Giydiğim kolları tül, kendisi siyah kısa elbisenin üzerime tam oluşu ve elbiseden süzülen saçlarımla birlikte gerçekten güzel hissetmiştim kendimi. Normal halimden farklıydım, daha bakımlı ve makyajlıydım.
"Chaewon-ah, Tae kapıda-"
Tüm bu makyaj, saç ve elbise seçiminde bana yardımcı olan arkadaşım Yuki de beni gördüğünde şaşkınlıkla incelemiş, en sonunda yüzüme bakıp gülümsemişti.
"B-bu sen misin?"
Kıkırdayarak çantamı almış, içindekileri de kontrol ettikten sonra Yuki'nin yanağına küçük bir öpücük kondurmadan önce fısıldamıştım.
"Eğer bir şey olursa bana, üzülme sakın."
Yuki söylediğim cümleyi idrak edememiş, arkamdan ne söylemeye çalıştığımı söylemem için söylenlenmeye başlasa da duyduğunu bildiğimden sesimi çıkartmamıştım.
Ayağımda zar zor alıştığım topukluyla beraber evden çıkmış, etrafıma bakarak yavaş yavaş ilerlemiştim.
Topuklunun çıkardığı sesle beraber Taehyung yaslandığı arabadan yavaşça doğrulmuş, yutkunup beni baştan aşağı süzmüştü. O sırada gülümseyerek ona iyice yaklaşmış, tam önüne geldiğimde durmuş ve şaşkınlıktan öylece kalan yüzüne bakmıştım.
"Çok güzelsin-"
"Asla yanımdan ayrılma Taehyung."
Bu ani çıkışımın ardından Taehyung doğrulup yüzüme bakmış, kaşlarını çatmıştı.
"O da nereden çıktı güzelim?"
Ne diyeceğimi şaşırmış, bir anda gözlerimi ayaklarımla buluşturduktan sonra sessiz ama yine de duyabileceği bir ses tonuyla konuşmuştum.
"Sadece söz versen..."
Taehyung tekrardan gülümseyerek yüzlerimizin arasındaki mesafeyi azaltmış, yüzündeki o güzel gülüşle beraber gözlerimin tam da içine bakmıştı.
"Söz."
Episode; 29
Kalın ve yüksek ses..
(19.10)
Taehyung ile el ele girdiğimiz salonda bize dönen bakışlarla beraber Taehyung beni rahatlatmak adına gözlerimin içine bakarak gülümsemişti. Bu beni kısa süreli de olsa tamamen daha rahat bir hale getirdiğinde çok da oyalanmamaya çalışarak masamıza geçmiştik.
Patlayan bir kaç flaştan sonra içimdeki kaygı iyice kendini göstermiş, Taehyung'un neredeyse sandalyesine oturmadan direkt konuşma yapmak için yanımdan ayrılmasıyla o kaygı, içimi tamamıyla kaplar hale gelmişti.
Salonda kopan alkışlar beni biraz da olsa kendime getirdiğinde herkes gibi ayağa kalkmış, sahneye doğru kendinden emin adımlarla ilerleyen sevgilime dikmiştim bakışlarımı.
Giydiği siyah takımı ve takımı kadar siyah uzun saçlarıyla oldukça çekici bir şekilde gülümsemesi ona hala ilk günkü gibi aşık olduğumu kanıtlarcasına hızlı artırmıştı kalbimi. Bir o kadar da içimi burkmuştu, bunun ilişkimizin son günü olduğunun aklıma gelmesiyle.
Derin bir nefes vererek konuşmaya başlayan Taehyung'u izlerken bir yandan da etrafa bakıyor, o adamın nerede olduğunu bulmaya çalışıyordum.
Çok geçmeden arkalarda karısıyla, aslında yengesiyle beraber oturan o adamı gördüğümde korkuyla titremiş, yine de rahat modumu sürdürmeye çalışarak son satırları olduğunu tahmin ettiğim Taehyung'a vermiştim tüm dikkatimi.
