Bir saat kadar evde üçümüz koltukta yan yana oturup koltuğun önünce bulunan büyük sehpadaki laptopa baktık. Ekran hâlâ karaydı. Beste bize mısır patlatmaya gidip elinde kocaman tabakta mısırlarla dönünce bomboş laptop ekranını sanki sineme izler gibi seyrettiğimizi fark ettim. Beste laptopun karanlık ekranına bakarak bazen gülmeye başlıyor, biz bakışlarımızı ona yöneltince de "Karanlığın laneti bazı şeyler fısıldıyor ve bunlar çok komik." diyordu.
Laptopun siyah ekranı tekrar açıldı. Karşımızda öğretmenin telefonunun pandalı arka planı çıktı. Tekrar whatsappa girdi. En üstteki mesajı açtı. Yine aynı kişiden mesaj gelmişti: "1" isimli kişiden.
"Sırrını biliyorum."
Öğretmenin bir sırrı vardı. Tahmin ettiğimiz gibi. Peki bu mesajı yazan kadın kimdi ve neden bunu yazmıştı?
Öğretmenin yazı yazıp sildiğini, sonra tekrar yazmaya başladığını görüyorduk ekrandan. Sonunda: "Ne sırrı?" diye yazıp gönderebilmişti.
"Ormanın derinliklerindeki geçidin arkasındaki duvarda ne olduğunu biliyorum."
Ormanın derinliklerinde bir geçit mi vardı? Eğer geçit varsa orada ne yaşıyor olabilirdi? O geçit nereye ya da kime çıkıyor olabilirdi?
"Beni o geçide girerken gördün mü?"
"Defalarca."
Bilgisayar ekranı tekrar kapandı. "Bu çok havalı." dedi Beste tekrar.
"Pekala, karışık da olsa bir ipucu alabildik. Peki şimdi bu ipucuyla ne yapacağız?"
"Pek ipucu almış sayılmayız miyav. Ormanın derinliklerinde geçit olduğunu söyledi. Bizim o derinliklere girmemiz riskli olabilir miyav."
"Hayır riskli olmaz." diye bağırdı Beste. Sonra koltuğun arkasına serilmiş olan paltosunun iç cebinden bir şey aldı. Ayağa kalkıp birkaç adım geri çekildi. Dikkatli bakınca elindeki şeyin küçük bir şemsiye olduğunu fark ettim. "Benim gizli bir silahım var ve bu gizli silah bizi ormanın derinliklerine kadar koruyabilir." sonra küçük şemsiyesini ileri doğrultarak düğmesine bastı. Şemsiyeden açılmasıyla birlikte poss diye ses duyuldu. Sonra şemsiyeyi aşağı indirdi ve onu tekrar çekerek katlamaya başladı: "Gördünüz mü bu gizli silahım bizi ormanın derinliklerinde yapılabilecek saldırılardan koruyabilir."
"Ya, gördük miyav."
Beste gerçek dünya ve hayal dünyası arasındaki farkı ayıramıyordu. Yine de bize yaptığı katkı inkar edilemezdi. Onun teknoloji dünyası hakkındaki yeteneklerine biz sahip değildik. Aslında başka herhangi birisinin bu türden bir yeteneğe sahip olduğunu hiç sanmıyordum. Ve bizim onun yeteneğinden faydalanmamız gerekiyordu.
"Beste, bize öğretmenin bilgisayarının içini gösterebilir misin? En son nerelere giriş yaptığını, gizli olarak tuttuğu şeyleri... Bunun gibi şeyleri işte."
"Evet yaparım ona bir mail atarım ve maili açmasını beklerim açtığı anda onun bilgisayarında olurum."
"Bu çok uzun sürer. Bize bugün içinde sonuç verecek bir şey yapamaz mısın?" uyuduktan sonra kendi bedenime dönecektim. Kendi dünyama öğretmen konusunda sadece şüpheli bir ipucuyla gitmek istemiyordum.
"Hıııı bunu yapabilirim ama fiziksel temas yapmam gerekiyor."
"Nasıl yani?"
Cebinden bir tableti çıkardı sonra onu havaya kaldırarak karanlık güçleri deşifre eden bir araç. Bununla öğretmenin evindeki wifi bağlantısına girmeliyim. Sonra her şey bende onun bilgisayarına, telefonuna ve interneti olan her şeyine istersem bilgisayarımdan istersem telefonumdan girerim. İstediğim an onun bilgisayarındaki her şeye ulaşabilirim o zaman."
"Peki bunu nasıl yapacağız?"
"Gizli bir operasyonla." elini sağa doğru uzattı ve çok ciddi bir ses tonuyla konuşmaya devam etti. "Operasyonun adı karanlık güçlerin evinin yanında durarak modeme bağlanmak."
"Alt tarafı öğretmenin modemine bağlanacaksın miyav. Hepsi bu miyav."
Bir dakika kadar sonra üçümüz de evden çıkmış ve dışarıda öğretmenin evine doğru yol alıyorduk. Beste'nin söylediği süper güçlere sahip olma hikayesine hiçbir şekilde inanmıyordum. Çünkü iddia ettiği güçlerini gösteremediği gibi kendisini sürekli komik duruma düşürecek şeyler yapıyordu. Ama bir şekilde onun yaptığı tüm hareketler, tüm gülünç davranışlar bana sevimli geliyordu. Uzun bir süredir rüyalarımda onu görüyor olmama rağmen onunla hiç konuşmamış olmamın yanlış olduğunu düşünüyordum artık. Beste'yle diğer sınıf arkadaşlarım da konuşmazdı. Belki de bana sevimli gelen süper kahraman hareketleri onlara ezikçe geliyordu. Bunu bilemezdim. Yine de Beste'yle artık daha fazla vakit geçirmem, onu arkadaş grubumuza daha çok almam gerektiğini hissedebiliyordum. Onu uzun bir süre sınıfta yalnız başına bırakıp onunla hiç arkadaşlık etmemiştik. Oysa onu yardıma çağırdığımız anda bize yardıma gelmişti. Yaklaşık iki hafta önce onun bir okul grubu kurmaya çalıştığı hafızamda canlandı. İsmi: "Uzak Doğu Büyücülük Grubu"ydu. Beste okulun girişine bir masa ve sandalye çekmiş, masanın üzerine Uzak Doğu Büyücülük Grubu üyelerini arıyor yazan bir kağıt yerleştirmişti. O gün hiç kimse onun grubuna girmemiş ve onunla alay etmişlerdi.
"Beste." diye seslendim. Sesimde bu sefer sıcaklık vardı. Sanki eski bir dosta seslenir gibiydi. "Uzak Doğu Büyücülük Grubun vardı ya. Eğer hâlâ üye eksiğin varsa senin grubuna gelebilirim." dedim. Beste ilk başta duraksadı. İnanamayan gözlerle baktı, gözleri büyüdü. Sonra o da gülümsedi. Başını kabul etme anlamında salladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ORMANIN LANETİ ( Dram - Fantastik )
FantasiRüzgar adında bir çocuk hastanede çoğu şeyi hatırlamıyor olarak uyanır. Bildiği pek az şeyden biri okulunda bir soruna karıştığı için Yedisu adında bir köy okuluna yollandığıdır. Yedisu köyünde lanetli bir orman vardır, köy halkı buraya gömülen ölül...