-Medya, Grey Rewrite-
/ / / Nico / / /
Connor korkmuş görünüyordu. Gece, aydan yansıyan bir parça ışık yüzüne vururken bunu rahatlıkla söyleyebilirdim ki, tedirgin olmuş ve korkmuştu. Açık hava gazinosunda, ikimizde ayaktaydık ve Connor elinde bir kasa nektar şişesi taşıyordu. Gerçi ben bir kolunu sıktığım için bunu yapması zor oluyordu ama buna rağmen kolunu tutmayı bırakmadım ve daha da sıktım. Miranda'nın nerede olduğunu biliyorsa, bunu bana söylemeliydi çünkü bez bebek hafif bir kırağı tabakasıyla kaplanmıştı. Miranda'nın üşüdüğünü hissedebiliyordum, ve Miranda bundan kesinlikle hiç hoşlanmazdı.
''Bak gerçekten, ben bir şey bilmiyorum. Şu an çok zor bir durumdayız, bu nektarların Apollon kulübesine ulaşması gerek. İç isyan süregeliyor''
O sırada Connor'un herhangi bir sorumluluk aldığına mı yoksa 'süregeliyor' kelimesini bildiğine mi şaşırayım, karar veremedim. Ama Connor orada daha fazla durmadan Miranda'ya benzeyen bez bebeğe kısa bir bakış atıp hızlı adımlarla kamp meydanına doğru ilerlemeye başladı. Benden her ne saklıyorsa, çok yakında öğrenecektim...
Kafamı huzursuzca iki yana salladım ve isyanı bastırmaya çalışan diğer kampçılara katılmak için savaş meydanına doğru ilerlemeye başladım. Bez bebeği kaplayan ince buz tabakasını da görmezden gelmeye çalıştım.
/ / /
Savaşın olduğu yere, kampın orta alanına geldiğimde Annabeth ve Percy sırt sırta vermiş savaşırlarken bir yandan da kendileriyle sözsel olarak savaşıyorlardı.
''Percy! Ariel nerede?'' diye bağırdı Annabeth bir kampçının mızrağından kaçarken.
''O gitti'' diye yanıtladı Percy onu. İkisi de savaşmaktan son derece yorgun ve bitap görünüyorlardı.
''Nereye gitti! Tanırlarım, Percy, onun gücüne ihtiyacımız olduğunu söylemiştin. Taa bu yüzden onu Brezilya'dan alıp buraya getirmemiş miydik? İsyan sırasında bize faydalı olabilirdi seni Yosun Kafa!''
''Ah, hadi ama! Onun iradesinin ne kadar kuvvetli olduğunu düşünüyorsun Annabeth? Areil, bir kere bile Poseidon'la konuşmamış, sence onu seviyor mudur? Ariel kesinlikle Poseidon'dan hoşlanmıyordur ve bu nedenle hipnotize olabilirdi. Onu burada isyan için bekletseydim kesinlikle bize karşı tarafta olurdu, ki bu da çok büyük bir rakip demek''
''Hayır Percy! Neden anlamıyorsun, Areil burada kal-...''
Bir dakika... Ariel neredeydi ki?
''DURUN! YAPMAYIN! ONLAR SİZİN KARDEŞLERİNİZ! ARKADAŞLARINIZ! BARIŞMANIN VE UZLAŞMANIN BİR YOLU OLMALI!'' diye bas bas bağırdı Cloe savaşın ortasında bir yerde dururken.
Gerçi pek kimse ona takmadı bile. Herkes onu dinleyemeyecek kadar meşguldü, ama kız haklıydı. Bu, işin en kötü olan tarafıydı zaten. Bir iç isyan, ayaklanma, savaş vardı ve bu canavarlara, yaratıklara, titanlara ya da gigantlara karşı falan da değildi. Melezler, hemde aynı kampın melezleri birbirlerine saldırıyorlardı. Hipnotize olan kampçılar, ne yaptıklarını bilmiyor gibiydiler. Kendi kardeşlerini, sevgililerini öldürmeye çalışıyorlardı. Bu durum Melez Kampı'nı savunmasız bırakıyordu. Bu, canavarlara karşı bir savaş olsaydı, şu anda kesinlikle bir düzine kadar canavar öldürmüştüm, ama bu kendi arkadaşlarınıza karşı yaptığınız bir savaş ise, bu sayı söz konusu bile olamazdı.
''KİMSE KİMSEYİ ÖLDÜRMESİN! BARIŞIN! BARIŞIN!'' dedi zavallı Cloe tekrar, harap olmuş bir şekilde. Dikkatlerini çekebilecek olsa, belki karşı kampçılar onun sesinden etkilenebilir, savaşı bırakabilirlerdi ama diğer kampçılar sürekli onlara saldırmaya devam ederken bu mümkün değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hermes'in Kızı 2 |Nico di Angelo|
FanfictionHermes'in Kızı Serisi, İkinci Kitap |Melez İsyanı| İşte karşınızda tekrar Miranda Crawe. Yine mi bu dediğinizi duyar gibiyim ama, elden ne gelir... Neyse. Miranda Crawe diyorduk. Kış mevsiminde eski yetimhanesine gitmek yerine Melez Kampı'nda kalmay...