Öğretmenle konuştuktan sonra bu sefer Beste'nin evine gelmiştik. Beste'nin evi eski ve küçük bir evdi. Küçük bir ev için oldukça fazla eşya bulunuyordu. Bazı odalar üst üste kutularla kaplıydı ve bu kutuların hepsi doluydu. Evin sarı duvarları ve ahşap parke kaplama zemini vardı. Oldukça temiz bir ev izlenimi veriyor olsa da evde gereğinden fazla istifçilik yapılmıştı. Gereğinden fazla gereksiz eşya bulunuyordu. Bazı odaların duvarlarında yetmişli yılların müzik gruplarının posterleri bulunurken bazılarında modern müzik grupları; bazılarında elektronik müzik şarkıcılarının posterleri bulunuyordu. Evinde hiçbir düzen bulunmuyordu. Evindeki bu düzensizlikle onun kişiliğindeki düzensizlik arasında derin bir bağ bulunduğunu düşünüyordum. Onun uyuduğu oda nispeten daha düzenliydi bunu da çok eşya etrafta olduğunda uyumakta zorlandığını söyleyerek bize açıklamıştı. Onun evine girdikten bir dakika sonra her üçümüz de onun yatağında sırtımızı yatak başlığına dayamış şekilde oturuyorduk.
Öğretmenin söylediği sözleri düşünüyorduk. Onun söylediği şeyler oldukça ürkütücüydü. Aynı zamanda burası hakkında oldukça bilgi vericiydi. Artık ölümler konusunda çok daha fazla şey biliyordum. Öğretmenin anlattığı şeyleri burada yaşayan diğer insanlar biliyor muydu? Sanmıyordum. Öğretmenin nasıl bildiğiyse bir sırdı. Yaş olarak bizden çok da büyük gözükmeyen bir insan nasıl olur da bu kadar eski şeyler hakkında bunca bilgi sahibi olabilirdi?
Beste: "Burası benim karanlık güçlerle savaşma kordinasyon merkezim." diyerek söze girdi. Kimsenin soru sormadığını görünce: "Burada karanlık güçlerle, devlerle, trollerle savaşmadan önce hazırlık yapıyorum."
"Ne çeşit hazırlıklar miyav?"
"Büyüler yapıyorum."
"Sen büyücülerle de savaşıyordun; neden az önce onu da saymadın miyav?"
"Büyücüler..." dedi elini çenesinin altına götürüp düşünürken. Onlar çok kurnaz ve yeteneklidirler. Çoğunluğu bu gücünü kötü şeyler kullanır. Ama onlara düşmanlık beslemem. Onlara karşı harekete geçmiyorum. Çünkü faydaları da oluyor."
"Öğretmen miyav. Öğretmenin bilgisayarına girdin mi yoksa sadece yalan mı atıyordun."
"Her şeyi gören gözün sahibi asla yalan atmaz. Bekle göstereceğim." dedi sonra tabletini aldı. Bir uygulamaya giriş yaptı. Birkaç saniye sonra öğretmenin bilgisayarının görüntüsü tablette yansıyordu. Arka planda karlı bir manzara resmi vardı. Sonra kurcalamaya başladı. Önce bilgisayardaki resimleri açtı en hızlı şekilde göz atabileceği şeyler onlardı. Fotoğrafların tamamına yakını öğretmenin öğrencilerle birlikte çekildiği görüntülerdi. Bu adamın bizden başka kimsesi yoktu. Ne bir kadınla çekilen bir fotoğraf ne de yaşıtı sayılabilecek bir arkadaşıyla fotoğraf... Hiçbiri yoktu. Hayatını bize adamış gibiydi. Ve biz bu adamdan şüpheleniyorduk. Ama kanıtlar onu gösteriyordu.
Fotoğraflardan biri sınıfımızda çekilmiş bir fotoğraftı. Herkes tahtanın önünde dizilmişti. Öğretmen en arkada duruyordu. Bir diğeri okulun önünde çekilmiş. Fotoğraflarda bir ayrıntı yakalamaya çalıştık ama hiçbirinde bulamadık. Sonrasında videolara bakmaya başladık. Birincisi bir öğrencinin doğum gününde çekilmiş bir videoydu. Başka bir öğrenci kapıdan geçip pasta getiriyordu. İkincisi öğrencilerin voleybol maçından bir görüntüydü. Bir diğeri karne günü görüntüsüydü.
Beste videolardaki sıralamayı değiştirdi. İsim sıralaması yerine tarih sıralamasına göre listeledi. Sonra en alttaki videoya parmağını getirdi. Beş sene öncesinin tarihiydi. Bu bilgisayarı ilk aldığı sene videoyu çekmiş veya yüklemiş olmalıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ORMANIN LANETİ ( Dram - Fantastik )
FantasiaRüzgar adında bir çocuk hastanede çoğu şeyi hatırlamıyor olarak uyanır. Bildiği pek az şeyden biri okulunda bir soruna karıştığı için Yedisu adında bir köy okuluna yollandığıdır. Yedisu köyünde lanetli bir orman vardır, köy halkı buraya gömülen ölül...