"hey seonghwa" yeosang, onu okulun dışında tek başına görür görmez ona doğru koştu. seonghwa ona doğru koştuğunu gördüğünde uzaklaşmaya başladı. "seonghwa bekle!" yeosang kolunu tuttu ve döndürdü. "konuşmamız gerek"
"ne hakkında?"
"geçen gün söylediğim şey için gerçekten özür dilemek istiyorum. söylediğim şeyin yanlış olduğunu biliyorum ve senin hakkında hiçbir şey varsaymamalıydım . yanlış olduğunu biliyorum ama lütfen beni görmezden gelme. gerçekten iyi arkadaş olmaya başlayalım."
"bak yeosang ... söylediğin şeyin beni incittiğini kabul ediyorum ama kendimi senden uzaklaştırmamın nedeni bu değil."
"o zaman neden?" yeosang kaşlarını çattı.
"çünkü boktan bir pislik olduğumu fark ettim. dokunduğum her şeyi mahvettim. hayatım darmadağın... ve ben de seni buna bulaştırmak istemiyorum."
"neyden bahsediyorsun?"
"wooyoung bana notlarından bahsetti. sadece birkaç hafta önce tanıştık ve şimdiden okulda oldukça kötüye gidiyorsun. sınıfında geride kalıyorsun çünkü seni kötü etkiliyorum. bunu yalnızca birkaç hafta içinde yaptım. arkadaş olmaya devam edersek sana ne olacağını hayal edebiliyor musun? ben berbat durumdayım!"
"bunları yapmayı ben seçtim. neden kendini suçluyorsun? dersi atlamayı ben seçtim"
"ama bunu daha önce hiç yapmamıştın. tanıştığımızda dersi atlamaya başladın. " seonghwa iç geçirdi. " ama arkadaş olmaya devam etsek bile yine de senden dersi atlamanı isterim çünkü bayan kim'in yanında olmanı istemiyorum."
"ne?" diye sordu yeosang kafası karışmış bir şekilde. "neden?"
"bir sebebi yok... söylediğimi unut." seonghwa zihinsel olarak yüzünü kapattı. "gitmek zorundayım" döndü ve uzaklaştı.
yeosang bayan kim'in seonghwa'nın öğretmeni olduğunu biliyordu ama neden ondan bu kadar nefret ediyor gibi görünüyordu?
-
"yeo, sorun ne ?" diye sordu wooyoung. bayan kim'in dersindeydiler. wooyoung yeosang'ın son birkaç gündür kötü göründüğünü fark etmişti ancak nedenini ona sormak istememişti.
"seonghwa ile tartıştım. artık gerçekten konuşmuyoruz"
"ne? neden? ikinizin iyi anlaştığını sanıyordum"
"sadece... onu bir arkadaştan öte sevmeye başlamıştım ve onun da benden hoşlandığını sanıyordum ama şimdi minho ile birlikte."
"bekle ne? doğru mu anladım? birbirinizden mi hoşlanıyorsunuz?"
"arabandan kaykayımı almamı istediğin günü hatırlıyor musun?" diye sordu yeosang ve wooyoung başıyla onayladı. "tamam önceki gün bana onunla yaşamak isteyip istemediğimi sormuştu. artık evinde yaşamak istemediğini ve bir daire kirabalayabileceğimizi söyledi... ama ben hayır dedim ve sonra ertesi gün benden onunla yaşamamı istedikten sonra minho'ya gittiğini ve ondan erkek arkadaşı olmasını istediğini öğrendim."
"ne ? vay canına bunu neden bilmiyordum? bilmediğim ne çok şey varmış"
"bunun hakkında konuşmak istemedim. "
"hayır ama senden bir nedenden ötürü onunla yaşamanı istedi. demek istediğim san onun en yakın arkadaşı yani neden ona sormadı?belki seni bir arkadaştan daha fazlası olarak görüyordur?" wooyoung gülümsedi.
"ama o zaman neden minho ile birlikte?" yeosang iç çekti ve hala sınıfta olduğunu fark etti. şu noktada başının belaya girmesi umrunda bile değildi. başını kaldırıp konuşmalarını gizlice dinlemiyormuş gibi davranan bayan kim'e baktı.
-
yeosang ders kitabını dolaba koyup eve gitmeye hazırlanırken birinin omzuna dokunduğunu hissetti.
"wooyoung korkuttun ben-" arkasını döndü ama wooyoung olmadığını gördü. bir daha görmeyi beklemediği biriydi... geçmişi hakkında biraz fazla şey bilen biri.
"merhaba yeosang" çocuk sahte bir şekilde gülümsedi . "geri döndüm"
yeosang şuan önünde duran kişinin kim olduğuna inanamıyordu... eski en iyi arkadaşı yeonjun; büyürken ona zorbalık yapan kişi, yara izi konusunda onu daha da özgüvensiz yapa kişi
ve şimdi bu okulda yarasını bilen tek kişi oydu.
"b-burada ne yapıyorsun?"
"ne? beni özledin mi?" yeonjun gülümsedi. "merak etme sonunda geri döndüm. artık beni özlemene gerek yok. " ellerini yeosang'ın saçından geçirdi. " görüyorum ki hala o çirkin yarayı saklıyorsun... buradaki insanların bundan haberi yok mu?" etrafına baktı. "bunu sonsuza kadar saklayamayacağını biliyorsun."
"lütfen beni yalnız bırak" yeosang ona yalvardı. buradaki hayatı çok da kötü değildi ve insanların yarasını öğrenmesini istemiyordu. onu aynı şekilde göremezlerdi. hayatı mahvolacaktı.
"bundan kimseye bahsetmemi istemiyorsan iyi bir çocuk olmalısın ve bana itaat etmelisin." yeonjun onun yanağını okşadı. "iyi bir çocuk olacak mısın yeosang?"
"olacağım ama lütfen bundan kimseye bahsetme. lütfen."
"şey... neden ilk başta sana zorbalık yapmaya başladığımı biliyorsun değil mi?" diye sordu ve yeosang başını salladı." bebeğim, beni reddetmeseydin bu olmazdı. tek yapman gereken sana çıkma teklifi ettiğimde evet demekti."
"bana yapmamı söylediğin her şeyi yapacağıma söz veriyorum ama bundan kimseye bahsetme"
"peki" yeonjun gülümsedi " öp beni"
"n-ne?"
"dediğimi yapacak mısın yapmayacak mısın? insanlara yaranı mı anlatmam gerekiyor?" son sözünü fısıldayarak söylemişti
"h-hayır" yeosang başını iki yana salladı.
"öyleyse dediğimi yap"
yeonjun'un dudaklarını öpmek için eğilirken yeosang'ın gözünden bir damla yaş düştü. o sadece dudaklarını öpecekti ama yeonjun yüzünü tuttu ve onu öperek öpücüğü derinleştirdi.
yeosang onu uzaklaştırmak istedi ama yapamayacağını biliyordu.
-
minho birlikte sınıfa girebilmek için seonghwa'yı ararken sonunda görmeyi beklmediği birini görmüştü.
"yeonjun!" ortaokuldan arkadaşını görünce gülümsedi. " burada ne yapıyorsun?" diye sordu. bu da yeonjun'un ve yeosang'ın öpücükten uzaklaşmasına neden oldu. yeosang'ın yanaklarından gözyaşları dökülüyordu ama yeosang onları çabucak sildi.
"a merhaba" minho yeosang'a gülümsedi. "sen seonghwa'nın arkadaşısın"
"evet..." yeosang minho'ya baktı ve başını salladı.
"ama ikiniz neden öpüşüyordunuz?" diye sordu minho kafası karışmış bir halde.
yeosang minho'ya yakından baktı. gerçekten tanıdık geliyordu. ve sonra onu tanımaya başladı.
bu lee minho'ydu... yeonjun'un ortaokuldaki en iyi arkadaşıydı. en iyi arkadaş olsalar bile minho, yeosang'a zorbalığa uğradığında her zaman destek verirdi.
ayrıca minho yeosang'ın yarasını da biliyordu.
-
"seonghwa" bayan kim işten eve döner dönmez ona bağırdı.
"evet?" diye sordu seonghwa
"sınıfımda biri senden bahsediyordu"
"ne?kim?"
"demek kang yeosang'a taşınmayı planlıyordun? "
"n-ne? sen na-nasıl-?"
"sınıfta bundan bahsediyordu." kollarını gösünde çaprazladı.
"bu kadar kolay taşınabileceğini mi sandın? yanılıyorsun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Our Past | seongsang
Fanfic@ateezblueprint'ın Our Past | seonsang kitabının çevirisidir. Kang Yeosang'ın alnında küçükken karıştığı araba kazasından kaynaklı bir yara izi vardı. Yara izi onu büyüdükçe özgüvensiz kılan bir şeydi. Daha sonra Park Seonghwa ile tanıştı, hayatı...