyfiydim ve şu an ne yaptıklarımı bilsem bile üzerimde deli cesareti vardı. Ancak alkol bile bu gece benim yalanlarımı örtemiyordu.
Merak etmiyorum mu?
Hassiktir oradan Taehyung.
Garson içki şişeleriyle doldurdu masayı. Jennie ile birlikte oturduğumuz masadaydık. Ben aynı yerimde oturuyordum. Sadece bir kişi eksikti şu an. En azından benim için.
"Neden böyle yüksek bir tepki veriyorsun? Sen de Jennie'den hoşla-"
"Sakın o cümleyi tamamlama Seokjin!"
Seokjin bana gözlerini devirip kollarını göğsünde birleştirdi. "Tamam o zaman geri zekalı. İnkar etmeye devam et."
Sustum. İnkar mı ediyordum? Kabullenememek miydi bu yoksa kızgınlık mı?
"O değil de abi siz nasıl anladınız lan bunların birbirine aşık olduklarını? Ben hiçbir bok anlamadım."
Jimin kendince homurdanmıştı.
"Salaksın. Bak buradaki herkes anladı bir sen anlamadın." dedi Jungkook masadaki şişelerden birini alıp profesyonelce açarken. Ben de ikinci şişemi açtım ve tek dikişte yarıladım. Namjoon'un dediği gibi, bu gece uzun olacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Lie, taennie
Fanfictionkimtaehyung: Sen kimsin gerçekten? winterbear: Senin sadece çok yakın arkadaşın olarak gördüğün kişi. (Gönderilmedi.) winterbear: Jennie. (Gönderilmedi.) Yarı texting.