Konuşmasını yaparken etrafa güzel gülümsemesini hediye etmekten kaçınmıyor, el hareketleri ve mimikleriyle insanların ilgisini çekiyordu.
İnsan konuşması bitsin istemiyordu.
Konuşması bittiğinde salonda yükselen alkışlarla beraber teşekkür ettikten sonra gülümsemiş, sahneden inmek için hızlı hızlı hareket etmişti. Fakat daha hızlı bir hareketle çantama attığım elimle kumandayı almış, dev ekranda yansıtılan görüntünün değişmesini sağlamıştım.
Herkes bir anda bomboş ekrana boş bakışlarla baksalarda işe yaramasını dileyerek kumandaya bir daha basmış, beklediğim görüntünün başlamasıyla beraber gözlerimi yummuş ve derin bir nefes almıştım.
"Sana şirket dosyalarını bana ver dedim ama sen inat etmeye devam ediyorsun!"
Gözlerim açıp önümdeki görüntüyü incelediğimde bin kere izlesem de tiksindiğimi belli eden bakışlarla izlemeye devam etmiştim.
Taehyung'un amcası Kim Taeho ve Taehyung'un babası, yani Kim Taewook'un kavgasını şuan tüm salon izliyor, salonda çıt çıkmıyordu.
"Veremem diyorum Taeho, sana güvenmediğimi söyledim!"
"Bende sana vereceksin dedim, o kadar!"
O adamın kendi kardeşine vurmasıyla beraber salonda şaşırdıklarını belirten sesler gelmiş, yine de çok geçmeden salon eski sessizliğine dönmüştü.
Tabii benim gözüm, sinirle babasının dövülüşünü ve baygınlık geçirmesini izleyen Taehyung'daydı.
"Kim Taewook, uyan hadi!"
Hiçbir ses gelmediğinde bastığı kahkahasıyla beraber iyice tiksindiğimi fark etmiş, salondakilere baktığımda hepsinin ekrana nefretle bakmasıyla içten içe sevinmiştim ama kasmaktan kaskatı kesilen suratımla gülümseyemiyordum bile.
Videonun devamında kendi öz kardeşini dövdükten sonra şirket dosyalarını ele geçiren ve adını anmak istemediğim o adamın sesi tekrardan duyulmuş, kurduğu cümle salondakileri büyük bir şaşkınlığa uğramıştı.
"Her şeyini alacağım ve sende hapisi boylayacaksın... Hiçbir suçun olmasa bile!"
Bu cümleden sonra kahkaha ve onun odadan çıkmasıyla video bitmiş, herkes ona dönerek sinirli ve rahatsız edici bakışlarla bakmışlardı. Buna gözleri sinirden dolan Taehyung da dahildi.
Korkmamaya çalışarak ayağa kalkmış, cesaretimi toplayarak elimdeki kumandayla tekrardan oynamaya başlayan videoyu durdurmuş, topuklu ayakkabımın sesininin tüm salonda yankılanmasını ve dikkatleri üzerime çekmeyi dilemiştim ve öyle de olmuştu.
Sahneden herkese tek tek bakarken gözlerimi Taehyung ile buluşturmamaya çalışarak bana gülerek bakan ve kötü adımlarla ilerleyen adama bakmıştım.
"Sendin demek, intikam almak istedin... Küçük şeytan! Hemen yakalayın şunu!"
Bana koşarak yaklaşan görevlileri topuğumu hızla sahneye vurup çıkardığım sesle durdurmuş, ilk defa kalın ve yüksek çıkan sesimle cevap vermiştim.
"Sakın yaklaşmayı denemeyin, patronunuz artık Kim Taeho değil!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hack ↯ taehyung
FanfictionOkulun internet sitesini hackleyecek kadar cesurdum, evet. Ama seni sevecek cesareti kendimde bulamıyorum, Taehyung. Yarı Texting, Kim Taehyung. 2020, iSedna