5- ÖPÜCÜK

71 9 2
                                    

"Ne kadar tatlısınız ya." Eda'nın sesini duymamla kendime gelmiştim. Hızla ayağa kalkarak "Yemeğin altını kapatayım ben, sizde sofraya geçin." dememle mutfağa koştum. İçeri girip kapıyı kapatmamla sırtımı duvara yaslamıştım. Bir elimi kalbime diğerini dudağıma götürürken heyecandan yerimde duramıyordum. Kalbimin atış sesinden sanki hiçbir şey duyamıyor gibiydim. Parmaklarımı dudağımda gezdirirken nefesim kesilmişti sanki bir an. Dudaklarımı yaladığımda halen daha Emre'nin dudaklarının tadını alabiliyordum. O sırada mutfağın kapısı açılmış içeri Emre girmişti. Hızla kendimi toplarken gözlerine bakamıyordum. Emre önümde dikildiğinde onun da ne diyeceğini bilemediğini fark etmiştim. "Emre, biliyorsun oyun için öptüm seni. Yani yanlış anlama. Başka bir açıklaması olamaz. Ben seni arkadaşım olarak görüyorum." Emre birkaç adım uzaklaşmıştı birden benden. "Biliyorum Itır. İkimizde birbirimiz arkadaş olarak görüyoruz. Zaten o yüzden geldim. Yanlış anlamadığımı söylemek için." Kafamı yerden kaldırıp ona doğru baktım. İkimizin de yüzünde buruk bir gülümseme vardı sanki. "Aynen öyle, iki yakın arkadaş. Hem ben zaten Ünal'ı seviyorum. Ona yıllardır aşığım, böyle bir şey olması imkânsız hem." Emre sadece kafa sallamakla yetinmişti dediklerime karşın.

Herkes masada yemeklerini yiyor havadan sudan sohbet ediyorlardı. Demin ki yaşanan olay hiç olmamış gibi davranılıyordu. Eda ağzındaki lokmayı yutarken heyecanla sordu. "Peki, anlatsanıza nasıl tanıştınız?" Gözlerimi ilk önce Emre'ye oradan da Ünal'a çevirmiştim. Benim konuşamayacağım anlayan Emre kendisi lafı üstlenmişti. "Itır sokakta oturmuş yıldızları izliyordu. Benim de moralim bozuktu o gün. Yanına oturdum ve sohbet etmeye başladık. Öyle başladı arkadaşlığımız." Eda ısrarla konuyu bizim üzerimizden devam ettirmeye karalıydı. "Ne zamandır arkadaşsınız?" Daha fazla bu sorguya dayanamayarak söze girmiştim. "Dört... Dört yıldır. Peki, siz ne zamandır sevgilisiniz?" "Bizim sizin kadar uzun bir tanışıklığımız yok. İki aydır birlikteyiz." Kaşlarımı çatılırken bakışlarım Ünal'a dönmüştü. "Ne yani? İki aydır birbirinizi tanıyorsunuz ve hemen evlenme kararı mı aldınız?" Ünal sadece bana bakmakla yetinirken Eda onun yerine cevap vermişti. "Bazı aşklar için zaman gerekmez. Onun gözlerine baktığında her şeyi anlarsın. Onun senin bir parçan olduğunu, ondan hiçbir zaman kopamayacağını. O gözler sana o kadar şey anlatırki bir daha onun yanından gitmek istemezsin. Çünkü onlar seni çoktan kalbine hapsetmiştir." Kafamı tabağa çevirirken onun kaldığı yerden devam ettim. "Bazı aşklar için zaman yoktur. Onlar zamanı, o bir çift gözü gördükleri an unutmuşturlar zaten." Birinin elimi tutuğunu fark etmemle kafamı kaldırmıştı. Eda gülümseyerek "Sen de galiba birini çok sevmişsin. Doğru mu?" dediğinde o an söylemek isterdim. Evet, birini sevdim. Şuan yanında oturan adamı yıllardır hemde. "Hayır, sadece tahminde bulundum." Titreyen ellerimi gizlemek için masanın altına sokarken Emre'nin elimi tutup destek olduğunu anlamıştım. Bu beni biraz rahatlatmıştı. Üzerimde hissettiğim bakışlarla kafamı Ünal'a çevirdiğimde beni izlediğini fark etmiştim. Bakışlarımız buluşurken o an orada kaybolmak istemiştim. Bu karmaşıklıktan o kadar yorulmuştum ki o gözlerde kaybolup gitmek istemiştim bir an önce buradan.

Yemekler bitmiş, biraz sohbettin üzerine kalkma kararı almıştılar. Kapının önünde vedalaşırken Eda'nın kulağıma fısıldadıklarıyla yine Emre'yle yaşanan olay aklıma gelmişti. "Bence Emre'nin kıymetini bil. Çocuk bakışlarıyla seviyor seni." Hiçbir şey diyemezken o sırada Ünal sarılmıştı bana. Kokusunu içime çekerken genzimi yakan o tatlı his hoşuma gitmişti. İkisiyle de vedalaştıktan kapıyı kapatmıştım. Ne Emre'den ne de benden hiçbir ses çıkmıyordu. Beraber masayı toplayıp bulaşıkları makineye yerleştirmiştik. Bir süre sonra Emre'yi elinde ceketiyle kapıya doğru ilerlediğini fark etmiştim. Kaşlarım çatılırken hızla önüne geçtim. "Nereye?" Gözlerimiz buluşurken "Evime." demesiyle sırtımı kapıya yaslamıştım. "Lütfen bu gece burada kal." "Neden ki?" Neden mi? Çünkü sana ihtiyacım var aptal. O yatakta yalnız yatamıyorum artık. Sensiz uyuyamıyorum bile. Ama bunu sana söyleyemedim ki. Seni geceleri deli gibi özlediğimi nasıl söyleyebilirdim ki? "Yalnız kalmak istemiyorum bugün. Lütfen kal." Emre bir şey demeyip ceketini portmantoya asarak yatak odasına ilerlemişti. Rahatlayarak derin bir nefes alıp peşine takıldım bende.

BENİ SEVHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin