Yirmi Beşinci Bölüm

3.3K 114 5
                                    


Davetin ilerleyen saatlerinde telefonumda annemin aramasını gördüm. Burası fazla gürültülü olduğu için Savaş'a lobiye çıktığımı söyleyip yanlarından ayrıldım. Yeşil bitkilerin altına konumlandırılmış koltuğa dikkatlice oturup bacak bacak üstüne attım.

Annemi geri aradığımda her zaman ki gibi havadan sudan konuşmuş davet hakkında bilgiler aktarmıştım. Cemiyette sevilen Ezgi hanım vardı ve her yıl yaptığı davetlerden birini verecekti. Annem de o davete katılacağını söylemişti. Bu da demek oluyor ki yakında geleceklerdi.

Lobinin sessizliğinde dinlenirken telefonumla ilgileniyordum. Bir kaç adım uzağımda bir çift ayakkabı gözüme çarpınca yavaş yavaş ayakların sahibine baktım.

Dişlerimi sıkıp telefonumu kitledim. Bacaklarıma baktığını fark edince ayağa kalkıp arada baya bir mesafe bırakarak durdum.

-"Bir şey mi vardı ?" dedim çenemi dikleştirip.

Karşısında ezilip büzüleceğimi sanıyorsa yanılıyordu.

-"Bana yaptığınız gösterinin ne anlama geldiğini anlatır mısın ?"

Hah.

Güler gibi bir ses çıkarıp başımı eğdim ve onu küçümseyici tavırla süzdüm.

-"Tek bir şey söyleyeceğim. Sanane." dedim ve yapmacık şekilde gülümsedim.

Kaşlarını çatıp bana doğru bir adım atınca geri kaçmadım.

-"Ne demek sanane ? Seni ondan uzaklaştırmak istememle çok doğru bir karar vermişim. Daha önce yapsaydım belki şimdi böyle olmazdık !" dediğinde ona ciddi mi diye baktım. Baya ciddiydi. Komik.

Dudağımı ısırıp bir kaç saniye sonra dişimi çektim.
-"Daha öncesinde yapsaydın...daha öncesinde bu halde olurduk." Gayet açık olduğumu düşünüyorum.

Eli sertçe bileğimi kavradığında çekmeme izin vermeden sıkıyordu.
-"Yalan mıydı ?! Gözlerime bakarak söylesene ! Beni sevdiğin yalan mıydı ?! " diye bağırınca resepsiyon görevlileri bu tarafa doğru bakmıştı.

Kolumu fazla acısa bile elinden çekip kurtardıktan sonra var gücümle göğsüne vurup ittim.
-"Yalan olan sevgim değil sendin ! Seni doğru sanmıştım. Doğru insan sanmıştım ama tamamen yanlıştın ! Bunu da şimdi evlilik yolunda olarak çok güzel kanıtladın."

Parmağımın ucunu gösterip yüzüne doğru uzattım.
-"Şu kadarcık gururun varsa yaptığından utan. Gelip karşıma hesap sormaya utan ! "

Öfkeden inip kalkan göğsüme nefes çekmekte zorlanırken gideceğini umuyordum. Ama yine yanlış yaparak bu sefer iki bileğimi kavradı.

-"Senin yüzünden ! Sen beni kışkırttın !"

Bileklerimin acıdan uyuşmasıyla yüzümü buruşturdum. Görevliler biliyordum ki Azad'ı tanıdıkları için yardım etmiyorlardı.

-"Bırak canımı yakıyorsun !" Çekmeye çalıştıkça daha fazla sıkıyordu.

-"Lan şerefsiz şimdi senin belanı sikmezsem bende Savaş değilim !"

Nereden çıkıp geldiğini görmediğim Savaş , Azad'ı yere atıp üzerine çıktığında bileklerimi ovuşturuyordum. Olayın şokuyla Azad'a inen ard arda yumruklarla dehşete kapıldım.

-"Savaş yapma ne olur sakin ol." Onu tutmaya korkuyordum. Vücudu öyle gergin öyle öfkeliydi ki tutarsam daha kötü olacaktı.

Kapıdan koşan görevliler bile Savaş'a engel olamıyordu. İçinden başka bir canlı çıkmışçasına kendini kaybetmişti. Vurdukça vuruyordu. Azad kalkmaya çalışıyordu ama darbelerinden kurtulamadığı için yalnızca küfür edip bağırıyordu.

VURGUNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin