Oturduğum soğuk betonda iki ayağımı da öne uzatmış ve üst üste atmıştım. Ellerime batan küçük taşlar, umursamayacağım kadar az acıtıyordu canımı. Kollarıma ağırlığımı vermiş bir şekilde okul bahçesinde ki öğrencileri izliyordum.Minho Top getirmek için spor salonuna gitmişti ve bana beklememi söylemişti. Ona acımayacaktım, O nasıl Jisung'a acımamış ve öylece arkasına bile bakamdan çekip gittiyse bende onu paramparça edecek ve arkama bakmadan gidecektim.
Minho'nun dersi boş olduğu için benden sonrada oynamaya devam edecekti. Tabi benden sonra iyi olursa...
Onunla işim bitene kadar zaman yaratabilirdim. İstersem derse de girmezdim hiç sorun değildi. Tek bildiğim bugün bu işi bitirecektim.
"Hyunjin" Topu sektirerek gelen Minho'ya başımı çevirip gülümsedim ve yerden kalktım.
"Ah hyung neden bu kadar geciktin?" İsyanıma gülmüş ve topu bana atmıştı. Son anda tuttuğum toptan bakışlarımı çekip ona çevirdim.
"Üzgünüm bir sorun çıktı da. Neyse başlayalım" Ne sorunuydu bu?
Başımı sallayıp topu sektirirken saçlarım arasından onu süzdüm.
Terlemiş gibiydi aynı zamanda yüzü terden parlıyordu. O sırada bakışlarıma takılan şeyle ne olduğunu anlamam uzun sürmemişti. Çünkü boynunda ki morluk her şeyi açıklıyordu.
Dişlerimi sıkarken sakinleşmek adına nefesimi bıraktım. Jisung'un canı yanarken başka birisi ile hiçbir şey olmamış gibi elleşmeleri daha da körüklemişti içimde ki öfkeyi.
Ona kızmaya hakkım olmaya bilirdi sonuçta sevgililerdi ve istediklerini yapabilirlerdi. Jisungla hiçbir bağları da yoktu geçmişe dair. Yine de Bir insanın canını yakıp hiçbir şey yokmuş gibi davranamazdı.
"Hyunjin? Hadi" Daldığım düşüncelerden ayrılırken Minho bana Beklentiyle bakıyordu. Nefesimi bıraktım ve Avımı yakalamak için hızla harekete geçtim.
***
Derin nefesler alarak ellerimi dizlerime yasladım ve nefessizlikten öksürdüm. Sırılsıklam olmuş okul gömleğim içini belli ediyordu ki derste olmamız büyük bir şanstı.
Minho terden sırılsıklam olmuş saçını geriye atarken bana gülümsedi.
"Oldukça iyisin Hyunjin, takıma bile girebilirsin" Sinirle dişlerimi gıcırdattım. Bir türlü yapamamıştım zaten, sinirim bozulmuştu. Sanki evren onu koruyor gibiydi.
"Son sayı hadi, atan kazanır" Topu bana fırlattığında son anda doğrulup göğüs hizamda tuttum. Pozisyon aldığın da susuzluktan kurumuş tuzlu dudaklarımı yaladım ve topu sektirdim. Hadi Bu sefer bu işi bitirelim. Son sayı, Son şans...
Topu sektirerek üzerine yürüdüm ve onu geçmeye çalıştım. Fazla yorgun olduğum için hızlıca topu elimden alırken Beni geçmesine izin vermedim.
İkimizde nefes nefese birbirimizle kapışırken keskin gözlerini kaldırıp potaya baktı ve nefesini yavaşça bırakarak kolumun altından geçti. Potaya doğru koşan bedenin ardından koşarken Zamanın geldiğini anlamıştım.
Sayı almak için zıplarken onunla birlikte zıpladım ve sertçe bacağına vurmak için bacağımı kaldırdım. Spor hayatına evlada de Minho...
"HYUNJİN!!" Gürleyen ses kalbimi ağzıma getirirken Bacağına vuramadan İkimizde yere inmiştik fakat ben dengemi kaybetmiş ve düşmekten son anda kurtulmuştum.
Şaşkın bir şekilde arkamı dönmemle Felix sertçe bileğimi kavramış ve beni arkasından sürüklemeye başlamıştı.
"Ne yapıyorsun?!" Bana cevap vermeyip acımasızca peşinden sürüklerken Minho şaşkın bir şekle arkamızdan bakmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Whose gaze is this |HYUNLİX|
FanfictionGlances serisinin 1. Kitabıdır. . . Adranelin aşığı Hyunjin, Bir suçlunun çocuğuna aşık olma hayalleri kurarken hiç beklemediği iki kişiye aşık olmuştu Peki hyunjin Kimi seçecekti? Sessiz ve utangaç olan masum çocuğu mu? Yoksa; Zeki ve tehlikeli o...