"Nefes Almak İstemiyor Gibiydin"

5.2K 490 47
                                    

Acıyan karnına elini yaslayıp Bastırırken dudağını dişledi genç çocuk. Siyah saçları yüzüne dökülmüş, dudağından akan kan, kendine bir yol çizerek boynundan aşağıya akarak kurumaya başlamıştı.

Bir savaştan sağ kurtulmuş gibi hissediyor, gördükleri bedeninde ki acılardan daha da yakıyordu canını. Gözünün önünde katledilen insanlar, kan gölüne dönmüş sokaklar ve insanların acı dolu çığlıkları…

Boğazında ki düğüm yutkunmasına engel oldu ve nefessiz kalarak tutunduğu duvara yaslandı. Geceye Acıyla ve titrekçe nefesini bırakırken yere çöktü ve başını kirli duvara yasladı.

“Lanet olsun…” Karşısında sanki ona gülüyormuş gibi görünen parlak Ay'a dolu gözlerle baktı.

Daha birkaç saat önce ablasının, onun kaçması için attığı çığlıkları hala kulağında çınlıyordu. Arkasında bıraktığı tek değerli kişisinin artık olmayacağı kalbine bir hançer gibi saplanmış ve dudaklarından bir hıçkırığın kaçmasına sebep olmuştu.

Kaçmıştı ama hiç kurtulmuş gibi hissetmiyordu. Orada Ablasıyla birlikte öldürülmüş gibi hissediyor, nefesi ciğerlerini parçalıyordu. Sanki, boğazında dikenli bir sarmaşık vardı ve Onsuz aldığı her nefes ona işkence ediyordu.

“Chan, buradan kurtulamayız biliyorsun değil mi? Birimizin vazgeçmesi gerek” hemen önünde canlanan anısına can çekişerek baktı.

Evinde, yatağında yatan çocuk kalkıp ablasına sımsıkı sarıldı.

“Ben geride kalırım noona” Hapsoldukları o evde yiyecekleri tükeniyor, yaşam süreleri kısalıyordu.

Dışarıya adım attıkları gibi anında öldürüleceklerini biliyordu fakat elinde sonunda dışarı çıkmak zorunda kalacaklardı. En azından kardeşini kurtarmalıydı.

“Hayır, Chan. Bak bana, kaçsam bile tek başıma bir hayat kuramam. Ama sen büyüdün ve çoktan 15 yaşına geldin. Buradan kaçabilecek gücü bulabilirsin.”

Başını duvardan ayırmadan iki yana salladı ve ağlamamak için gözlerini sımsıkı kapattı.

“Dinleme… Onu geride bırakma”

Elleri yumruk oldu. Daha birkaç gün önceki kendisine öyle bir nefret besliyordu ki, şuan onu öldürmek istiyordu. Neden dinlemişti ablasını? Onu ölüme teslim edince rahatça yaşayabilecek miydi? Kurtulacak mıydı cidden?

O anı kaybolmuş yerini, bir grup adamın elinden kamaya çalışan Ablası almıştı. Acıyla bağırırken “Kaç Chan! Lütfen!” sözleri Dövülüp köşeye atılmış Chan’a zor ulaşıyordu.

O an tek istediği o adamların nefeslerini sonsuza dek kesip, kanlarını bu pis zemine akıtmaktı. Fakat yapabildiği, ablasına verdiği sözü tutarak karanlık sokağa dalmak olmuştu.

Boynunda hissettiği sıkılıkla gözlerini açarken puslu gözleri karşısında ki çocuğu buldu. Sarı saçlarını kapatmış kapüşonu, parlayan çillerini kapatamamıştı. Hemen dibinde diz çökmüş ve boynuna bir şal bağlıyordu.

“N-ne yapıyorsun?” Diyerek ağlamaktan içine kaçmış sesiyle konuştuğun da Çocuk şala bir düğüm daha attı. Bilerek biraz sıkmış ve hissetmesine sebep olmuştu.

“Nefes almak istemiyor gibiydin.” Şalın ucunu kavrayıp kaldırdı.

“İstemiyorsan bunu çek, anında nefesini keser. Eğer nefes almak istiyorsan boğazında ki düğümü çöz” Diyerek ona baktı.

Whose gaze is this |HYUNLİX|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin