Bölüm 4

1.4K 124 11
                                    

Kurt okulunda

Sabah vampir bölümünde olan yatakhanenemden çıktım. Vampir yönüm baskın olduğu için orada olmamı daha uygun görmüşlerdi. Bana da sorsalardı yani.
İç ses : Tabi Defne hanım siz neyi isterdiniz ? Hangisine gitmeye tenezzül edersiniz

Bazı kıyafetlerimi ve eşyalarımı valize koydum ve okuldan çıktım.

Off eski okulumdaki sıradan normal bir genç kız olmayı şimdiden özledim.  Belki .... belki de geri dönmeme annemler izin verebilirdi. Tabi eğitimim bittikten mezun olduktan sonra olurdu anca.

Yan okulun  kampüsüne girdiğimde yani kurt okuluna girdiğimde herkes kokumun farklılığını almış ve bazıları da hırlamıştı istemsizce. Bana bakmaları normaldi. Ne de olsa ben bir melezdim ve ben de kurt formuna dönüşebilsem de bir yanım vampirdi ne de olsa ,tabi bir de melez formum var.

Okula girerken pek çok gözle karşılaşmış ve görmezlikten gelmiştim. Buna alışmak biraz zordu.  Seslerini duymamaya çalışmıştım. Ama sadece çalıştım.

Müdürün odasına gitmek için herhangi birini durdurdum.

Defne: "Müdürün odası nerede "

(Bu katta ikinci kapı ama söylemeyeceğim bu meleze)

Defne: Teşekkür ederim

Kız şaşkın bir şekilde kalmıştı orada.

Müdürün odasına tıklayarak direk cevap almadan girdim.

Müdür:" Hoşgeldin demek isterdim ama pek iyi bir şekilde gelmedin"

Defne: " Küçük bir talihsizlik yaşandı

Müdür: "Talihsizlik... Evet "
(Umarım burada bana bir şey yapmaz aldık başa belayı güçlü de şimdi)

Defne:"Merak etmeyin bana zarar vermeyene bir şey yapmam. Bu arada sınıfım nerede"

Müdür: "Evet .. evet 11A sınıfı. Seni oraya götüreyim"

Defne: "Olur farketmez"

İlk dersin kurt ve vampir tarihi

Kapıyı çaldı ve içeri girdik. Tabi içeri girme önceliğini vermiş olması büyük nezaketti.

Hoca selam verdi.

Hoca:" Hoşgeldin. Kendini tanıtmak ister misin?"

Defne:"Ben Defne Kara. Bir melezim. "

Yani vampir, dedi bir kız içinden

Ben sadece bir vampir değilim. Ben vampir hem de kurt yönüm var.

Yerine oturabilirsin.

Sınıftaki bakışlar eşliğinde boş bir yere oturdum ve kimsenin fısıltısını ve düşüncelerini duymamak için derse odaklandım.

Bugün kendi tarihimizle ilgili anlatmaya devam edeceğim çocuklar.

Dolunayla birlikte ortaya çıkan Kurt Adam sürüsü.  Her toplumda haklarında mutlaka bir şeyler çizilmiş, anlatılmış ve resmedilmiştir bu türlerin.

Avlarını yakalamak için hızla koşan kaslı bacaklar, yakaladığında onu adeta parçalamak için dizayn edilmiş pençeler, genellikle boğazından başlamak üzere avın etini kemiğinden ayırmak için sivri dişlere sahip güçlü çeneler, kurtboğan otuyla sadece güçsüz kılınabilinecek, gümüş dışında hiçbir şeyin kolay kolay zarar veremediği kana susamış efsanevi kadın ve adamlar. Bir insanı tek bir ısırıkla lanetliler dünyasına taşıyan soğuk ve hissiz yaratıklar. 1500’lü yıllardan beri popülerliği önü kesilmez bir hızla yayılan parlak gözlü dolunayın evlatları, Kurtlar.Genellikle grup halinde oldukları ile ilgili bilgilere rastlanmaktadır. Grupta bir alfa
veya alfa çift vardır. Kurt Adamlar bu evrimi geçirdiklerinde pek çok özellikleri kurtlarla örtüşür. Ancak bazı durumlarda tek olan kurt adamlar uçsuz bucaksız topraklarda hakimiyet sürmüşlerdir. Genellikle ormanlardan küçük köy ve kasabalara açılan geçitlerde dolunaylı gecelerde ortaya çıkan kana susamış katiller avlarını onlara kaçma fırsatı vermeden yakalayarak öldürürlerdi. 15. ve 16. yüzyıllarda yaklaşık 120 yılda 30.000 üstü kurt adam olayına rastlanıldı. Bunların bazıları uydurma veya özenti olsa da açıklanamayan olaylar tarihte aydınlatılmayı bekleyen gerçekler olarak kaldı.
1500’lü yıllarda dünya şuan yaşadığımızdan çok daha farklıydı. Hayaletler şafakta kol geziyordu taşralarda. Vampirler  geceleri kana buluyor, cadıların kahkahaları ormanlarda yankılanıyordu. Kurt adamların homurtuları çoğunluğunu çocukların oluşturduğu kurbanların tiz çığlıklarını bastırıyordu. İnanmak kolaydı o zamanlar, hatta körü körüne inanmak vardı çıkan her söze mühürlü yasak dudaklardan. İnsanlar için aydınlık ama insanlık adına bir o kadar karanlık bu çağlarda her türlü hareket şeytanla anlaşma yapıldığına kanıt olabiliyordu. Adeta adalet görüntüsüne bürünen kanlı mezbahalarda kurulan kürsülerde binlerce insan idam ediliyor, hayatı güya sorgulama ve acele verilmiş taraflı bir  kararla elinden alınıyordu. Pek çok psikolojik sorun yaşayan insanlar cadı, vampir, kurt adam veya şeytanla anlaşma yapıp ruhunu sattığına inanılıp canlı canlı yakılıyordu. Bugün hala insan o zamanları düşünürken bunu yapan mahkeme görevlilerinin o suçlulardan ne farkı vardı acaba diye kendini sorgulayabiliyor. Tüm bu karmaşanın içinde insanlar onlara söylenen her şeyi gerçekliğini tartışmadan kabul ederek ideal birer kişi olmaya çalışıyorlardı. Ancak insan beyninin ruhuyla yakınlaştığı bir hendek vardır en derinlerinde. Ve orada hepimize şirin gelen bir çocuğun bile sakladığı koskocaman bir karanlık vardır. İnsan ne kadar evrim geçirirse geçirsin derinlerinde bir yerlerinde içgüdü denilen bir gerçekle var edilmiştir. Doğada bulunan tüm canlılarda olduğu gibi içgüdü insanda da pek bir masum değildir hani. O yüzden bir insan rahatlıkla bir canavara dönüşebilir.

Biraz felsefi bir anlatım olsa da temel kuralları ara da söylemişti. Ara sıra not almıştım. Ne de olsa diğer türlü herkesi duyacaktım.

Zilin çalmasıyla ders bitti . Ders zilinin çalması ile uyandım. Telefonumdan ders programıma baktım. Bugün başka ders yoktu. Buraya yeni gelmiştim. Ve her şey benim için yeniydi. Kütüphaneye gitmek için sorabileceğim kimse yoktu etrafta. Kat planının olduğu kısma gittim.

Kütüphane bodrum kattaydı. İki kat aşağıya indim. Burada kimse yoktu resmen. Derin bir nefes aldı. Burada beni rahatsız edebilecek kimse yoktu. Kapıyı kapattım. Sessizce içeriyi incelemeye başladım. Boydan boya her yer kitaplar ile doluydu.

Kütüphane görevlisi yoktu etrafta ama her yer temizdi. Kitapları incelemeye başladım.

Kurtlar tarihi ,Dolunay ve Kurtlar,Kurtların özellikleri, Kurt klanları
Burada her türden kitap vardı. Bugünlük bunları okuyacaktım.

Hepsini okumuştum neredeyse ama çok uykum gelmişti. Burası sessiz ve sakindi. Gözlerimi bir süreliğine kapattım.

Uyandığımda yemek saati neredeyse gelmişti. Sırtım tutulmuştu. Gerindim geriye doğru. İleride bir karaltı gördüm. Biri vardı orada. Yavaşça oraya yaklaştım. Canım kenarında kafasını camın kenarına koymuş uyuyakalmış. Kucağında bir kitap vardı.

Tan sessizce ayrılmak üzereyken kolumdan tuttu. Ve kitaplığın olduğu yerle beni araya sıkıştırdı.

"Kimsin sen "

"Sakin ol şampiyon"

"Evet seni dinliyorum burası benim alanım ne işin var burada "

"Hmm birincisi burası ortak alan "

"Evet peki diğer sebep neymiş "

Sadece ... dedim ve dikkatinin dağılmasını fırsat bilerek kolundan kurtuldum
sessiz ve sakin bir yer olduğu için geldim.

"Yani buraya kadar beni takip etmedin ?"

"Neden seni takip edeyim. Buraya ilk ben geldim. Yoksa benden mi hoşlanıyorsun "

Ben seni mi takip ettim ve senin gibi birinden hoşlanacağım güzel şakaydı
kahkaha attı. Hakkını vereyim güzeldi gülüşü ama kendine çok güveniyordu.

"Kendine fazla güveniyorsun yakışıklı çocuk neyse ben kaçtım "

"Görüşmemek üzere "

Arkamı dönmedim daha doğrusu dönemedim. Aslında bu anı özgüven de neydi kalbim duracaktı resmen. Baya gerilmiştim açıkçası. Baskın bir havası vardı. Ve gerildiğimi saklamak için birazcık alaysı tavır takınmıştım.

Melez Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin