"ama sorabilir miyim? neden birden bire bana sordun? benimle ilgilenmediğini sanıyordum." diye sordu minho tahta kaldırımda yürürlerken.
"evet...ilk başta seninle ilgilenmediğimi söylediğimi biliyorum, ama seni daha fazla tanımak ve işlerin nereye gidebileceğini görmek istedim"
"gerçekten mi?" minho ona gülümsedi. "peki tamam, bakalım işler nereye gidecek" başını salladı ve seonghwa'nın yüzüne dondurmayı yapıştırdı. bu seonghwa'yı şaşırttı ancak kısa süre sonra aynısını yaptı ve minho koşmaya başladı.
"hey geri gel!" seonghwa güldü ve minho'yu yakalamaya çalıştı ve yeosang ile aynı şeyi yaptıkları hatıraları aklına geldi.
"görünüşe göre meşgulmüş" dedi wooyoung; o,san ve yoesang tahta kaldırımın diğer tarafında durup seonghwa ve minho'nun birbirlerinin peşinden koşmalarını izlerken. yeosang bir süre telefonuna baktı, seonghwa aramalarına cevap vermediği çünkü başkasıyla meşgul olduğu için üzgün hissediyordu.
o ve seonghwa'nın yalnızca birkaç gün önce tanıştığını biliyordu, ama ikisinin arasında güçlü bir bağ oluştuğunu hissetmişti. birbirlerinin suratına dondurma yapıştırıp birbirlerini kovalamayı onlara ait olan bir şey sanmıştı, ama görüyordu ki seonghwa bunu herkesle yapıyordu.
yeosang telefonunu açtı ve hızlıca seonghwa'nın numarasına tıkladı ve cevap verip vermeyeceğini görmek için onu aradı. seonghwa'nın telefonunu çıkardığını ama hemen sonra cebine geri koyduğunu gördü.
"hadi gidelim" yeosang, wooyoung ve san'a döndü. sonra ters yöne yürümeye başladı.
-
seonghwa yeosang'ın onu aradığını gördü. aramasına gerçekten cevap vermek istiyordu, özellikle de dün gece onu arayacak zaman bulmadığı için. bayan kim'e bugün minho ile yapacağı "randevudan" söz etmesine rağmen yine tüm ev işlerini ona yaptırmıştı. görünüşe göre minho ile çıksa bile ona karşı asla kibar olmayacaktı. ama yine de onunla çıkması gerekliydi. evden atılmak istemiyordu. yarı zamanlı çalıştığı bir iş vardı fakat aldığı para bir daire için ödeme yapmaya yeterli değildi. bayan kim onu kovarsa nereye giderdi?
"cevap vermeyecek misin?" diye sordu minho ona
"hayır" seonghwa başını iki yana salladı. "bir randevudayız"telefonunu cebine geri koydu. " hadi gidelim"
-
"umarım bugün minho'yu mutlu etmişsindir" kollarını göğsünde çaprazladı. " eğer babanın patronu minho'yu mutlu edemediğin için onu işten çıkarırsa yemin ederim seni evden kovarım. eşyalarını almana bile izin vermem. yani kalbini kırmazsan iyi edersin"
"yapmayacağım" seonghwa iç çekti " şimdi odama gidebilir miyim?"
"iyi"
seonghwa yukarı odasına çıktı ve hemen yatağına uzandı. gerçekten tüm gün minho ile randevudaydı. burada olmaktan daha iyi olmasına rağmen, minho'yu kandırdığı için biraz kötü hissediyordu. minho bugün gerçekten mutlu görünüyordu ve seonghwa ile iyi vakit geçirmişti ama seonghwa aynı şekilde hissetmiyordu.
seonghwa telefonunu çıkardı ve dünden beri aramalarına cevap vermemiş olduğu için hemen yeosang'ı aradı.
"merhaba?" diye cevapladı yeosang
"oh, hey yeosang, üzgünüm aramalarına cevap veremedim"
"hayır, sorun değil. günün nasıldı?"
"çok iyiydi. bir arkadaşla dışarı çıktım ve eğlendim. " dedi seonghwa " senin günün nasıldı?"
