"Lisa mağaza gezmeyi sevmediğimi biliyorsun. Buna rağmen girip çıkmadığımız mağaza kalmadı."
"Ya tamam. Buna da girelim sonra söz eve gideceğiz."
Lisa'nın beni kolumdan tutup ne mağazası olduğunu bile bilmediğim bir yere sokmasına izin verdim. Bugün hafta sonuydu. Tüm gün evde pineklemeyi düşünüyordum çünkü moralim alt üsttü. Dünden sonra Taehyung ile hiç konuşmamıştık. Zaten kendisi de koçla olan konuşmasından sonra tek kelime etmeden çantasını alıp ayrılmıştı okuldan. Onu arasam da dönmedi geri bana. Akşam üstüne doğru Lisa, Rose ve Jisoo ile birlikte bize gelmişti. Beni zorla evden çıkartıp alışveriş merkezine getirmişlerdi. Taehyung'un onların da telefonunu açmadığını söyleyince merak etmiştim. Bu yüzden Taehyung'un annesini aramayı düşündüm fakat Yoongi'nin çoktan aradığını ve odasından çıkmadığını söylemişti Lisa.
Girdiğimiz mağazayı inceledim keyifsizce.
Sütyenler, değişik değişik aletler, sex yazılı olan bir zil...
Son olarak üzerinde değişik değişik resimleri barındıran kartları da görmemle gözlerimi kocaman açıp kızlara baktım. "Oğlum nereye girdik biz?"
"Ups. Oyalayacağız diye fantezi dükkanına soktuk kızı görüyor musun?" Lisa yanında gülerek beni izleyen Rose ve Jisoo'ya karşı söylenmişti.
"Ne oyalaması? Siz yine ne karıştırıyorsunuz?"
Omuz silkti Rose. "Hiç. Lisa her zamanki gibi boş boş konuşuyor. Hadi çıkalım şu mağazadan."
Onları onayladım ve yürümeye başladım. Üç kişi olarak yürüyorken birinin bizle gelmediğini fark ettik. Arkama döndüm. Jisoo sex yazılı olan zili eline almış sağına soluna bakıyordu ne olduğunu anlamak istercesine.
Lisa onun yanına gidip eline vurdu ve zili yerine geri bıraktı. "Namjoon gibi meraklısın bakıyorum."
"Hayır ya." dedi Jisoo hâlâ zile bakarken. "Ne olduğunu anlamaya çalıştım. Ne işe yarıyor ki?"
"Yardımcı olmamı ister misiniz?"
Duyduğumuz soruyla dördümüzde ne zaman orada belirdiğini anlamadığımız amcaya baktık. Burada çalıştığı kıyafetlerinden belli oluyordu.
"Yok yok. Biz yanlış girmişiz." dedi Rose alelacele. Adam bizi süzerken ben Lisa'yı, Lisa Jisoo'yu, Jisoo da Rose'yi tuttu ve hızlıca çıktık mağazadan.
"Ya sen ne salak bir insansın? Su katılmamış salaksın. Girdiğin mağazaya hiç mi bakmaz bir insan?"
Lisa başını kaşıdı. "Ne bileyim ya? Bir anda oldu."
Gözlerimi devirdim ona. Gördüğüm kafeyle ise gülümsemiştim. "Buraya kadar gelmişken kahve içelim. Hadi."
Üçü de onayladı beni. O sırada Rose, Jisoo ve Lisa'ya aynı anda mesaj geldi. Üçü de aynı anda baktı ve aynı anda kahve fikrinden vazgeçtiler.
"Olmaz!"
Sesleri o kadar yüksek çıkmıştı ki şokla etrafıma baktım. Gelip geçenler kısa bir anlığına bize dönmüşlerdi.
"Ne bağırıyorsunuz öyle be?!"
"Şey..." diye söze girdi Jisoo. "Eve gitmeliyiz. Hemen şimdi."
Kaşlarımı çattım. "Ne alaka ya?"
"Kızım yeter kahve kahve kahve. Kahveyle yatıp kahveyle kalkıyorsun. Kafeinden kafayı bulacaksın yakında. Hem havada geç oldu. Uykum var benim." dedi Lisa araya girerek.
Omuz silktim onlara. "İyi siz gidin Jisoo'yla. Biz Rose ile biraz daha takılalım."
"Olmaz! Yani... Ben de üşüttüm sanırım karnım bir ağrıyor bir ağrıyor. Sorma."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Lie, taennie
Hayran Kurgukimtaehyung: Sen kimsin gerçekten? winterbear: Senin sadece çok yakın arkadaşın olarak gördüğün kişi. (Gönderilmedi.) winterbear: Jennie. (Gönderilmedi.) Yarı texting.