“Sana bir şans veriyorum çocuk. Buradan gidebilirsin, sana hiçbir şey yapmayacağız” Jisung, korkuyla oturduğu sandalye de elleriyle oynuyordu. Bağlı değildi, orada zorla tutulmuyordu. İstese kaçabilir ve kalın sesli adamın dediğini yapacağını bilerek elini kolunu sallayarak gidebilirdi. Ama neden gitmiyor, öylece oturuyordu?“Gitmeyecek misin?” Jisung’un dolu gözleri ellerinden ayrılmazken, titreyen dudağını birbirine bastırıp çaresiz ve korku dolu sesiyle mırıldandı.
“Gidersem, Minho’ya zarar vereceksin” Ne kadar dudağını dişleyerek hıçkırıklarını tutsa da gözyaşlarını tutamamış ve yanaklarından aşağıya doğru akmaya başlamıştı.
Karşısında yüzü görünmeyen adam onaylamayan bir ses çıkararak sandalyeye rahatça oturup karşısında çaresizce ağlayan çocuğa baktı.
“Onun nesini bu kadar seviyorsun? İnsanları memnun etmek için yaşayan bir orospunun teki. Onun aksine sen… fazla masumsun” Jisung duyduklarını hazmedemedi ve elleri yumruk oldu.
Sevdiği çocuk için değil, öyle masum ruhlu bir insan hakkında böyle konuşulması içindeki bütün o korkuyu ezip geçen bir öfkenin olmasına sebep olmuştu. Bedeni kirli olabilirdi ama o güçlü kalmış ve ruhunu temiz tutmayı başarmıştı. Onun hakkında kimse bir şey diyemezdi.
“Bunu, küçük çocukları erkeklere satıp para kazanan kişinin, utanmadan söylüyor olması fazla gülünç.” Adamın bedeni beklemediği cevapla kaskatı kesilirken küçük bir çocuktan farksız olan bu çocuğun nasıl bu kadar cesaretli olduğunu sorguladı.
Ağlayarak titreyen bedenine rağmen bu kadar karşı gelmesinin sebebi, yanında durmuş ellerini tutan sevdikleri miydi yoksa ölse bile arkasında pişman olmadan yaşadığı bir hayat bırakacak olması mıydı?
Tedirgince oturduğu sandalyede, ellerini tamamen kapatmış olan kazağının kollarıyla oynarken titrekçe nefesini bıraktı.
“Bu videoyu Minho’ya izleyip acı çekmesini mi sağlayacaksınız?” Masumca sorduğu soruya bir insan cevap vermeye çekinir, yapacağı şeylerden tereddüt ederdi ama o adam bunu bile yapmamıştı.
Ona göre karşısında ki ne kadar masum olursa olsun işine yarayacak bir oyuncaktı sadece.
“Sadece Minho’ya değil. Oğlumu, Minho ya da Felix’in öldürmediğine eminim. Hiç kuşkusuz, katil arkadaşın sana değer veriyordur” Dudağını birbirine bastırırken daha da aktı gözyaşları.
Chan onun için gelir miydi? Gelmemesi için her şeyi yapardı.
“Benim öldürmediğimi nereden biliyorsun?” Başını kaldırıp adama baktığın da Adam, yaslandığı sandalyeden ayrılıp öne eğildi ve dirseklerini dizlerine yasladı.
“Bir katili gözünden tanırım ben Çocuk, Sen karıncaya bile zarar vermezsin” Sessiz kaldı.
Adamın zeki olması onu oldukça korkutuyordu. Eğer Chan’ın katil olduğunu bulamazsa Minho’ya zarar vereceğine emindi. Belki de bunca zaman hep peşlerindeydi ve Minho’nun zayıf noktasını arıyordu. 1 hafta önce Minho’nun onu öptüğünü ve o zamandan beri daha da yakın olduklarını görmüş olmalıydı.
“Madem kalıyorsun, oyuna devam edelim” Diyerek tekrar arkasına yaslandı adam.
Jisung korkuyla kasılırken titreyen ellerini birbirine kenetlemiş ve başını ellerinden kaldırmıyordu.
“Bu oyuna hiç girmemeliydin çocuk” Adam ceketinin cebinden bir silah çıkarırken Jisung olacakları anlamış ve sessiz kalmıştı yine.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Whose gaze is this |HYUNLİX|
FanfictionGlances serisinin 1. Kitabıdır. . . Adranelin aşığı Hyunjin, Bir suçlunun çocuğuna aşık olma hayalleri kurarken hiç beklemediği iki kişiye aşık olmuştu Peki hyunjin Kimi seçecekti? Sessiz ve utangaç olan masum çocuğu mu? Yoksa; Zeki ve tehlikeli o...