Ders matematikti. Sıkıntıdan sürekli olarak sağ bacağımı ritmik bir şekilde sallıyordum. Parmaklarımın arasındaki kalemi de usanmadan döndürüyordum. Arada yeri boyladığı oluyordu ancak elime tekrar alıp tekrar döndürüyordum.
"Kızım kaleminin ırzına geçeceğim şimdi. Döndürme şunu. Dersi dinleyemiyorum."
Elimdeki kalem gürültülü bir biçimde yine yeri boylayınca önümde oturan Jimin sinirli bakışlarıyla bana dönmüştü. Kalemimi yerden alıp gözlerine baka baka yeniden döndürmeye başladım.
"Sanki dinlesen beynine çok giriyor. Sınavdan yirmi çekerken de yanında ben mi kalem döndürüyordum?"
Homurdandıktan sonra Jimin kaş göz işaretleri yaparak bana sus demeye çalışmıştı. Omuz silktim.
"Lan sen sınavdan yirmi mi aldın? Hani geçmiştin?" Ön çaprazımızda oturan Jungkook şokla Jimin'e bakınca jeton sonradan düşmüştü. Jimin kaldığı matematik dersinden herkese geçtiğini söylemişti ve ben de bunu unutmuştum. Büyük bir pot kırdığım için üzüntüyle ona baktım.
"Ver lan şu kalemi bana."
Jimin sinirle elimdeki kalemi almaya çalıştığı için birden üzerime atlamıştı. Gülerek geri çekildim ondan fakat matematik hocası dersini sebote ettiğimizden adlarımızı yüksek sesle söylemek zorunda kaldı. Jimin anında önüne döndü. Ben ise gülümsememi silmeye çalışıyordum.
"Jennie."
"Jennie."
Arka arkaya olan seslenmelerden ötürü sol yanımdaki sırada oturan Lisa'ya baktım. Göz kırpıp "Ne var?" demeye çalışmıştım. Yutkundu. Bakışları endişeyi barındırıyordu. Başını hafifçe kaldırıp çenesiyle sağ arka çaprazımda oturan Taehyung'u işaret etti. Anında oraya döndüm. Sol elini yumruk yapmıştı. Sırtını sandalyesine vermişti ve dersi dinliyordu. Ya da öyle gözüküyordu, bilmiyordum.
Hocadan tekrar azar işitmek istemediğim için önüme dönüp defterimdeki boş sayfadan küçük bir parça koparttım. Kağıda "Küs müyüz? Ne oldu?" yazıp katladım. Geçen teneffüs tek kelime etmeden çıkıp gitmişti. Hatırladığından korkuyordum fakat belli de etmek istemiyordum.
Ona dönüp kağıdı sırasına attım. Tam olarak önüne düşen katlanmış kağıdı görünce bana döndü. Kaşlarımla okuması için işaret verdim fakat o kalbimin ağrımasına yol açacak davranışta bulundu. Önüne düşen kağıda okumadan ve açmaya bile yeltenmeden vurarak yere düşmesini sağladı. Bakakaldım ona. O ise bakışlarını çekti benden.
"Taehyung neden böyle davranıyorsun?"
Ona eğilerek fısıltılarla sormuştum. Hâlâ bakmıyordu bana. Yemin etmişti sanki. Benimle konuşmamaya ant içmişti. Korkutuyordu beni.
"Nedenini söyle sadece. Bir şey mi... Hatırladığın bir şey mi var?"
Seslice yutkundum. Sorduğum soruyla bu sefer bana dönmüştü. Bakışlarını hiç böyle görmemiştim. Tanıştığımızdan beri bu denli soğuk bakmamıştı bana. Bu denli duygusuz olmamıştı bakışları.
Dudaklarını ıslattı. Tam aralayacağı sırada matematik hocasının" Jennie!" demesiyle tekrar önüne dönmüştü. Sanırım şimdi sıçmıştım.
Ayağa kalkıp "Efendim hocam?" dedim bana sinirle bakan orta yaşlardaki kadına odaklanarak.
"Dinlemediğine göre bu konuyu adın gibi biliyor olmalısın."
Yapma ama.
"Tahtaya gel ve bu soruyu çöz."
Gözlerimi kocaman açıp tahtaya baktım. Bu ne be? Tahtada bir soru vardı kesin ama ne hakkında olduğunu zerre bilmiyordum. Soru işaretinden anlamıştım soru olduğunu da. Ben matematikten nefret ederdim. Ailesi için sayısal seçenlerdendim. Hiçbir şekilde yapamazdım ve bunu da tüm sınıf biliyordu. Bana bakıp gülerken de hepsini öldürme planı kurmuştum içimden.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Lie, taennie
Fanfictionkimtaehyung: Sen kimsin gerçekten? winterbear: Senin sadece çok yakın arkadaşın olarak gördüğün kişi. (Gönderilmedi.) winterbear: Jennie. (Gönderilmedi.) Yarı texting.