Kapıyı kırıp büyük bir sinirle içeri girdim, içeri girmem ile beraber yukardaki odadan ses geldi. Merdivenlerden yukarı doğru çıktım ve Colt'un kapıdan çıkıp merdivenlere doğru geldiğini gördüm. Colt ''Ne oluy...'' derken ağzının ortasında sert bir yumruk atmamla yere yapıştı. Odadan içeri girdim ve Heather'ı yatakta, yorganı üstüne çekmiş bir şekilde uyuyorken gördüm. Arkamdan Colt geldi ve beni çekip duvara yasladı ''Kafayı mı yedin sen?'' dedi. Sağ elimle boğazına yapıştım ''Ne işin vardı Heather'ın odasında?''. Colt'un yüzü kızarmaya başlamıştı ''Nefes alamıyorum.'' Sinirlendim ve onu boğazından yukarı doğru kaldırdım. ''Gebersen ne hoş olur. Irz düşmanı piç kurusu!'' Colt'un yüzü kıpkırımızı olmuştu. Çok sinirlenmiştim boynundan daha çok yukarı kaldırdım ve onu merdivenlerden aşağıya attım. Yüzü kan içinde kalmış, boynu sıkmamla çürümüş gibiydi. Heather odadan çıplak bir şekilde çıktı ve yüzüme doğru dehşete düşmüş bir şekilde baktı. ''Sen...'' dedi. ''Ben...'' dememle beraber cebimden çakıyı çıkartıp kalbine doğru soktum. ''Bu kalp benim için atmayacaksa, kimse için atamaz.''
Bir anda kendimi yatakta buldum başımda Heather ve Colt vardı. Colt bana doğru baktı ''Dostum iyi misin? Kapıyı kırarken kafanı vurmuşsun galiba yerde baygın bir şekide yatıyordun.'' dedi. Heather başımı okşadı ''Noluyor James?'' dedi. Ne diyeceğimi şaşırmış bil haldeydim ilk olarak Heather ve Colt'un üstünü yokladım, soyunan kimse yoktu çok güzel. ''Yanlışlıkla çarptım, kapı mı kırıldı?'' Heather gülerek baktı ''Yanlışlıkla kapıyı mı kırdın?'' Colt garip bir ifadeyle yüzüme baktı ''Kanka sonra winxler geldi dimi, hatta şu an Stella arkadan beni izliyor. Selam Stella!'' Elimle yüzüme vurdum ''Sen gerçekten tam bir delisin!'' Heather'da kahkaha atıyordu ''Ben, Bloom'um ama bak küçüklüğümden beri!'' Konumuz Winx Clup olmuştu evet. ''Winx sohbetiniz gerçekten çok hoş ama neden Colt senin evinde?'' diye sordum. Heather ''Kafam biraz güzeldi, kimi arasam bilemedim.'' dedi. Onun saçını okşadım ''Ne olursa olsun, ne yaşarsak yaşayalım her zaman beni arayabilirsin. Sana asla zarar vermem.'' Heather ise yüzüme baktı ve gülümsedi ''Biliyorum, iyi ki varsın'' dedi ve sarıldık. Daha sonra anneme bakmam gerektiğini söyledim ve ordan çıktım.
Eskiçiftliğe doğru yol aldım yeniden. Annemi çok merak etmiştim çünkü bir süredir eve gidemedim malum olaylar yüzünden. Kapıyı tıklattım, annem kapıyı açtı ''Hoşgeldin oğlum benim! Hadi içeri geçelim'' dedi. İçeri de yine çaylar koyulmuştu, artık masada çay görünce çok strese giriyordum. ''Anne bu çaylar kim için?'' diye korkuyla sordum. Annem ''Oğlum sana anlatmam gereken şeyler var.'' dedi. Anneme doğru şüpheci bir şekilde baktım ''Konuyu mu değiştirmeye çalışıyorsun?'' annem başını ''hayır'' olarak iki yana sallamaya başladı ve beni ayağı kaldırdı ''Ne oluyor anne?'' dedim ve beni dışarı çıkarttı. ''İçeri girmemi söylemiştin, şimdi niye dışarı çıkıyoruz?'' dedim. Annem yüzümü avcunun içine aldı ''Tüm gerçeği duymaya hazır mısın?'' dedi. Kendimden emin bir şekilde başımı salladım.
Annem beni evimizin arkasındaki tarlaya doğru götürdü. Tarlaya her yaklaştığımızda açık havada olmamıza rağmen berbat bir ceset kokusu vardı. Oh olamaz, cesetleri gömmeyi unuttuk! Bunu geç farketmem çok aptalca oldu. Ah James senin kafan nerde? Birde soruyor musun? Lindsay varken kafan çalışmıyordu zaten, ne yaparsan kalbini dinliyordun. Artık kalbini dinlemek yok! Evet artık kalbimi dinlememeye karar verdim. Buna karar verirken annemin bana garip bakışlarını farkettim. Kahretsin yine kendi kendime sesli bir şekilde konuşuyormuşum.
