Lindsay elleriyle yüzümü avuçlayıp, gözlerimin içine baktı ve burnunu burnuma sürttü. Saçlarını okşamaya başladım, birbirimize kısa bir zaman da çok bağlanmıştık. Lindsay ''Bunun yanlış olduğunu biliyorum ama ben...'' dedi ve cümlesini tamamlamadan dudağından öptüm ve bana karşılık verdi. Bir süre orda cesedin başında uzunca öpüştük. Birbirimizi nasıl özlediysek hiçbir şey umrumuzda değildi. Çekildim ve Lindsay'in yüzüne baktım. Bizde hep cesedin başında romantikleşiyoruz farkettin mi? Dedim ve gülmeye başladık. Lindsay ''Sana asıl söylemek istediğim şey bu değildi James.'' dedi. Yanağını okşayarak gözlerinin içine baktım. ''Bu duyduğum en güzel şeydi.''
Lindsay ''annene bakalım mı?'' dedi ve yine kendimi tokatlayasım geldi. 'Senin kadar gerizekalı bir insan tanımadım James, bu kaçıncı anneni unutman?' Annemin yanına doğru gittik, saçlarını okşadım ve yüzüne baktım. ''Bu kadının bu kadar olaydan sonra delirmemesi mucize olurdu bence. Ah annem, benim güzel annem. Ne çektin bu hayattan?'' Lindsay beni izlerken gözyaşları akmaya başladı, ona doğru döndüm ''iyi misin barbie?'' diye sordum. Lindsay'in yüzü düşüktü ''Annem benim yüzümü bile görmek istemiyor artık. Bana bir şart koştu onu yaparsam aramız ancak düzelir.'' dedi. Lindsay'e baktım ''Ne dedi annen?'' diye sordum. Lindsay tam cevap vercekken annem öksürmeye başladı ve benim yüzüme baktı. ''Ö-özür dilerim oğlum. Bu günden sonra her şeyi daha iyi anlamışsındır.'' dedi. Annem böyle söyleyince artık emin oldum, annemin deliyken söylediği şeyler doğruydu. O hırsız benim babamdı ve aynı zamanda öldürdüğüm ilk kişi. Kalan iki cesedi de annemin yeniden açtığı yere attık ve çok güzel bir şekilde üstünü kapattık. Lindsay hiçbir zaman isyan etmedi, yorulmadı en az benim kadar iyi gömüyordu. Böyle güçlü kadınların her zaman hayranı olmuşumdur.
Annemi kucağıma aldım ve evin içine götürdüm, Lindsay'de arkamızdan içeri girdi. Annemin kafasında ufak bir morluk olmuştu sadece onun dışında bir şeyi yoktu. Annemi yatağına yatırıp alnından öptüm ve odadan çıktım. Duşa girdim ve temizlendim, benden sonra Lindsay girdi o da temizlenmişti ve çok güzel kokuyordu, pırıl pırıl parlıyordu çok dikkat çekiciydi. Lindsay ile içeride oturduk, babasının nasıl olduğunu sordum. ''Babam...'' dedi. Lindsay ağlamamak için kendini çok zor tuttuğunu farkedebiliyordum. Onun yanındaki çekyata oturdum ve onu kendime çekip sarıldım. ''Sen çok güçlü bir kızsın. Bunu da atlatacaksın.'' dedim. Kollarımda gözyaşları akmaya başlamıştı, saçlarını yavaşça okşadım. Lindsay gözyaşlarını çabucak sildi ve yüzüme baktı ''Babam ölmedi.''
Şaşkınlık ve üzüntüyle Lindsay'e baktım ''O zaman neden ağlıyorsun Barbie?'' dedim. Lindsay '' Çünkü...'' dedi ve telefonum çalmaya başladı. ''Bir saniye'' dedim ve cebimden telefonumu çıkarttım, ''Brom'' arıyordu yan Alex. Telefonu çabucak açtım ''Kardeşim benim nasılsın!'' dedim. Alex ''Adamım! Seni nasıl özledim anlatamam. Bende bir kaç sorun oluştu. Burada biraz daha kalmam gerek ama seni çok özledim!'' dedi. Çok mutlu konuşsada sesi çok uykulu geliyordu. ''Tamam geliyorum.'' dedim ve Lindsay'e döndüm ''Benim çıkmam gerek gelirim.'' dedim. Lindsay, kolumdan tuttu. ''Ben de gelebilir miyim seninle arkadaşlarını tanımak isterim.'' dedi. Gülümsedim ve yüzünü okşadım ''Tabi ki! Seni onlarla tanıştırmak çok isterim.'' dedim.
Arabaya bindik ve hastaneye doğru sürdüm. Hataneye girdik, Lindsay çok susadığını söyledi, ona odanın numarasını söyleyip kantine yönlendirdim. Yukarıda Britney ve yanında bir adamı gördüm, gizli gizli köşede bir şeyler fısıldaşıyorlardı. Onları dinleyecekken yanında ki adam, yanından uzaklaşmaya başladı. Adamı gözlerimle takip ediyordum ve farkettiğim kadarıyla tüm kamera açılarından yüzünü göstermeden çok güzel bir şekilde kaçınıyordu ve Alex'in odasına doğru gidiyordu. Bunu farkettiğim gibi onu takip ettim. Adam, Alex'in odasına girdi ve kapıyı kapattı. Adam girdikten sonra bir 10 saniye dışarıda ne yapacağını öğrenmek için bekledim ve cebimde taşıdığım çakımı hazırladım. saniyeler geçtikten sonra içeri daldım, içeriye giren kapşonlu adam, Alex'in yastığını kaldırdı ve Alex'i boğacak gibiydi. Bunu gördüğüm gibi oraya doğru hızlıca gidip adama büyük bir yumruk çaktım. ''Yanlış adamın en iyi dostuna bulaştın dostum!'' dedim ve çakımı çıkartıp ona kaldırdım, tam sokacakken Britney kapıda çığlık atmaya başladı. Britney çığlık atınca hemen çakımı cebime koydum, çoğu kişi odanın başına toplanmıştı. Herkes, Britney'e ne oluyor? Bakışı attı. Britney ise şaşkın bir yüzle konuştu ''Bu ikisi hastanın yanında öpüşmeye başladı!'' dedi. Herkes bize garip garip bakıp odadan çıkarttı. Birbirlerini öldürmeye çalışıyorlar deseydi daha iyi olurdu sanki!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Masum Seri Katil
Mystery / ThrillerKimse istemez elini kana bulamak,cinayet işlemek,katil olmak.Zorunda kaldığım olaylar,yapmak zorunda olduğum cinayetler,dünyayı birkaç pislikten arındırmam benim masumluğumu elimden alır mı? Hayat beni bu noktaya getirdi.Ben masumum ama aynı zamanda...