"Ben Uslu Bir Çocuğum"

5.7K 560 483
                                    


Şominenin önünde ki armut koltuklara oturmuş dumanı tüten kahvelerimizi yudumluyorduk. Seungmin bizi bastıktan sonra aşağıya inmiş ve yemek yemiştik. Tüm yemek boyunca bana kaş göz hareketi yaparak imada bulunan Jisung'a dayanamamış ve ağzına kimchi tepmiştim. Tabi ağzı hariç yüzünün her yerine değince ortaya komik bir görünüm çıkmıştı.

Minho araya girmeseydi onunla bilmem kaçıncı yemek savaşımızı yapacaktık ama neyse ki Minho peçeteyle yüzünü silmeye başlayınca Jisung hemen yumuşamış ve utanmıştı. Onun bu Aptal aşık hallerini bile aşırı özlemiştim.

Şimdi ise hepimiz yanan ateşin önünde toplanmış, dışarı da yağan yağmurun sesi eşliğinde de sohbet ediyorduk. Daha önce böyle bir aktivite yapmadığım için tuhaftı ama aynı zamanda eğlenceliydi de.

"Annemler burada biliyorsunuz. Evin anahtarını almak için şirkete gittik kafeteryada bekliyoruz. Kaç saat?" diye düşünmeye başlayan Jisung'u hepimiz ilgiyle dinliyorduk.

Sorusunun cevabını yanında oturmuş ve iki elini de kupaya sarmış olan Minho cevapladı.

"yaklaşık 1 buçuk saat" Jisung hatırlamış gibi ona dönüp parmağını şıklattı hızla.

"doğru! 1 buçuk saat bekledik kimse gelmedi. Annemi arayıp soracaktım ki bir çocuk yanımıza nefes nefese geldi. Eğilip ' merhaba ben Changbin, ev arkadaşınız' dediğin de Woah dedim. Cidden Hyung, Hyunjin senden o kadar bahsetti ki gördüğüm gibi oha dedim. Böyle tanıştık işte"

Jisung, Changbin ile nasıl tanıştıklarını anlatmıştı ki Onun tanıyıp benim tanımamam aşırı tuhaftı. Gerçi onu gördüğüm de yüzünün yarısını kapüşon kapattığı için tanımamıştım ve yüzünü çok bilmiyordum.

İnstagramdan takip ediyordum ama yüzünü neredeyse hiç göstermiyordu. Jisung nasıl tanımıştı hiçbir fikrim yok.

“O gün, Yetiştirmem gereken bir parça vardı. Başkan beni arayıp, "

Changbin mimiklerini kullanarak heyecanlı bir şekilde bize anlatırken kahvemden bir yudum aldım.

Elini telefon gibi yapıp kulağına götürdü.

Changbin. Ev arkadaşı arıyordun değil mi? oğlum ve arkadaşı ev arıyor” Dediğin de kalbim ağzımda attı. Başkanın çocuğu ile ev arkadaşı olmak…”

Titriyormuş gibi yaptığın da yanında oturan Jisung utanarak güldü ve “Hyung!” Diyerek Changbin’in omzuna vurdu.

Bakışlarımı onlardan çekip yanımda telefonuyla ilgilenen Felix’e çevirdim.

Sarı saçları dağınık bir şekilde anlına dökülmüş, artık kapatmadığı çilleri ateşin kızıl ışığında parlıyordu. Ateşin karşısında olduğumuz için terlemiş olmalı ki beyaz kazağın kollarını dirseklerine kadar sıyırmış, bileğinde ki ince bileklik zarif bir şekilde sarkıyordu.

Onu gördüğüm andan beri o bilekliği hiç çıkarmamıştı ama Yongbok’da hiç görmemiştim onu. Kim vermişti onu ona?

Merak içimde büyürken kupamı yere bırakıp oturduğum armut koltuğu ona doğru kaydırdım. Bu hareketim ile Mesaj yazan parmakları anlık dursa da beni takmayarak devam etti.

Yanına kayıp başımı uzattım ve omzuna yaslayarak telefonuna baktım.

Bayan Lee ile konuşuyordu. Sanırım yurt dışında olduğumuz için onu merak etmişti.

“Lixie?” Elimi uzatıp bileğinde ki bileklikle oynamaya başladım. Cidden aşırı hoş bir bileklikti. Felix sert gibi dursa da bileklik bileğinde aşırı zarif duruyordu.

Whose gaze is this |HYUNLİX|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin