14- YÜZLEŞME

87 9 22
                                    

Aklıma biraz önce olanlar gelirken yeniden içimi ateş sarmıştı. Sanki onlayken kendimi tamamlanmış hissediyordum. Çıplak bedenlerimiz birbirine değerken oluşan o büyü tüm vücudumu kaplamıştı. Eğer Ünal aramasa şuan çok farklı bir konumda olurduk. Peki, eğer Ünal aramasaydı Emre'yle bundan sonra aramız nasıl olacaktı? Araması iyi olmuştu. Eğer aramasa ileride şuan olduğundan daha karışık bir halde olurduk. Telefondan Ünal'ı aradım. İlk çalışta hemen açılmıştı. "Merhaba Itır, demin aradığımda rahatsız etmemişimdir umarım." Kaşlarım çatılırken arkamda duran pencereye doğru döndüm. Ünal elinde ki telefonla bana doğru bakıp el sallıyordu. Çıplak olduğumu hatırlayıp saklanırken hızla perdeyi çektim. Ünal'ın kahkaha sesleri gelirken "Özür dilerim seni utandırmak istememiştim." dediğinde daha çok sinirlenirken sesim buna rağmen oldukça sakin çıkmıştı. "Niye aradın?" "Bugün gideceğimiz mekânın adresini mesaj olarak sana attım, onu haber vermek istemiştim." Kaşlarımı çatarken "Bunun için aramana gerek yoktu. Mesajı görünce anlardım zaten. Neyse, akşam görüşürüz. Şimdi duşta beni bekleyen sevgilimin yanına gitmeliyim." diyerek kapattım. Resmen bizi görmüş ve bilerek aramıştı. Üstümü hızlıca giyinip odadan çıktım. Emre'nin gitmiş olmasını beklerken mutfağın penceresinde sigara içtiğini fark etmiştim. Gitmeyip yanımda kalması bir tık içimi rahatlatmıştı. Ayak seslerimden dolayı arkasını dönüp bana kısa bir bakış atarak tekrar önüne dönmüştü. Olanlardan dolayı ne diyeceğimi bilemezken Emre ilk lafa girmişti. "Olanlar yüzünden aramızın eskisi gibi olmayacağını düşünme. Ben böyle şeylere takan biri değilim. Bu arada masanın üstünde kahvaltın." Masaya doğru baktığımda tost hazırladığı fark etmiştim. Kahve makinasından ikimize de kahve koyarak birini ona uzattım. Sigarasını bitirdiği için o da benle birlikte masaya oturmuştu. O kahve içerken bende yemek yiyordum.

"Emre sana bir şey demeliyim." Emre söylememi işaret ederken nasıl diyeceğimi bilemesem de sonunda konuşmuştum. "Ünal bizi pencereden izliyormuş, bu yüzden aramış." Emre kahvesini sertçe masaya koyarken gözlerini yumup derin bir nefes aldı. Bacağını sallarken kendini sakinleştirmeye çalışıyordu. "Ama merak etme ben ona cevabını verdim." Emre bana doğru bakarken "Seni çıplak gördü mü?" dediğinde kafamı sallayarak onayladım. Emre hızla ayağa kalıp kapıya doğru yönelecekken son anda önüne geçmiştim. "Emre lütfen sakin ol. Kıskanıyorsa eğer onun için durdurmuştur." Emre yüzümü avuçları arasına alırken "Itır bu sevmek, hoşlanmak filan değil. Resmen taciz bu. Pis herif seni o halde izlemiş oradan." dediğinde ne diyeceğimi bilememiştim. Emre yanımdan geçip giderken onun durdurmak için aklıma gelen ilk şeyi yapmıştım. "Ne olursa olsun onu seviyorum. Eğer ona zarar verirsen seni asla affetmem." Emre kapının kolunda duran elini geri çekti. Yavaşça bana dönerken gözlerinin dolduğunu fark etmiştim. "Demek o benden daha önemli?" Ne diyeceğimi bilemezken "Tabi ki de hayır. Sen bu hayatta en çok önem verdiğim kişisin. Ama söyle bana, sen ister misin sevdiğine zarar gelmesini?" dediğimde Emre burukça gülümsedi. "Bunun için uğraşıyorum zaten Itır. Sana zarar vermesinden korkuyorum. Tamam, başta bana da normal biri gibi gelmişti ama bu camdan dikizlemeler, sevgilisi yokken sana yanaşmalar... O adama güvenmiyorum Itır." Ona yaklaşıp sımsıkı sarıldım. "Anlıyorum seni ama ben ona güveniyorum. Kafası karışık sadece o kadar. O kızdan ayrıldığında bunların hepsi düzelecek." Emre gözlerimin içine bakarken "Peki." diyebilmişti sadece. O zamanlar farkında olamasam da Emre haklıydı ama bunu çok geç fark edecektim.

Akşama kadar doğru dürüst konuşmamıştık. Akşam yemeği için birkaç fikir sormak için konuşturmaya çalışsam da ağzından tek tük laf alabilmiştim. Buluşma saati yaklaşırken odama geçmiş hazırlanmaya başlamıştım. Beraber aldığımız tül elbiseyi giydikten sonra koyu bir göz makyajı yapmıştım. Saçlarımı spreyle geriye doğru yatırdıktan sonra hazırdım. Odadan çıkıp salonda beni bekleyen Emre'nin yanına doğru ilerledim. Bana gelirken yanında takım elbisesini de getirdiği için salonda da o giyiniyordu. İçeri girdiğimde o da hazırdı. Bu sefer tamamen siyahlara bürünmüştü. Yanına doğru ilerleyip yakasını düzeltirken "İkimizde siyahlar büründük. Çok havalı çiftiz şuan." diyerek güldüğümde, yüzünde küçük bir tebessüm oluşsa da hemen yok etmişti. Gözleriyle beni süzerken etrafımda dönüp "Nasıl?" dediğimde sadece kafa sallamıştı. Bozuntuya vermemeye çalışırken gözüm yine güneş şeklinde ki kolyesine kaydı. "Seni hep o kolyeyi takarken görüyorum. Bir anlamı mı var?" Emre önce kolyeye sonra bana doğru baktı. "Özel birinin hediyesi." Bakışları yere doğru kayarken ona doğru yaklaşıp çenesini tutarak bana bakmaya zorladım. Yeşilleriyle gözlerim buluştuğunda istemeden hesap soran bir sesle "Kimmiş bu özel kişi?" demiştim. Emre yüzümü incelerken gülmüştü. "Kıskandın mı?" Kaşlarımı çatarken hemen ondan uzaklaştım. "Ne? Ben mi?" Gülerken dış kapıya doğru ilerledim. Masadan çantayı alıp tam kapıyı açarken Emre eliyle kapıyı durdurmuştu. Ona doğru döndüğümde kendimi kapıyla onun arasında bulmuştum. Nefeslerimiz birbirinin çehresinde gezinirken bu kadar yakınlık tekrardan beni heyecanlandırmıştı. Ne yapacağımı bilemezken "Ne yapıyorsun?" dediğimde dudağını yalamıştı. Gözlerim bir anlığına dudaklarına kayarken yutkunmuştum. Emre'nin yüzünde çarpık bir gülümseme oluşurken yüzüme daha çok yaklaşıp fısıldadı. "Ne o? Heyecanlandın mı?" Ne diyebilirdim ki? Deli gibi heyecanlanmıştım. Gözlerimi kaçırırken bu sefer Emre çenemden tutup gözlerimizi tekrar buluşturmuştu. Daha fazla dayanamazken kendimi onun dudaklarına yönelirken bulmuştum ama Emre'nin birden uzaklaşmasıyla afallamıştım. Utancımdan ne yapacağımı bilemezken onun dedikleriyle yerin dibine girmek istemiştim. "Hadi şu senin âşık olduğun adamın yanına gidelim." Âşık kelimesini vurgularken yüzüm kıpkırmızı kesilmişti. Kapıyı açarken önden o arkasından ben çıkmıştım. Arabaya bindiğimizde sadece gideceğimiz yerin adresini söylemiş başkada tek kelam etmemiştim. O kadar utanmıştım ki şuan onla ne göz göze gelecek ne de konuşacak halim yoktu.

BENİ SEVHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin