Kırk Altıncı Bölüm

2.8K 93 1
                                    


Mardin'de ikinci gecemizde Ala yine derin bir uykudaydı. Akşam yemeğini onunla odada yediğim için dışarıdan bîhaberdim.

Sonunda hava almaya çıktığımda tam o sırada Dilan kahve yaptığını söylemişti. Zerrin teyze ile Selim amca dinlenmek için başka bir odaya çekildikleri için yalnız başıma avluya indim. Yaklaşık bir iki saattir görmediğim sevgilim çardak gibi yapılmış alanda oturuyordu. Hızlı ve heyecanlı adımlarla yaklaştığım sıra konaktan çıkıp yaklaşan eniştemle üzülmüştüm.

Birazcık koklaşabilirdik düşüncem vardı halbuki.

İlk varan ben olduğum için Savaş beni görüp baştan aşağı süzdü.

-"Nerelerdeydin sen ?" diye sordum ve yanına oturup koluna sarıldım.

-"İşlerle ilgili telefon görüşmesi yapıyordum. Uzun sürdü güzelim." diyip saçlarımın arasını koklayarak öptü.

-"Bir gün daha bitti." Eniştem omuzlarının çökmüşlüğü ile karşımıza oturup masaya yaslandı.

-"Berzan ağanın ne konuştuğunu merak ediyorum." dedim uzun zamandır içimi kemiren merakla.

Savaş çenesini sıkıp yeni bir sigara yaktı.
-"Saçma sapan zırvalıklar boşver." demişti.

-"İkisini barıştıracağını düşündü. Ama geçiştirdik. Olanları bilmediği için adam daha ılımlı yaklaştı. Öyle bir barışın sağlanması imkansız gibi bir şey." Eniştem beni daha net aydınlattığında ifadesiz kaldım.

Tahmin ettiğim gibiydi. Savaş'ın bu konağa gelmiş olması büyük bir başarı iken Azad'la barışma düşüncesi inanılmazdı. Gülebilirdim.

-"Anladım. Eniştemin dediği gibi olayların dışında olduğu için böyle yapmış." dediğim sıra bir kaç kişilik kalabalık bu tarafa geliyordu. En önde büyük bir tepsi taşıyan Dilan kahveleri getiriyordu.

Baran , Miran , Roza , Hewal ve bir diğer küçük erkek kardeşleri Tuğrul.

-"Zahmet ettin." dedi eniştem kahvesini alırken.

-"Afiyet olsun abi ne zahmeti. Savaş abi nasıl içtiğini bilmiyordum orta yaptım hepsini." dedi Dilan fincanı uzatıp.

Savaş başını sallayıp elinden aldı.
-"Olsun ellerine sağlık sağol." dedi.

Yanıma Hewal oturunca ona bakıp gülümsedim ve hala elimin Savaş'a sarılı olduğunu fark edince çekip dikleştim.

-"Şu işler biraz yoluna girdiğinde bizde İstanbul'a geleceğiz." dediğinde şaşırmıştım.

-"Öyle mi ? Çok sevindim. Temelli mi ?" diye sordum ilgili görünmeye çalışarak.

Heyecanla başını salladı.
-"Baran orada çalışmaya devam edecek. Hem Dilan okuyacağı için ağam yalnız kalmasını istemedi. Birlikte yaşayacağız."

-"Az kaldı." diyen ise içi içine sığmayan Dilan'dı. En çok onun için seviniyordum. Buradan kurtulup kendi yolunu çizecekti.

-"Daha sık zaman geçirebiliriz." dedim ona bakarak.

Sıcacık gülümsedi.
-"İnşallah. " dedi iç geçirerek.

-"Ne kadar güzel yüzüğün !" Hewal beklemediğim anda elimi tutup bakacağı yükseklikte kaldırınca hem irkilmiş hem çekinmiştim. Çünkü hepsi bakıyordu.

Yutkundum.
-"Şey teşekkür ederim."

-"Pahalı olmalı ki bu kadar parıldıyor. Çok hoş çok beğendim." dediğinde dudaklarımı ısırıp güldüm.

VURGUNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin