"Ben bakarım anne!"
Merdivenlerden koştura koştura aşağıya inip dış kapının hemen önünde durdum. Saat akşam onu geçiyordu. Kapıyı ise alacaklı gibi kimin çaldığını gerçekten merak ediyordum.
Üzerimdeki pembe ayıcıklı pijamam ve kafamdaki büyük topuzla açtım kapıyı. Açtığım gibi de geri kapatmak istemem bir olmuştu ancak Taehyung ayağını araya koyup engelledi beni.
Onun burada ne işi vardı?
Hem de tek başına?
Ve bu saatte?
"Sen ne halt yiyorsun burada?" diye sordum fısıldamaya çalışarak. Annem Taehyung'u severdi ve eğer onu görürse kesin içeri davet ederdi. Bu kesinlikle olmamalıydı.
"Henüz bir halt yemiyorum." dedi Taehyung ellerini giydiği gri bol eşofmanının ceplerine sokarken. "Ancak yemeye geldim." Yarım ağız gülüp tek hamlede kapıyı ittirdi ve içeriye girdi.
"Ya ben sana benden uzaktan dur dedim. Seni görmek istemiyorum dedim. Niye dibimde bitiyorsun?"
Omuz silkip ceketini çıkarttı. Kendi evi gibi rahattı resmen. "Çünkü..." diye söze başladı ceketini astıktan sonra bana yaklaşırken. Yüzlerimizi eşitleyip devam etti. "Sen bana seni görmek istemiyorum diyorsan o görmek istiyorumdur." dedi ve işaret parmağıyla burnuma küçük bir çocuk severmiş gibi dokunup gülerek geri çekildi. Bana bakmadan salona doğru ilerledi. Resmen elim kapıda ağzım açık onu izlemiştim.
Az önce ne olmuştu?
Kapıyı kapattıktan sonra peşinden gidip salona geçtim. Taehyung çoktan anneme sırnaşmış dizinin dibinde bitmişti.
"Bu ne güzel sürpriz böyle Taehyung?" dedi annem Taehyung'a kocaman sarılırken.
Ah anne ah. Ben bile daha öyle sarılamadım çocuğa.
"Jennie'nin matematikten anlamadığı konular varmış. Çalışalım diye de aşırı ısrar edince kıramadım onu."
Gözlerimi kocaman açıp "Ne?!" diye bağırdım. "Ben mi ısrar ettim? Ne zaman?"
Taehyung gülümseyerek annemle birlikte koltuğa oturdu. "Utandı sanırım." dedi anneme beni işaret ederken. Bu çocuk oyuncuydu. Ne diye bununla aşık atıyordum ki ben?
Burnumdan solumaya devam ederken karşılarındaki koltuğa oturdum. Stresten bacağımı sallıyor ve tırnaklarımın kenarındaki etlere dişlerimi geçiriyordum. Beni deli ediyordu bu herif.
"Kim Amca nerede?" diye sordu Taehyung anneme bakarken.
Annem onu "İşleri dolasıyla yurt dışında." diyerek cevapladı ve ardından ayağa kalktı. "O zaman siz Jennie'nin odasına geçin. Ben de size atıştırmalık hazırlayıp geliyorum."
Annem gözden kaybolurken sadece ağzım açık izleyebilmiştim olayları. O kadar hızlı gelişmişti ki her şey tam olarak idrak edememiştim bile.
"Hadi kalk beni odana götür." Taehyung ayağa kalkıp üzerindeki siyah kapüşonlusunu düzeltti.
Bir hışımla ayağa kalkıp dibinde bittim. "Yok odam falan. Çabuk git evimden. Çabuk." Onu sırtından ittirerek dış kapıya yönlendirmeye çalıştım ancak ayı, yerinde bir milim olsun kıpırdamıyordu.
Dilini damağına vurup olumsuz sesler çıkarttı. Ardından bana bakıp yaramazca güldü. "Gider miyim hiç? Bak baban da yok. Annen de yorgundur birazdan uyur. Sonra sen, ben ve bu koca ev..." Dilini içinden çıkartıp yavaşça dudaklarını ıslattı.
Pislik.
Piç.
Şerefsiz.
Bilerek yapıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Lie, taennie
Fanfictionkimtaehyung: Sen kimsin gerçekten? winterbear: Senin sadece çok yakın arkadaşın olarak gördüğün kişi. (Gönderilmedi.) winterbear: Jennie. (Gönderilmedi.) Yarı texting.