"Bu, Çektiğim Bütün Acılara Değiyor"

5.2K 557 577
                                    


"Seni seviyorum"

“O-oh…” refleks olarak verdiğim tepkiye Felix kısık sesle gülerek tepki verdi. Kalın ve boğuk sesiyle birlikte söylediği cümle birden kalbimin atmasına sebep olmuştu.

Bir an cidden kalbim göğüs kafesimi kıracak sanmıştım. Hala daha göğsümü acıtacak kadar şiddetli atan kalbimi Felix’in duyduğuna emindim.

Elim göğsüme gidip sakinleşmesi için baskı yaparken Felix daha da keyiflenmiş ve içine sokmak istercesine sarılmıştı bana.

“Ah Hyun, Bana hiç iyi gelmiyorsun” Fazla… sıcak! Yüzüm domatese dönmüş gibiydi eminim. Ben… HWANG HYUNGJİN, Utanıyordum!

Felix kollarını gevşetip, çenemi tutup kaldırarak ona bakmamı sağladı. Yüzünde ki gülümsemeye şaşkın bir şekilde bakarken gözleri kısıldı. Cidden… o mutluydu.

“İyiki o gün… peşimden geldin”  O gün, peşinden gitmeseydim ve beni Kırmızı Şehir’e götürmesiydi belki de ilişkimiz onunla Seungmin gibi, sadece arkadaşça olacaktı. Onun iyikisi olmak… Fazlasıyla mutlu etmişti beni.

Yüzümde gülümseme oluşurken Onun parlayan gözlerine baktım.

“İyiki…” Kurumuş dudağını yalayarak ıslatırken yaklaşıp saçlarımın arasına dudaklarını bastırdı. Bu hareketi, yüzlerce öpüşmeden daha çok kalbime dokunmuştu. Bana verdiği sevgiyi ve değeri iliklerime kadar hissetmiştim.

Gözlerimi huzurla kapatırken dudaklarını ayırsa bile uzaklaşmamış ve yüzü saçlarımın arasındayken nefesini bırakmıştı. Ve ben aşık olduğum çocuğun kollarında kendimi uykuya teslim etmiştim.

Boğazımda ki kuruluk ile gözlerimi açıp karanlık odaya baktım. Ah… Bu hissi biliyordum. Hasta olacaktım.

Zorla açık tuttuğum gözlerimle başımı kaldırırken Dudaklarım, Hemen dibimde uyuyan Felix’in dudaklarına sürttü. Uyanacağını düşünsem de hafifçe huzursuzlanmış ve uykusuna devam etmişti.

Yüzümde ki gülümsemeyi silmeden belimde ki kollarını çekip yorganın altından çıktım ve telefonumu alıp ayağa kalktım.

Saat gecenin 2’siydi ve herkesin uyuduğu evin çıldırtacak kadar sessiz olmasından belliydi. Üzerimde ki sıyrılmış kazağımı düzeltip şortumu yukarı çektim ve telefonun ışığıyla odadan çıktım.

Dağılmış saçlarımı kulağımın arkasına itip elimle merdivenin kenarına tutundum ve ilk defa normal bir şekilde merdivenleri indim.

Karanlık salonda hiçbir şey görünmezken ışığı önüme tutup mutfağa girdim. Kendime bir bardak ılık su doldurup yavaşça içerken değiştirmiş olduğum ekrana baktım.

Artık Chan değil, Felix ile çekindiğim bir fotoğraftı. Önceki gün karın altında oynarken bana arkadan sarılmış ve çenesini omzuma yaslamıştı. İkimiz de kameraya bakıp gülümsüyorduk ki bence fazla güzel bir fotoğraftı.  

Gülümsememi bozmadan bardağı bırakıp ışığı tutmaya devam ederek mutfaktan çıktım. Esneyerek merdivenlere yönelirken gelen soğuk hava ile duraksadım. Neresi açıktı?

Soğuk havanın nereden geldiğini çözmeye çalışırken ışığı salona tuttum. Changbin bir yeri kapatmayı unutmuştu sanırım.

Salonun ortalarına ilerlerken havalanan perde ile ışığı oraya tuttum. Arka bahçenin kapısı aralık kalmıştı. Nefesimi bırakıp oraya ilerledim ve perdeyi çekip kapıyı kavradım. Kapatacakken gördüğüm sahne ile donmuş ve şaşkın bir şekilde bahçeye bakmıştım.

Whose gaze is this |HYUNLİX|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin