Korktuğumuz da, yaralandığımız da ya da pes ettiğimiz de, her zaman yanımızda olan kişilere sahiptik. Yürüdüğümüz yolda arkamızdan ya da önümüzde değil, ellerimizi kenetleyip yan yana Yürüdüğümüz insanlara sahiptik. Birlikte güldüğümüz, saçmaladığımız ve bunları yüzümüze vurarak eğlendiğimiz insanlara sahiptik.
En çokta, ağladığımız da neden diye sormayıp, sadece sarılan insanlara sahiptik.
Kırılırdık, onlarla toparlandık, ağlardık onlarla silerdik gözyaşlarımızı, gülerdik ve onların omzuna vururduk kahkaha atarken.
Sahip olduğumuz insanları, kaybetmemek ve onlara sahipken değerlerini bilmek, çok zor bir hayat sınavıydı ve insanların neredeyse tamamı o sınavdan kalıyordu. Sınav sonucuna bakınca ise pişman olur ve o sınava tekrar girmek isterdi. Fakat o sınava tekrar girse bile sorular asla aynı olmayacaktı. Kaybettiğimiz o kişilerin yerine başkası gelse bile onunla aynı olmayacaktı.
Nefes nefese uyandığı rüyanın etkisiyle bir süre nefes alamamış ve göğsü patlayacakmış gibi ağrımaya başlamıştı. Ne gördüğünü hatırlamıyor fakat gördüğü şeyin etkisini üzerinden atamıyordu.
Saçlarından damlayan ter damlaları boynundan aşağıya inerken uzun sarı saçlarını deli gibi titreyen elleriyle geriye attı. Ne görmüştü de bu kadar korkuyordu?
Uyumak istiyordu. Güne başlamak istemiyor, bu günü hayatından tamamen silmek istiyordu. Ama bunu neden istiyordu bir türlü anlamıyordu.
Odada duyulan sık nefes seslerinden rahatsız olurken sakinleşmeye çalıştı ve komodinde ki sürahiye uzandı. Kuruyan boğazını ıslatma umudu boş sürahi ile yıkılırken seslice boğazını temizleyip telefonu aldı ve saate baktı.
Öğlen 5'e geliyordu. Dünden beri bir tuhaflık vardı. Uykuya aşık olan Hyunjin, dün bir türlü uyuyamamış, güneş doğarken dalabilmişti uykuya. Bu hali onu fazlasıyla korkutuyordu.
Yorganı kaldırıp ayağa kalktı ve kararan bakışları ile bir süre öylece durarak kendine zaman Tanıdı. Dönen başıyla duvara tutunurken hala nefesleri düzelmemiş ve muhtemelen aldığı sık nefesler yüzünden vücut ısısı yükselmişti.
Eli sıkışan göğsüne giderken derin bir nefes alıp gözlerini açtı ve duvardan tutunarak kapıya ilerledi.
Yılbaşının üzerinden 1 hafta geçmişti ve ilk defa bu kadar mutlu olduğu bir yılbaşı geçirmişti. Seungmin ve Jeongin mutluydu, Chan ilk başta sessiz dursa da Changbin ile reşit oldukları için içki içmeye karar vermişlerdi.
Ve öğrenmişti ki, Jisung ile Minho bunca zaman birbirleriyle toparlanmaya çalışıyorlardı. Yılbaşında 10'dan geriye sayarken Minho yanında bir çocuktan farksız zıplayan Jisung'a gülümsemiş ve 0 dedikleri anda Jisung'u kendine çekip dudaklarını birleştirmişti.
Aynısını Seungmin ve Jeongin'de yapmıştı ve Hyunjin hainlik yapmak için ayırmak istemişti. Tabi arkadan çenesini tutan el ve başını çevirip öpen Felix'e kadardı bütün bu fikri.
Chan ve Changbin ise... Sadece içki şişelerini tokuşturmuş ve kafalarına dikmişti.
Ardından oyunlar oynanmış, dans edinmiş ve bolca dalga geçinmişti. Jisung tüm gece boyunca heyecandan eli ayağına dolaşmış ve sonuç olarak Minho onu oturtup daha fazla bir şey devirmemesini sağlamıştı.
Bu süre boyunca Chan ve Jisung fazla yakınlaşmış ve tüm gün bilgisayar oyunları oynuyorlardı. Onları kıskançlıkla izliyor, bazen merdivende durup sapanıyla onlara mandal atıp saklanıyordu. Ama yine de onlar oynamaktan vazgeçmemiş o ise Felix'e sarmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Whose gaze is this |HYUNLİX|
FanfictionGlances serisinin 1. Kitabıdır. . . Adranelin aşığı Hyunjin, Bir suçlunun çocuğuna aşık olma hayalleri kurarken hiç beklemediği iki kişiye aşık olmuştu Peki hyunjin Kimi seçecekti? Sessiz ve utangaç olan masum çocuğu mu? Yoksa; Zeki ve tehlikeli o...