Yirmi Birinci Bölüm

3.3K 107 7
                                    


Savaş'ın kollarında olunca bir zarar görmeyeceğimi bilmek beni çok güçlendiriyordu.

-"Bir daha gitme." dedim cılız kollarımı ince beline dolarken.

-"Gitmem. Asla."

Geri çekildiğimizde yan yana ağır adımlarla ilerlemiştik. Yerden aldığım ayakkabılarımı masaya gidene dek giyinmedim.

O ağacın altında geçirdiğimiz süreyi gözlerimin önünde getirmeden Savaş'a baktım. Eğer getirirsem utanıp bakamayacaktım.

-"Güzel vakit geçirdiniz mi ? Bende size kahve yaptım diye haber verecektim." Çiçek teyze elinde tepsiyle gelene kadar masanın temizlenip kaldırıldığını fark etmemiştim bile.

-"Ne zahmet ettiniz çok sağolun." dedim ve ayağa kalktım.

-"Ayaklarına taş batar kuzum. Gel şurada yıkayalım terlik vereyim sana onlarla nasıl yürürsün anlamam." Nazikçe belimden ittirerek eve getirirken Mehmet amca yanımızdan geçmiş Savaş'ın yanına oturmuştu.

Çiçek teyzenin hoşlanmadığı ayakkabılarımı kenara bıraktım. Ayaklarıma su döktükten sonra verdiği lacivert plastik terlikleri giyindim. Komik görüntüleri beni güldürürken kıyafetlerimle olan tezatlığı daha güldürücüydü.

-"Kahvelerimiz soğumasın." diyince masaya geri gitmiş oturmuştuk.

Kahveyi içerken çantamdan telefonumu alıp baktım. Üçü birlikte derin bir muhabbetteydi ve araya girmemiştim.

Telefonuma baktığımda Ala'nın cevapsız aramalarıyla mesajlarının yanı sıra bir tane daha mesaj vardı ki titrek bir nefes vermek zorunda kalmıştım.

Azad
-'Konuşmamız lazım.'

Elimi çeneme getirip dizlerimin üstünde tuttuğum telefonu bacağıma bastırdım. Gözlerim etrafta bilinçsizce gezinirken ne yapmam gerektiği konusunda çok kararsızdım.

Bildiğim bir şey varsa o da sesini şuanlık duymak istemediğimdi.

Yeniden telefonun ekranını açıp baktım. Tekrar tekrar okudum fakat bunca kırılmışlığıma rağmen biraz hatır etmeliydim.

-'Ne söyleyeceksen buradan söyleyebilirsin.' diye yazdım. Göndermem bir kaç dakikamı alsa da göndermiştim.

Artık soğumuş kahveden bir yudum alıp az önceki kadar mutlu etmeyen çiçekleri inceledim. Kokuları da gelmiyordu ve ruhum aynı karanlık mahzene geri dönmüştü.

-"Niye konuşmuyorsun Alisa'cım ? Eğer bizden çekindiysen-"

Ettiğim kabalık yüzünden mahcup olmuştum.
-"Yok hayır çok üzgünüm dalmışım öyle. Kahve çok güzeldi bu arada ellerinize sağlık. " diye ekledim buruk bir gülümsemeyle.

-"Afiyet olsun bir daha ki sefere akşam yemeğine bekliyorum. Olur mu ?" Çiçek teyzenin umut dolu gülümsemesini kırmak hiç içten değildi.

-"Mutlaka geleceğim. " dedim ve Savaş'a bakmak gibi bir hataya düştüm.

Duygusuz donuk yüzü sert hatlarıyla birleşince korkutucu olabiliyordu. Gülümseyerek dolaşırken bir anda düşen modumu fark etmemesi imkansız olurdu.

Mehmet amca Savaş'a farklı bir konuda soru sorunca bakışlarını geç de olsa üstümden çekince kucağımda titreyen telefonuma baktım.

-'Arasam açmayacağını biliyorum. Bir dakika bile olsa konuşalım.'

Burnumdan verdiğim solukla dilimi kuruyan dudağımda gezdirmiştim.

-'İstemiyorum Azad evet arasan da açmayacağım ve sana bunun nedenlerini anlatarak yorulamam.'

VURGUNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin