Cesedi yerinde göremeyince ikimiz de çok şaşırmıştık. Hemen cesedi bahçeye bırakıp evin kapısını çaldık. Annem gülümseyerek bize kapıyı açtı. ''Hoşgeldiniz çocuklarım ben de çayları şimdi koymuştum. Hadi hemen girin misafirimi bekletmeyin.'' dedi. İçeride berbat bir koku vardı, bu koku daha içeriye girmeden beni tiksindirmişti. Anneme doğru korku dolu gözlerle baktım ''Misafir mi?'' Annem ise ''Geçecek misin artık içeri? Baban bekletilmeyi sevmez.'' dedi. Bunu duyunca çok sinirlenmiştim ve iyice kafam allak bullak olmuştu. Babamın bu evde ne işi vardı? Annem cesedi ne yapmıştı ? Misafir kimdi?
Annemi daha fazla sinirlendirmemek için Lindsay ile yavaş yavaş içeri girdik. Koku gittikçe daha fazla artmıştı. Lindsay midesini tutarak benim korku dolu gözlerime baktı ''Annen gerçekten delirmiş olabilir mi ? O cesedi gömüşünüzü kendi gözlerimle gördüm.Cesedi eve getirmiş olabilir mi? '' dedi. Ona doğru baktım ''Kokuya bakılacak olursa ceset buralarda.'' dedim. İçeri geçtik ve ikimiz de şok bir manzarayla karşılaştık. Kokunun nedeni belli olmuştu, bunu görünce gözlerimize inanamadık.
Annem, gömdüğümüz cesedi almış, oturtmuş ve ona çay yapmıştı! Annem gülümseyerek bize baktı. ''Çocuklar hadi oturun çay hazır.'' Lindsay birden kusmaya başladı, zaten midem bulanıyordu, onun da kustuğunu görünce ben de kustum. Annem bana doğru sinirli bir şekilde baktı. ''Baban bu davranışına çok kızdı! Bunu yapmamalıydın!'' dedi. Lindsay bana doğru baktı ve yere çöktü. ''Midem zaten çok hassas bu kokuya dayanamam. Beni lütfen burdan çıkarır mısın?'' dedi. Benim de midem çok bulanmıştı ama yapacak hiçbir şey yoktu.
Lindsay'i kucağıma aldım ve evden çıktık. Lindsay bana doğru baktı ve gülümsedi fakat yüzü hâlâ çok kötü görünüyordu. ''Beni kurtardığın için teşekkür ederim.'' dedi. Ben de gülümseyerek ''Göründüğün kadar güçlü değilmişsin barbie'' dedim. Lindsay bana doğru gülümseyerek bakmaya devam etti ''Beni indirmeye niyetin yok mu?'' dedi. Gerçekten çok güzel gülüyordu, ona bakmamak elde değildi. ''Bilmem belki bırakırım.'' dedim. Lindsay'in bir anda yüzü asıldı ve o orman rengi gözlerini kocaman açıp bana baktı. ''Geliyor!'' Ona doğru şaşkın bir ifadeyle baktım. ''Kim geliyor?'' dedim ve demez olaydım...
Lindsay, ben ona doğru bakarken birden benim üstüme doğru kusmaya başamıştı. ''Siktir'' dedim. Bunu görünce onu hemen kucağımdan bıraktım ve yere düştü. Biraz sert bırakmıştım galiba, gözleri kapanmıştı. Panik oldum hemen eğilip kafasına doğru baktım, kan görmeyince içim rahat etmişti. Onu arabanın arka koltuğuna yatırdım ve hemen üstümde ki tişörtü çıkartıp attım. Burdan çekip gitmek istiyordum fakat anneme sormam gereken sorular vardı. Bu arda bunu söylemeden edemeyeceğim ''LANET OLSUN BU HAYATA !''
İçeri girmeden anneme doğru seslendim ve annem dışarı çıktı. Annemi bu evde bırakmanın kötü bir fikir olacağını tahmin etmiştim ama delirmiş olabileceği aklımın ucundan bile geçmemişti. Annem bana doğru sinirli bakışlar atıyordu. ''Hemen içeri geç! Babanı çok kırdın!'' dedi. O hırsızın cesedine neden 'baban' diyordu ? Ona bu soruyu yönelttim ve yanağıma okkalı bir tokat yedim. ''Sen babana nasıl hırsız dersin ?'' Annemin yanaklarını avuçladım ve gözlerinin içine baktım. ''Anne lütfen kendine gel. O akşamı hatırlamıyor musun ? Sana bir hırsız saldırmıştı. O babam değil sadece bir hırsız!'' dedim. Annem bana doğru üzgün ve şaşırmış bir şekilde baktı, ellerini başının üstüne koydu ve ''O hırsız, benden intikam almak için gelmişti. Ben çok kötü bir şey yaptım, James oğlum lütfen beni affet! '' Annem birden ağlamaya başlamıştı. Benim kafa bildiğiniz gibi zaten.
Annemi bu şekilde görmek gerçekten çok üzücüydü. Düşünsenize yıllarca size bakan, her zaman arkanızı kollayan, kendinden çok size değer veren o kadın, yani anneniz deliriyor. Benim buna üzülmeye bile vaktim yoktu. Lindsay arabada baygın ve onu öylece orada bıraktım, Alex hastanelik oldu, Heather şu an telefonlarımı arayıp duruyordur ama telefonuma bakamıyorum bile. Gerçekten çok zor. Şu an yapmam gereken en önemli şey annemin neden ağladığını öğrenmek ve hırsızın kim olduğunu öğrenmekti. Anneme bir şey sormaktan tırsmıyor da değildim. Keşke bu olayların hiçbirini yaşamasaydık, tek bir an hayatımızı nasıl değiştirdi değil mi? İçeri giren bir hırsız yüzünden bütün hayatım mahvolmak üzereydi, belki de mahvolmuştu.
Anneme sarıldım ve teselli verdim, onun çok iyi, çok güçlü bir kadın olduğunu hatırlattım. Tek başına beni nasıl yetiştirdiğini ve hayata nasıl göğüs gerdiğini hatırlattım. Annem ağlamaya devam etsede hafif gülümsemeye başlamıştı. Şimdi ona doğru yöneldim ve sordum ''Bu hırsızı neden babama benzetiyorsun anne?'' dedim. Bana doğru baktı ''O hırsız senin babandı James.'' dedi. Bu aklımdan geçsede bunu annemden duyunca çok garip hisler içine girmiştim. Annem benim saçlarımı okşamaya başladı ve devam etti. ''Baban seni hep çok görmek istemişti, onu ben senden gizledim. Bilmediğin çok şey var oğlum. Sana her şeyi anlatacağım zamanla'' dedi.
Anneme yöneldim ve cesedi gömmemiz gerektiğini ve böyle olmayacağını dile getirdim, annem bana baktı ve başını salladı. Galiba annem yavaş yavaş düzeliyordu. Cesedi almak için yeniden o iğrenç kokulu eve girdik ve cesedi dışarı çıkardık. Lindsay, uyanmış başını tutuyordu. ''Seni öldüreceğim James'' dedi, onu görünce ona doğru ilerledim ''Üzgünüm, dur değilim! Sen benim üstüme kustun!'' dedim. Lindsay bana doğru bakıp beni süzerken elini bedenimde gezdirdi. ''Pişman mıyım bir sor?'' dedi. Gülücükler atarak ona doğru baktım ''Pişman mısın?'' diye sordum. Lindsay eliyle burnunu kapattı ''Tabi ki pişmanım bok gibi kokuyorsun!'' dedi. Bu cevabı beklemiyordum.
Biz konuşurken, annem ceset ile arkada konuşuyordu. Anneme doğru döndük annemde bize doğru gülümseyerek baktı. ''Onu duyuyor musunuz?'' dedi. Annemin yine şarteller atmıştı galiba. Anneme ne duyduğunu sordum, annem ''Duymak için ölülere kulak vermeniz gerekir. Beni hemen bekleyin ve onu duymaya çalışın.'' dedi ve evin içine tekrardan girdi. Lindsay bana doğru yöneldi ''Ayıp olmasın ama gerçekten annen sana bela olacak. Artık daha dikkatli adımlar atman gerek.'' dedi. Çok doğru söylüyordu, bu kadar maceranın içinde bir annemin delirmediği kalmıştı. ''Ne olursa olsun, o benim annem.Hep o beni baktı birazda ben onu bakarım.'' dedim. Biz Lindsay ile konuşurken annem evden çıktı ve eline bir bıçak alıp yanımıza geldi, yüzünde gerçekten delirmiş gibi bir hal vardı. Ona doğru yavaşça yaklaştım. ''Anne o bıçağı ne yapacaksın?''
Annem bıçağı kendi boynuna doğru tuttu ''Babanın bana ne dediğini sormuştun, yalnızlıktan çok sıkılmış'' dedi. Bunu duyunca gözlerim yaşardı ''Anne lütfen kendine bir şey yapma, sen benim her şeyimsin.'' dedim. Annemin de gözleri sulanmıştı. ''Oğlum sen artık kendine bakabilecek yaşa geldin, yanında da çok güzel bir kız var. Ona çok iyi bak tamam mı annem ?'' dedi. Annemin bu halini görünce ona doğru daha çok yaklaştım, kendimi tutamayıp ağlamaya başladım. ''Annem lütfen kendine zarar verme, sensiz hiçbir şey yapamam, ben ne kadar büyüsemde hâlâ senin küçük yaramaz oğlunum. Sana yalvarıyorum annem, lütfen oğlunu bu koca dünya da yalnız bırakma.'' Annemde ağlamaya başlamıştı, gözlerimin içine baktı ve konuştu. ''Affet beni bebeğim'' anneme doğru hızlıca ilerlemeye başladım. ''Anne beni sensiz bırakma!'
(4.Bölüm Sonu)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Masum Seri Katil
Misterio / SuspensoKimse istemez elini kana bulamak,cinayet işlemek,katil olmak.Zorunda kaldığım olaylar,yapmak zorunda olduğum cinayetler,dünyayı birkaç pislikten arındırmam benim masumluğumu elimden alır mı? Hayat beni bu noktaya getirdi.Ben masumum ama aynı zamanda...