"amcanla konuşma nasıl geçti?" yeosang seonghwa'ya duştan çıkar çıkmaz sordu.
"bunun hakkında konuşmak istemiyorum. yorgunum." seonghwa yatağa doğru yürüdü ve uzandı. "iyi geceler" dedi gözlerini kapatmadan önce
"hwa... bir sorun mu var?" yeosang yanına oturdu. "şu anda asla uyumuyorsun"
baban ailemi öldürdü... sorun bu. diye düşündü seonghwa kendi kendine. " kötü bir şey yok sadece yorgunum" seonghwa ona baktı.
"iyi tamam" yeosang yanına uzandı ve başını göğsüne yasladı.
"bu senin hatan değil" seonghwa kendi kendine düşündü. "ama neden bu kadar kızgın hissediyorum? sanki intikam almak istiyormuşum gibi?"
"ama bana her şeyi anlatabileceğini biliyorsun değil mi?" diye sordu yeosang ve seonghwa başını salladı.
"evet bunu biliyorum. şu anda bunun hakkında konuşmak istemiyorum tamam mı?" seonghwa ona küçük bir gülümseme verdi.
"evet elbette, şu anda bana söylemek zorunda değilsin." yeosang seonghwa'nın yüzüne bakmak için başını kaldırdı.
seonghwa başka bir şey söylemeden ona bir öpücük vermek için eğildi. küçük bir öpücük hararetli bir öpücüğe dönüştü ve onlar farkına bile varmadan elbiseleri çıkarıldı ve yere atıldı.
-
yeosang yavaşça gözlerini açtı ve etrafına baktı. seonghwa'nın kıyafetlerini topladığını gördü. "hwa, nereye gidiyorsun?" ona sordu ama cevap gelmedi. yeosang yatağa oturdu ve kollarını arkadan seonghwa'ya sardı. "hwa?" tekrar sordu ama hala cevap yoktu.
seonghwa kapıya doğru yürümeden önce çantasını aldı.
"seonghwa!" yeosang örtüleri etrafına sardı ve peşinden dışarı çıktı
"yeosang... giyin lütfen annen seni görecek"
"o işte. nereye gidiyorsun?" yeosang kolunu tuttu "yanlış bir şey mi yaptım hwa?"
"yanlış bir şey yapmadın tamam mı? ben sadece- dün gece olanlar olmamalıydı."
"bunu ne-neden söylüyorsun? beğenmedin mi?"
"öyle değil" seonghwa aşağı baktı. " ben sadece... dün gece çok kızgındım ve acısını senden çıkardım. bunu yapmamalıydım."
"neden bahsediyorsun hwa? yani benimle sadece kızgın olduğun için yattığını mı söylüyorsun? ne demek istiyorsun? "
"evet yeosang. ben de bunu kastettim. " iç çekti. " ben bir bok parçasıyım tamam mı? daha iyisini hak ediyorsun. bu yüzden birbirimizi görmeyi bırakmamızın en iyisi olduğunu düşünüyorum. artık sana gerçekten bakamıyorum sürekli hatırlattığın-"
"neyi hatırlattı? ne? sana hatırlatıyor muyum?"
"sana söyleyemem" seonghwa aşağı baktı. " lütfen bırak beni. ikimiz için en iyisi bu. "
"ama neden?!" diye bağırdı yeosang. "dün gece yaptığımız şeyden sonra aramızdaki her şeyin iyi olduğunu düşündüm! her şeyin her zamankinden iyi gittiğini sanıyordum ama şimdi gidiyorsun? ve bana söyleyemeyeceğin bir şey mi var? ne var hwa?!"
"burada neler oluyor?" jisung odasından çıktı ve yeosang'ın sadece örtülerle sarılı olduğunu görünce gözleri büyüdü. " bir şeyi mi bölüyorum?"
yeosang bir şey söylemek yerine ağlamaya başladı ve elleriyle yüzünü kapattı.
"seonghwa ona ne yaptın?" jisung ona sordu
"lütfen karışma" seonghwa iç geçirdi. yeosang'ı ağlarken görmekten nefret ediyor ve tüm bunların kendi hatası olduğunu biliyordu. ancak şu andaki duyguları çok karışıktı... ve daha da kötüsü yeosang'a neler olduğunu söyleyememekti.
"yeosang kardeşim gibidir. elbette biri onu ağlattığında karışmam gerekiyor"
"sadece karışma. bunu neden yaptığımı bilmiyorsun"
" sebep ne olursa olsun yeosang'ın kalbini kırmaktan daha mı ciddi senin için? onunla sadece yattın ve şimdi ayrılıyorsun. o sadece tek gecelikmiş gibi davranıyorsun. bu berbat. senin gerçekten farklı olduğunu düşünmüştüm."
"ona tek gecelik bir ilişki gibi davranmıyorum!" seonghwa ona bağırdı. "onu seviyorum .ama şu anda biraz zamana ihtiyacım var! ve bunu yapmamın nedeni açıkçası ciddi. her neyse... gitmem gerekiyor." seonghwa arkasını döndü ve merdivenlerden aşağı indi.
günler sonra
"berbat görünüyorsun" dedi wooyoung yeosang'ı okulda gördüğünde.
"lanet olsun, teşekkürler" yeosang gözlerini devirdi ve dolabından bir şey aldı
"bir sorun mu var? şaka yaptığımı biliyorsun... pekala, pek değil. birkaç gündür berbat görünüyorsun ve bana neler olduğunu söylemedin."
"seonghwa'yı gerçekten anlamıyorum." yeosang iç geçirdi. "birkaç gün önce beraber uyuduk ve ertesi gün ayrıldı... ben bir hiçmişim gibi davrandı. ama tek gecelik bir ilişki woo. sence benimle olmak istemesinin tek nedeni bu muydu? seks mi?"
"bak... seonghwa gerçekten gizemli ve çekingen olabilir ama seninle olmak istemesinin tek sebebinin bu olduğundan şüpheliyim. görünüşe göre seni seviyor gibi. onunla bunun hakkında konuşmayı denedin mi? bunu yapmasının bir nedeni olmalı"
"onunla gittiği günden beri hiç konuşmadım. telefonuna cevap vermeyecek."
"ah bak içeri girdi." dedi wooyoung. ve yeosang arkasını döndü seonghwa'nın juyeon ile birlikte geldiğini gördü. "neden onunla konuşmuyorsun?"
"tamam, sonra görüşürüz." yeosang dolabını kapattı ve seonghwa'nın yanına koştu.
ama seonghwa'nın olduğu yere ulaşamadan juyeon'un eğildiğini ve seonghwa'yı öpmek için içeri çektiğini gördü.
Bu arada juyeon'a sövüyordum ama kendisi baya eli yüzü düzgün bir abimizmiş ama neyse yine de sövmezsem olmaz djendj
Gözünüz gönlünüz açılsın urhdjejd
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Our Past | seongsang
Fanfic@ateezblueprint'ın Our Past | seonsang kitabının çevirisidir. Kang Yeosang'ın alnında küçükken karıştığı araba kazasından kaynaklı bir yara izi vardı. Yara izi onu büyüdükçe özgüvensiz kılan bir şeydi. Daha sonra Park Seonghwa ile tanıştı, hayatı...