Annem cesedi göstedi. ''Bu ceset...'' diye anlatmaya başlayacakken tarlanın kapısı birden kendi kendine açıldı. Gelen kimdi? Kapı açıldıktan sonra gelenin amcam Richard olduğunu gördüm ve büyük bir şok yaşadım. Amcam Richard, evimize giren cesede doğru bakıyordu. Annem amcamı görünce gülümsedi ''Çaylar onun içindi!'' Amcam, hırsızın çürümüş cesedine doğru hızla koştu ''Abim! Aman tanrım böyle bir şeyi kim yapmış olabilir!'' diye dehşete düşmüş bir ifadeyle cesede bakıyordu. Nasıl kusmadığını anlamak zor diyecekken kusmaya başladı bir anda. Benim arada daha fazla mesafe olmasına rağmen midem çok fena bulanıyordu. Amcam Richard'ı çok severdim. Babam bize para göndermeyi reddettiği için amcam Richard her ay bize yüklü bir miktarda para getiriyordu. Geldiği zaman benimle sohbet edip dertleşirdi her zaman. Annem, amcama gülerek baktı ''Kim öldürebilir ki? Tabi ki ben öldürdüm! Soru mu bu?'' dedi. Gerçekten bir gün ölürsem annem yüzünden olacak. Zaten amcamı çağırdın sıçtın, sıvadın öldürdüğünü söyleme!
Richard, anneme doğru yaklaştı''Neden Vanessa?'' dedi. Annem, şok olmuş ve yüzünde hayal kırıklığı olan amcamın burnuna dokundu ve gülmeye devam etti. ''Çünkü herkes öldürür sevdiğini şapşik şey!'' Amcam ''Bunu nasıl yaptın Vanessa! O benim ağabeyimdi!'' dedi ve yerdeki çapayı alıp annemin kafasına vurmaya çalıştı, ama annem çok güzel kaçındı. Bunu görünce hemen amcama doğru koştum ve onun kollarından tuttum ''Amca senide öldürmek istemiyorum. Lütfen beni zorlama!'' Amcam sinir ve üzüntüyle bağırmaya başladı ''Hanginiz kardeşimi öldürdü! Ona bir mezar bile yapmamışsınız!'' diyip ağlamya başladı ve elinde ki çapayı yere attı. Onu öyle görünce bıraktım ve sarıldım fakat bundan pişmanlık duymam uzun sürmedi. Sarılırken bir anda bir hamle yapıp çapayla kafama vurdu. Ahh... yıldızlar kafamın üstündeydi, yıldızların kafamın üstünde ne işi olduğunu düşünürken bir anda her şey bulanık görünmeye başladı. Annem, beni yerde görünce çok sinirlendi ve amcama doğru gitti ve yüzüne bir yumruk attı. Amcam karşılık verirken annem kaçındı ve karnına bir tekme geçirip, dirseğiyle sırtına vurarak onu yere düşürdü. Annem amcamın üstüne çıkıp boğazını sıktı ''Oğluma bulaşmaman gerektiğini söylememiş miydim sana?'' dedi.
Richard, düşürdüğü çapaya doğru elini uzattı ve çapayı son bir hamleyle tutup anneminde kafasına vurdu. Anneme ölüm stresiyle daha sert vurmuştu. Annem iyi mi ? Kötü mü? Kalkamıyordum, olduğum yerde kalmıştım. Richard, siniri bir ifadeyle bize intikam dolu bakışlar attı. Galiba sonumuz gelmişti derken kapı bir daha açıldı? Gelenin kim olduğunu tam olarak göremiyordum ama bu orman rengi gözleri, altın sarısı saçları, ne kadar bulanık görsemde tanırdım. Kurtarıcı meleğim gelmişti. Lindsay eliyle Richard'a ''gel'' yaptı. Richard sinirli bir şekilde ona doğru gitti. Lindsay'e de bir şey olur diye çok korkuyordum ama hiçbir şekilde hiçbir yerimi haraket ettiremiyordum. Richard, Lindsay'e sert bir şekide çapayı kafasına doğru fırlattı. Lindsay çok güzel bir şekilde kaçındı ve yere düşen çapayı aldı ve Richard'a doğru gitti. ''Silahlı taraf benim şimdi dimi?'' diyip gülümsedi. Richard ''Silahsız gelsene, silahı bıraktığın gibi zaten bir yumrukluk canın var. Abimin intikamını alacağım hepinizden dedi. Lindsay elindeki çapayı yere attı ''Rahat ol ben senden daha çok adamım.'' dedi ve üstüne doğru yürüdü.
İlk hamle Richard'dan geldi, Lindsay'e sert bir tokat attı. Lindsay, Richard'ın tokat attığı kolunu tuttu ve ters çevirerek kırdı. Bütün bunlar yaşanırken ben de az çok, yarım yamalak olsada ayağı kalkıp onlara doğru yürümeye başladım, çok zorlanıyordum ve başım dönüyordu. Yerde duran küreği aldım ve kaldırdım. Lindsay, Richard'ı yere yatırıp yüzüne yumruklar atmaya başladı ''Bir daha James'e dokunamayacaksın'' Richard acı içinde sol koluyla Lindsay'ın saçlarından tutup sertçe yüzünü yere vurdu, Lindsay'in burnu kanamıştı. Lindsay'e vurması son damla olmuştu. Küreği aldım ve tüm gücümle karnına soktum. Lindsay'in yüzünü kendime çevirip baktım. ''Sen iyi misin?'' dedim. Lindsay ise benim yüzümü okşadı ''Sen iyi misin? Başın dönmüyor muydu? Nasıl Kalktın? Dikkatli ol. Sana bir şey olmasına dayanamam!'' dedi ve dudağımdan öptü. Onun öpmesine karşılı olarak ben de onu öptüm. Lindsay, yavaşça çekildi ''Sana söylemem gereken bir şey var.''
(8.Bölüm Sonu)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Masum Seri Katil
Mistério / SuspenseKimse istemez elini kana bulamak,cinayet işlemek,katil olmak.Zorunda kaldığım olaylar,yapmak zorunda olduğum cinayetler,dünyayı birkaç pislikten arındırmam benim masumluğumu elimden alır mı? Hayat beni bu noktaya getirdi.Ben masumum ama aynı zamanda...