Hızlı adımlarımın odağı oteldi. Otele girerek kendimi odaya kapatmak istiyordum. Gördüğüm anlar gözlerimin önünden gitmiyordu. Taehyung'un kızın saçını kulağının arkasına atışı, ona yaklaşması ve neredeyse dudağını öpecek olması... Gözlerim doldu. Ağlamamak için dişlerimle ezdiğim alt dudağımdan kan tadı alıyordum.
"Jennie bir dur!"
Taehyung arkamdan koşarken onu dinlememeye çalıştım. Kalın sesinin beni etkilemesine izin vermemeye çalıştım. Ne açıklayacaktı ki bana? Ne diyecekti? Ya da neden açıklama yapacaktı?
Birden kolumun sertçe tutulup çekilmesiyle mecburen ona dönmüştüm. Gözlerinin yüzümü incelediğini anlayabiliyordum fakat ben gözlerimi onun gözlerine çıkartmaya çekiniyordum.
"Ben senin orada olduğunu bilmiyordum. Yani bilseydim kıza öyle yaklaşmazdım."
Dediklerine kaşlarımı çatmıştım. Gözlerimi ani bir parlamayla ona diktim.
"Benim orada olup olmamam önemli değil. Kızı daha birkaç saat önce gördün. Nasıl onu öpecek raddeye gelebilirsin?"
Elini ensesine atıp kaşıdı bir müddet. Ne diyeceğini bilemiyor gibiydi. Cümlelerini toparlamaya çalışıyordu.
"Ben sadece eğlence için. Yani... Ne bileyim? Zaman geçsin diye. Hem sen neden bu kadar sinirlendin ki? Kızı mı beğenmedin?"
Dudaklarım şaşkınlıktan aralanırken birkaç adım geri çekildim ondan.
"Aynen aptal. Kızı beğenmedim. Yarın da git başkasını bul tamam mı?"
Cevabını beklemeyerek bir hışım arkamı dönerek adımlarımı hızlandırdım. Herhangi bir kelime veyahutta cümle sarf etmemişti. Beni takip ettiğini de sanmıyordum şu an. Orada öylece dikiliyordu.
Caddeye ulaştığımda etrafıma bakındım. İşlek bir cadde olduğu için ışıkları beklemem gerekiyordu geçip otele gidebilmek adına.
"Jennie."
Kulağıma Lisa'nın sesi geldiği anda arkamı döndüm. Diğerleri de toplanmış buraya yürüyorlardı. Keşke Lisa yalnız olsaydı. Keşke yalnız olsaydı da içimi döküp ağlayabilseydim. Şu an ise güçlü durmaktan başka hiçbir çarem yoktu. 3 senedir içinde yaşamış bir insan olarak bir gün büyük bir patlama verecektim. Bunu hissediyordum fakat sadece bu işin sonunun kötü bitmesini istemiyordum.
Gözlerimin doluluğunu alelacele sildim ve yanıma ilk gelen Lisa'ya odaklandım. "Ne oldu?" diye sordu meraklı gözleri beni tararken. "Sonra." diye fısıldayarak kısa kestim. Diğerleri de bize yetişmişti ve Taehyung da şu an çaprazımda bana bakıyordu.
"Neler oluyor? Hiç iyi enerji hissetmedim."
Taehyung kısa bir anlığına arkamda konuşan Hoseok'a baktı. Ardından gözlerini tekrar bana dikti. Anlamsızlıkla boğuştuğu belliydi. Büyük bir tepki vermiştim. Ancak elimde değildi. Ne yapsaydım? Keşke öpseydin mi deseydim?
"Otelde konuşuruz."
Taehyung konuştuğu anda yayalara yeşil ışık yandığı için direkt yola atladım. Gözlerim sürekli sulanıp duruyordu. Kendimi zerre iyi hissetmiyordum. Yatağa yatıp kalkmamak istiyordum. Bu geziye belki de gelmemeliydim. Aslında benim en büyük suçum onu sevmekti. Beni kardeşi gibi gören bir adamı neden sevmiştim ki? Ah Tanrım, neden yaşattın bana bunu?
Otele giriş yaparak asansörleri atladım. Merdivenleri tırmanmaya başlarken Lisa yanıma yetişmişi.
"Jennie fazla tepki veriyorsun. Biraz sakin ol yoksa anlaşılacak."
"Lisa bilmiyorsun." dedim başımı olumsuz anlamda sallarken. Ben merdivenlere yöneldiğimden diğerleri de merdivenleri çıkıyorlardı fakat bize biraz uzaktaydılar. "O kızı öpüyordu. Eğer beni fark etmeselerdi o kızı öpecekti." diye devam edince Lisa birden "Ne?!" diye bağırmıştı. Gözlerimi büyütüp ona susması yönünde kaş göz işaretleri yaptım. Onun da şaşırdığı belli oluyordu.
Kaldığımız kata ulaştığım anda derin bir nefes alarak önce soluklandım. Astımım vardı ve ben ilacımı sürekli yanımda taşımam gerekirken unutuyordum.
"İlacın nerede?" diye sordu Taehyung yanıma gelerek. Cevap vermedim ona. Derin nefesler alıyordum sadece. "Unuttun yine ilacını değil mi?"
"Sana ne?" diye çıkışınca kaşlarını çatmıştı. Yutkunuşunu gördüm. Odadan çıkan bir çocuk bağırdığımı duyunca garip bakışlar atmaya başlamıştı buraya. Umursamadan son bir kez derin nefes alarak odama doğru gitmeye başladım.
"Jennie."
Taehyung arkamdan gelerek beni tekrar kendine çevirince "Biraz konuşalım." demişti. İstemiyordum. Ağlamamak için kendimi tuttuğumdan başım ağrıyordu.
"İstemiyorum." diyerek yanıtladım onu.
"Anlamıyorum neden bu kadar kızıyorsun ki? Diğerlerine de söyledim ama hiçbiri tepki vermedi."
Gözlerim arkada sadece bizi izleyenlere gitti. Araya girme düşünceleri yok gibiydi. Lisa hariç hepsi kaşlarını çatmıştı. Anlam veremiyorlardı. Keşke biraz olsun verselerdi.
"Boş ver Taehyung. Sadece uyumak istiyorum."
Arkamı döneceğim sırada o tekrar izin vermedi bana.
"Jennie böyle yapma. Seni kardeşim gibi sevdiğimi biliyorsun ve sen böyle yapınca gerçekten kırılıyo-"
"Ben senin kardeşin değilim Taehyung!"
Umursamayarak birden ona doğru tıslamıştım. Kırılıyor muydu? Hangimiz daha çok kırılıyordu?
Sinirlendiğim için artan nefeslerimle eş zamanlı olarak göğsüm de hızla inip kalkmaya başlamıştı. Yutkunarak biraz sakin olmaya çalıştım. Ardından devam ettim.
"Belki de sorun buradadır. Beni kardeşin olarak gördüğündendir."
O an hepimiz asansörün açılan kapısının sesini duymuştuk. Ben refleks olarak o yöne bakınca diğerleri de dönmüşlerdi.
O kızdı. Taehyung'un konuştuğu kızdı. Gülümsemeye çalışarak bize doğru geliyordu. Ortamdaki gergin havayı o da sezmişti.
"Bölmüyorum değil mi?" diye şirin bir ifadeyle sorunca kıza kimse cevap vermemişti. Taehyung ise kıza bakmayı keserek bana dönmüştü.
"Hayır bölmüyorsun." dedim kıza doğru sakin bir şekilde.
"Taehyung." Kızın sesi ona ulaşınca yavaşça döndü sarışın kıza. İstekli değildi. Bu anlaşılıyordu fakat Taehyung hiçbir zaman bir insanı kıramazdı. Onu çok iyi tanıyordum ve o bunu kesinlikle yapamazdı.
"Yıldızlar çok güzel bu gece. Birlikte otelin terasında izleyebilir miyiz?"
Taehyung önce bana döndü. Bakışlarıyla beni taradı. Benden herhangi bir kelime bekliyor gibiydi. Bu yüzden onun yerine ben cevapladım kızı.
"Gidebilirsiniz tabii. Taehyung zaten yıldızları izlemeye bayılır."
Kimsenin sesi çıkmazken kız "Ne güzel." diye mırıldanmıştı sevinerek. Yıldızları izlemeyi en çok ben severdim. Bu da onu biliyordu. Geçen sene tüm kadro olarak kampa gitmiştik ve Taehyung ile birlikte sabaha kadar yıldızları izlemiştik. Gitmesini istemiyordum. O kızla benimle yaptıklarını yapmasını istemiyordum.
Taehyung cevap vermeyerek sadece bana bakarken arkamı döndüm. Burada durmak istemiyordum artık. Ya da kıza vereceği olumlu cevaptan korkuyordum. Evet, korkuyordum.
Odamın kapısının önünde durunca kartı çıkarttım ve odaya direkt giriş yaptım. Çok belli etmiştim. Üç sene sonra ilk defa bu kadar belli etmiştim ancak ben de yorulmuştum. Ağır geliyordu. Tek başıma sevmek. Tek başıma uğraşmak. Ona söyleyememek çok ağır geliyordu. Taşıyamıyordum. Kaldıramıyordum.
Selamm. İçime sinmeyen bir bölüm oldu fakat atmak istedim. Jennie'nin olduğu durumu daha önce yaşadınız mı? Gerçekten zor bir durum. Bu arada kitabın sonu hakkında bir fikrim yok. Angst bitirip bitirmeme konusunu hâlâ düşünüyorum. Düşüncelerinizi yazınız. İyi okumalar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Lie, taennie
Fanfickimtaehyung: Sen kimsin gerçekten? winterbear: Senin sadece çok yakın arkadaşın olarak gördüğün kişi. (Gönderilmedi.) winterbear: Jennie. (Gönderilmedi.) Yarı texting.