"iyiydi. bugün cumartesi olduğundan takılmak isteyip istemeyeceğini soracaktım, ama sanırım meşguldünüz"
" ah, gerçekten üzgünüm yeosang. bilseydim cevaplardım ama bir şeyler yapmam gerekiyordu"
" sorun değil. zaten san ve wooyoung ile çıktım en son. çok eğlendim."
"nereye gittiniz?"
"kaldırımda dolaşmak için sahile gittik"
"yakındakine mi? gerçekten mi? ben de oradaydım. neden birbirimizi görmedik?"
"ben seni gördüm" diye düşündü yeosang kendi kendine. "bir fikrim yok"
"pekala o zaman yarın takılmak ister misin?" diye sordu seonghwa ona. "yoksa zaten planın var mı?"
"planım yok. hadi takılalım"
-
"peki ne yapıyoruz?" yeosang, pakta olduklarını görünce etrafına baktı.
"yiyecek getirdim. hadi piknik yapalım" seonghwa gülümsedi. yeosang seonghwa'nın tuttuğu çantayı fark etmişti, ancak bunun bir piknik için olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu.
çimlere oturduklarında seonghwa piknik örtüsünü yere serdi ve çantayı yere bıraktı. yeosang da oturdu ve çantadan yiyecekleri çıkarmaya başladı.
"sandviç getirdim umarım beğenirsin" dedi seonghwa içinde sandviçlerin bulunduğu yemek kabını açtıktan sonra.
"oh, teşekkürler" yeosang gülümsedi ve kutudan bir sandviç aldı. "bu gerçekten iyi" dedi bir ısırık aldıktan sonra.
"teşekkürler" seonghwa diğer sandviçi aldı ve yemeye başladı. bir süre sonra seonghwa bir peçete aldı ve yeosang'ın ağzını temizlemeye başladı , bu da yeosang'ın gözlerinin büyümesine yol açtı. " ah üzgünüm... orada bir şey vardı."
"ah" yeosang seonghwa'dan peçeteyi aldı. seonghwa iki bardak çıkardı ve içlerine biraz meyve suyu döktü. yeosang'a bir bardak uzattı. "teşekkürler"
"ayrıca biraz kurabiye de getirdim. wooyoung'un favorin olduğunu söylediği aklıma geldi." seonghwa küçük bir kurabiye torbasını aldı ve yeosang'a uzattı. "bunlar senin için. aramalarına cevap vermediğim için üzgünüm"
"oh teşekkürler" yeosang aşağı baktı ve gülümsedi. " ama buna gerek yoktu. sana zaten sorun olmadığını söylemiştim. muhtemelen meşguldün."
"evet... ama yine de cevap vermeliydim."
"sorun değil seonghwa"
"seninle bazı şeyleri açığa kavuşturmalıyım"
"ne demek istiyorsun?"
"dün takıldığımı söylediğim çocuğu hatırlıyor musun?" diye sordu seonghwa ona
"seni birlikte gördüğüm çocuk mu?" diye düşündü yeosang kendi kendine. "evet, hatırlıyorum"
"takıldığım çocuk... o sadece bir arkadaş, ama muhtemelen onunla çıkacağım"
"ne?" yeosang yukarı baktı "oh"
"bunun niye olacağının sebebini sana söyleyemem, ama sadece bil istedim"
"ama bunu neden bana söylüyorsun?"diye sordu ona yeosang
"bilmiyorum... ben sadece yanlış bir fikir edinmeni istemiyorum"
"neden yapayım? biz sadece arkadaşız."
"doğru" seonghwa başını salladı ve gülümsedi. "sadece arkadaş"
![](https://img.wattpad.com/cover/236586556-288-k93475.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Our Past | seongsang
Fanfic@ateezblueprint'ın Our Past | seonsang kitabının çevirisidir. Kang Yeosang'ın alnında küçükken karıştığı araba kazasından kaynaklı bir yara izi vardı. Yara izi onu büyüdükçe özgüvensiz kılan bir şeydi. Daha sonra Park Seonghwa ile tanıştı, hayatı...