26'End

3.8K 276 138
                                    

Merhabalar  :) Final bölümüyle karşınızdayım. Bu zamana kadar burada olan herkese çok teşekkür ederim. Final yapmayı aslında hiç düşünmüyordum fakat daha fazla uzatırsam işin içinden çıkamadan saçmalamaya başlarım. Aklımda farklı fikirler olmasına rağmen, yoğunluğumdan dolayı buraya yansıtamıyorum. O yüzden burada bitirmek herkes için en hayırlısı olur. Kurgumu sevip destekleyen herkesi çok öpüyorum. Okuma oranlarına bakarsak çok az oy ve yorum alıyor ve buda benim hevesimi kaçırdı açıkcası :) Başka ficlerde görüşmek üzere :)

İyi okumalar (:

***

Her şeyin bir sonu vardır. Hiçbir şey sonsuza kadar sürmez ve elbet bir gün biter. İki yürek kendini bitmiş ve eksik hissederken birbirlerini bulmuşlardı. Onların hikayesi aslında sonun bir başlangıcıydı. Doğanın düzenine karşı koymuş bir yüreğin, saf aşkıyla çizilmiş bir döngüye girmesiyle başlamıştı. 

Tertemiz yüreğiyle, hiç bilmeden kendini aşka kaptırmış o saf ruh kendinden büyük işlere karışmış ve iki tarafı da uyandırmıştı. Sesini kesemeyip aşkına boyun eğilmesiyle yaşantısına ilk adımı atmasıyla, dünyanın kötülüğünü görmeye başlamıştı. 

Gerçek hayat, hayallerinde ki gibi toz pembe değildi. Yaşam acıyla doluydu. Hüzün ve keder işlemişti bastığı topraklara, kararmıştı tüm dünya ve kararmıştı. Fakat o güzel yüreğine hiç siyahı sürmemiş ve temiz bakmaya devam etmişti. Aşkla bakıyordu. Çünkü aşk onun dünyası olmuştu. 

Dünyası yaptığı adamsa tüm kinini kusmuştu ona, belki de kendi kirli yüreğine sokmak istememişti. Yüreği kapkara olmuşken gözü görmüyordu kimseyi, minik beden hariç... 

Birbirleri için yaratılan iki beden nasıl olur da kaçabilirdi ki birbirlerinden? Kara yürekli ne kadar kendini kapatmış olursa olsun, o güzel yüreği gördüğü an içinde beliren ışığı ne zamana kadar yok sayabilirdi? Yıllar sonra dünyasını aydınlatan adamı görmezden gelmeye nasıl devam edebilirdi? 

Işığını getiren adam, kendisiyle birlikte umudunu da getirmişti ona. Yeniden yaşama isteğini aşılamıştı. Umudu, bebeğiydi...

Onlar o kadar güzel dururken tüm bastırılmış duygularını avuçlarının içine kadar hissederken artık kaçmak istemiyordu. Artık kendi hayatını yaşamak istiyordu. Bu yüzden de ağzından çıktı o kelimeler, biranda dilinden döküldü.

"Evlen benimle." 

Dilinden biranda dökülen o kelimeler yeni bir başlangıcın işaretiydi belki de, belki de en başından kapattığı o kapıyı şimdi kendi elleriyle açacaktı. Artık kendisi için bir şeyler yapacaktı. Kendisi ve ailesi için... 

"Ha?" 

Jimin sızlayan kalbine elini götürürken, titreyen bacaklarını sakinleştirmeye çalışıyordu. Kalbi neden bu kadar hızlı atıyordu? Halen onu seviyordu evet ama neden ona hiç kırgın değilmiş gibi atıyordu kalbi? Onu kıran adamın karşısında nasıl olur da bu kadar dirayetsiz olabiliyordu? 

"Evlenelim. Yeniden evimize gel ve bizi yaşat. Orası sen gittiğinden beri çok soğuk olmaya başladı. Gel ve orayı ısıt." 

Jungkook terliyordu. Bir omeganın karşısında reddedilmekten korkarken terliyordu. Eskiden olsaydı bu halini asla kabullenmez ve sıkı bir küfür savururdu. Fakat şimdi o aşağıda gördüğü omeganın karşısında diz çökmeye razıydı. Belki de tanrı çok büyük konuştuğu için onu cezalandırıyordu? Görmeye dayanamadığı bir tür olan omegalardan birine kör kütük aşık olmuştu. 

"Sen kovdun beni istemedin bunca zaman, o kadar laf ettin bana Jungkook. Kalbimi çok kırdın. Aşkımı o kadar küçük gördün ki, senin yüzünden kendimle çeliştim ben." 

Bodiless | Jikook ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin