Uyandığımda artık yine o kızın bedenindeydim. Artık bu kızın bedenine kendi bedenim kadar uyum sağlamaya başlamıştım. Ve bir şekilde bu beden bana tanıdık gelmeye başlamıştı. Artık bu bedenin sahibiyle iletişim kurmak için etrafa "Sen kimsin? Burası neresi" diye yazılar yazmıyorduk. Birbirimizin bedenlerini karalayarak birbirimize zarar vermeye çalışmıyorduk. Artık ikimiz de birbirimizin bedenlerine alışmaya, kabullenmeye başlamıştık.
İkimiz de birbirimizin varlığını kabullenmeyi başardığında bir çözüm yolu bulmayı denemeye başladık. İlk sorunumuz bedenlerimizin değiştiği günlerde karşı tarafın ne yaptığından haberimizin olmamasıydı. Dolunay bana geçmiş günlerde olan olayları ne zaman anlatsa bilmediğim çok fazla olay oluyordu. Ve her seferinde bana: "Sen hiçbir şeyi hatırlamıyorsun." derdi. Bu yüzden ikimiz de telefonlarımıza bir not defteri yüklemeyi kararlaştırmıştık. Gün boyu neler yaptığımızı, karşılaştığımız insanları not defterine yazardık. Her sabah uyandığımızda ilk işimiz not defterine bakmak olurdu.
Bu planı ilk o kız bulmuştu. Bir gün onun bedeninde uyandığımda aynada rujla bir yazıyla karşılaşmıştım: "Telefondaki not defterine bak." telefonu elime alıp not defterine baktığımdaysa neler yapmam gerektiğinin talimatlarıyla karşılaşmıştım.
Bir ölü... Bu küçük ilçede ölü olması gereken biri vardı ama o yaşıyordu. Doğanın dengesine karşı gelinerek o yaşama kavuşturulmuştu. Bu yüzden doğa intikamını alıyordu. Peki ölü olan kişi öğretmen miydi? Hepimizden eski olduğu söyleniliyordu. Belki de onu sırf yaşama kavuşturmak için bu ilçeye kimse yerleşmeden önce getirmişlerdi.
Okula gittiğimde bu sefer Maral'ın değil Kedi'nin yanına oturmuştum. Kedi durumu anlayarak "Dedektif miyavın keskin araştırmalarından faydalanmak mı istiyorsun miyav?" demişti.
"Evet, bu olayı çözmemiz gerek."
"Katil ressam değildi miyav, gördün."
"Evet, peki kim olabilir?"
"Elimde yapbozun bir parçası bile olmadan yapbozun tamamını tahmin edemem miyav. Bana bir yapboz parçası ver ben de bütünü tahmin edeyim miyav."
"Elimde bir yapboz parçası var ama hoşuna gideceğini sanmıyorum."
"Nasıl bir parça miyav?"
"Öğretmen." sözümü söylediğimde Kedi'nin bakışları tahtadan bana doğru kaydı. Onun bakışlarındaki şaşkınlığı hissedebiliyordum.
"O... O mu?" diyebilmişti güçlükle. Bunu söylerken yutkunduğunu fark etmiştim.
"Bilmiyorum, sadece o şüpheli."
"Neye dayanarak şüpheli olduğunu düşünüyorsun miyav?"
"Bilmiyorum... Sadece seziyorum."
Kedi, omzunu benim omzuma dayadı, sonra kulağıma doğru eğildi: "Bak miyav, birisini salak yerine koyacaksan onun senden daha aptal olmasına dikkat et olur mu? Senden daha zeki birini aptal yerine koyamazsın miyav. Çünkü hemen anlarım miyav."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ORMANIN LANETİ ( Dram - Fantastik )
FantasiaRüzgar adında bir çocuk hastanede çoğu şeyi hatırlamıyor olarak uyanır. Bildiği pek az şeyden biri okulunda bir soruna karıştığı için Yedisu adında bir köy okuluna yollandığıdır. Yedisu köyünde lanetli bir orman vardır, köy halkı buraya gömülen ölül...