Erik Satie, Nicole Tezgyul - Gnossiennes: I. Lent
Kadın ve erkek sessizlikle karşılıklı otururken birbirleriyle göz göze gelmemeye çalışıyorlardı. Sözcükler dilinin ucuna geliyor ancak söylememek istercesine yutkunuyordu kadın. İçindekileri döktüğünde göğsündeki ağrının hafifleyeceğine inanıyordu. Fakat nasıl söyleyecekti? İnsan nasıl sevdiği adamı sözleriyle paramparça edeceğini bile bile ağzını açardı? Yapmazsa da önünde sonunda yavaş yavaş kırılıp parçalanan kendisi olacaktı.
Adamın suskunluğuysa bambaşka bir sebeptendi. Çığdan korkan bir dağcı gibi sessizliğe sığınmıştı o. Tek bir kelime ederse bu tablo yerle bir olacaktı sanki. Olacakları hissedebiliyordu ancak onun gözlerine bakmayı reddederek erteleyebildiği kadar erteleyecekti. Göz göze gelirlerse konuşma cesaretini bulacağını düşünüyordu sevgilisinin. Başka bir yöne bakmasını fırsat bilerek yüzünü incelediğinde güzelliğine bir kez daha hayran oldu. İri ve çekik yeşil gözleri, çıkık elmacık kemikleri, biçimli pembe dudaklarıyla ışıldayan bir albenisi vardı kadınının. Kadın ani bir hareketle kafasını çevirdiğinde oturduklarından beri ilk defa göz göze gelmiş oldular. Bu bakışma ikisinin de kalbini heyecanla titretti.
"Onat..." Genç kadın nihayet konuşabildiği için epey şaşırmıştı.
"Sevgilim..." Dolu dolu söyledi bu kelimeyi. Hep söylemek isterdi, hep sevmek, hep bakmak.
Kadın duyduğu sözcükle kalbinin ezildiğini hissettiğinde gözlerini yumdu. "Lütfen yapma" diye fısıldadığında göğsündeki ağrı nefesini kesmeye başlamıştı.
Buruk bir gülümsemeyle süsledi yüzünü Onat. Madem ki olacaktı o hâlde hızlı olsundu. Parmağındaki yüzükle oynarken iki hafta önce ne kadar mutlu olduğunu hatırladı kadın. Onat'ın evlenme teklifini sevinçle tüm arkadaşlarına anlatmıştı. Babasına henüz söylemediyse bile annesinden gizlememişti o güzel anı. Ne içindi? Aşklarının ilk yılında sürekli buluştukları mekanda sonsuza kadar kopmak üzere ayrılık konuşması yapmak için miydi?
"Ben..."
Devam ederse gözyaşlarını engelleyemeyeceğini bildiğinden sustu. Buğulu gözleriyle bulanık gördüğü adamına baktı, güzelliği hâlâ seçiliyordu.
"Yasemin..." dedi ve ellerini tutmak için uzattığında hızla çekti ellerini kadın. Bu hareketi sert bir darbe indirmişti yüreğine.
Gözlerini kırptığında artık yükü taşıyamayan gözlerinden damlalar süzüldü.Severek ayrılmak böyle oluyordu demek. Derin bir nefes aldı ve akan gözyaşlarının da etkisiyle konuşmaya başladı. Artık ağlayıp ağlamadığının bir önemi kalmamıştı.
"Böyle devam edemeyiz Onat. Bunu sen de biliyorsun. Hatta en çok sen..." dedi hırsla gözlerinden yaşlar akarken.
"Bile bile neden izin verdin seni sevmeme? Sen..." dedi yutkunurken. "Sen çok kötü birisin."
"Biliyorum" dedi Onat ifadesiz kalmaya çalışırken. Sesinde ne kızgınlık vardı, ne üzüntü ne de inkar. Sevdiği kadın karşısında ağlarken ne diyebilirdi? Hangi kelime tüm bu olanları düzeltebilirdi? Hangi kelime onları ayırmayacaktı?
Kızarmış gözleriyle Onat'ın yüzüne baktı Yasemin. Bir şeyler söylemesini bekledi. "Yapma" "Ayrılmak istemiyorum" "Beni bırakma" gibi cümleler... Tek bir cümle söylese belki de tüm kararlılığı yerle bir olacaktı.
Fakat Onat hiçbir şey söylemedi. Kelimeler tükenmişti. Ertelemek yıkımın etkisini çoğaltmaktan başka bir işe yaramazdı.
Karşısındaki kadının bir başkasıyla mutlu olabileceğini hayal edince Yasemin'in yüreğinde hissettiği o ağrı onun göğsünde de bitti. Biliyordu, bir gün bir başkasıyla çok mutlu olabileceğini biliyordu, uymayan yapboz parçalarını zorlamak yerine rahatça birleşecek parçasını bulmalıydı sadece.
İki hafta önce kollarıyla sımsıkı sardığı kadın hakkında düşündüklerine acıyla gülümsedi. Gözlerindeki ıslaklık kirpiklerine bulaşmıştı."Seni asla affetmeyeceğim" dedi kadın. Her kelimesiyle biraz daha uzaklaşıyor, biraz daha yabancılaşıyordu.
"Seni seviyorum" demek istedi Onat. Ancak bu neye yarayacaktı? Yasemin'i daha fazla üzmekten başka neye hizmet edecekti? Gözünden bir damla yaş süzüldüğünde yerdeki sararmış yapraklara baktı. Sevgim de böyle çürüsün diye geçirdi içinden.
Kadın dakikalardır oynadığı yüzüğü çıkarıp Onat'a temas etmekten korkarak onun önüne sürdü.
"Al" dedi sesi çatlarken. Elinin tersiyle gözyaşlarını sildi.
Onat yüzüğe hiç bakmadı. Kadın gitmeye hazırlanırken onu kalbinden vuran şu cümleyi sarf etti:
"Son kez sarabilir miyim seni?"
Ayla Dikmen - Anlamazdın
Resim: Sarah Louise Johnson - Seperation
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir İhtimal
Romance"Saatler ve haftalar işlemez aşkın gövdesine, hatta taşırlar onu kıyametin eşiğine" demişti Shakespeare. Zamanı ve mekanı aşabilecek kadar kuvvetli olan aşk benlikle de savaşabilir miydi? Çizginin çoktan dışına çıkmış olan Neşe ve Onat'ın İstanbul'u...