Ekrana bakıp bakıp gülerken rehbere girdim ve kontrol ettim. Tam tahmin ettiğim gibi kendisini eklemiş ve adına da “babacık?” koymuştu.O bana… Yürümüyordu değil mi? yok canım ne yürümesi, ışınlanıyor aq!
Mesaj yazsam çok geç olur muydu? Saate baktım. Yok be daha saat 8’di. Oha sekiz mi? Felix gideli 1 saat olmuştu. Pansuman yaparken baya zaman geçmiş anlaşılan.
Chan’a mesaj atacaktım ki gelen mesajla kaşlarımı çattım. Mesaj Jisung’tan gelmişti.
Kaşlarımı çattım Çünkü Jisung, mesaj atmak yerine arayan birisiydi. Koltukta düzgün bir pozisyona geçtikten sonra mesaja girdim.
“Burası çok sessiz”
Bedenim kaskatı oldu, nefesim ciğerlerime ulaşamadan kesildi. Korku bedenime bir zehir gibi yayılırken hızla ayağa kalktım ve koşarak odadan çıktım.
Arama tuşuna basıp kulağıma götürürken telefonu, merdivenleri atlayarak inmeye başladım.
Açılmayan telefona lanet ederek Mutfağa girdim ve Yemek hazırlayan Seungmin’in yanına gidip bir şey demeden mesajı gösterdim.“Ne old-“
Seungmin kaşlarını çatıp bakışlarını telefonuma çevirdiğin de onunda bedeni kasıldı. Gözlerinde ki endişe tohumları büyürken elinde ki bıçağı bıraktı ve önlüğü çıkarmaya başladı. Onu elimle durdurdum.
“Sen Jeongin'in yanında kal. Ben giderim hemen” İtiraz etmek istese de vakit harcamamak için başını salladı ve beni onayladı.
Tekrar tekrar aradığım Jisung, her seferinde beni yanıtsız bırakırken Ayakkabımı giyip ceketimi aldım ve çekmeceye yöneldim. Karıştırarak, kısa sürede bulduğum anahtarı aldıktan sonra evden çıktım ve kapıyı sertçe kapatıp koşmaya başladım.
O sırada gelen motor sesiyle adımlarım kesildi ve bana yaklaşan Tanıdık bedeni gördüm.
Motor yaklaşıp hemen önümde durduğun da şaşkın bir şekilde bana baktı.“Nereye gidiyorsun?” Felix’in sorusunu duymazdan gelip ona ilerledim ve hızlı bir şekilde arkasına oturup beline sarıldım.
“Jisung’un evini hatırlıyor musun?” Bilinen bir bölge olduğu için hatırlamasını umdum.
Ne olduğunu çözmeye çalışsa da çözememiş olmalı ki sorgulamadı ve başını sallayarak onayladı. Ardından motoru çalıştırıp geri döndü.
Karanlık sokakta son sürat ilerlerken sert rüzgar saçlarımı geriye savuruyor ve gözlerimi açmamı engelliyordu. Anlımı Felix’in sırtına yaslayıp gözlerimi kapattım.
Jisung’tan bu mesajı almayalı uzun zaman olmuştu. Bu yüzden içim içimi yiyordu. O evindeydi, Banyosunda, Küvetin içinde ki suyun içinde. Kendi sesini bile duymamak için suyla susturuyordu şuan kendini. Sessiz bir yerdeydi çünkü suyun içinde yok etmeye çalışıyordu sesleri.
Siteye girip bahçeli evlerin arasından geçerken elimle Evi gösterdim. Felix motoru evin önüne çekip kaskını çıkarırken hızlıca inip eve koştum.
Cebime attığım anahtarı çıkarıp deliğe sokmaya çalışırken bütün ışıkların yandığı evde ki, sessizlik korkuttu beni. Felix arkamdan gelirken kilitli kapıyı açıp içeri girdim ve Felix’in gelmesi için açık bırakarak ilerledim.
Hiçbir yere uğramadım, Jisung’un ismini bağırmadım. Sessizce ve hızlı bir şekilde merdivenlere yönelip direkt banyoya koştum.
Titreyen bedenimi sakinleştirmek için derin nefesler alırken kapıyı açtım ve görmekten korktuğum o sahneye acıyla baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Whose gaze is this |HYUNLİX|
FanfictionGlances serisinin 1. Kitabıdır. . . Adranelin aşığı Hyunjin, Bir suçlunun çocuğuna aşık olma hayalleri kurarken hiç beklemediği iki kişiye aşık olmuştu Peki hyunjin Kimi seçecekti? Sessiz ve utangaç olan masum çocuğu mu? Yoksa; Zeki ve tehlikeli o...