*Eğik ve kalın yazan kısımlar videoyu anlatıyor, düz kısımlar ise şimdi ki zamanı*
Bu arada bıraktığım bu şarkıyı dinleyerek okuyun, Video'da ki şarkı bu aynı zamanda (sözlerine de bakabilirsiniz size kalmış)
***
"merhaba... Ben Yongbok, Lee Yongbok"
Dolan gözlerini koluna silerken adımlarını hızlandırdı. Arkasından bağırarak koşan diğerlerini bile duymuyor, ona şaşkın bir şekilde bakan insanları umursamayarak ağlıyordu. Geç kalmaktan... Ölesiye Korkuyordu.
"Beni tanıyorsunuz gerçi" güldü ama samimi bir gülüş değildi. Gülmeye kendini zorluyor, çektiği acıyı saklamaya çalışıyordu. Gözleri kamerayla buluşmuyor sanki kamerayla değil, onu izleyenle konuşuyordu.
"LEE YONGBOK! SENİ ÖLDÜRECEĞİM!" attığı çığlık geçtiği sokakta yankılanırken hıçkırıkları zorla nefes almasına sebep oluyordu. İnsanlar ona tuhaf bakışlar atarken arkasından koşan 3 çocukta aynı onun gibi endişeli ve son güçleriyle koşuyorlardı. Umursamaz olan Chan bile...
"Size söylemek istediğim ama yüzünüze karşı söyleyemediğim çok şey var. Öncelikle Seungmin" derin bir nefes aldı Yongbok. Kalın ve kurumuş dudaklarını ıslatırken elleriyle oynamaya başladı.
"Benim için hep endişelendin ve mutlu olmam için çabaladın. Beni, Hyunjin gibi... Bir kardeşin olarak gördün. Bunun için çok teşekkür ederim. Aynı yaşta olsakta Benim için hep bir abi olarak kalacaksın"
"Lütfen Vazgeçmiş ol! TANRIM YALVARIRIM!" Bulanıklaşan gözlerini saniye de bir silerken artık acıyla yanan bacakları titremeye başlamıştı. Yine de hıçkırıklarını tutup daha da hızlanmaya çalıştı. Aklından Yongbok'un sesi bir türlü çıkmıyordu.
"Jisung..." yüzünde gülümseme oluştu ve dudaklarını birbirine bastırdı.
"Sana cidden hayranım. Hyunjin ve Seungmin'in için çok değerlisin ve ben... Bunu cidden kıskanmıştım. Nasıl bu kadar sevilebilir birisi diye. Ama sonra bende seni o kadar sevdim. Çünkü herkesi güldürebiliyorsun. Bende öyle olmak istedim. Herkesi güldürmek... Sen bana bir dost gibi yaklaştın. Benimle oyunlar oynadın ve şakalaştın. Şimdi ise Minho hyung ile gittin. Sırf ona bir hayat vermek için... Jisung... Sen gördüğüm en iyi insansın. " Güldü ve elleriyle yüzünü kapattı. Birkaç saniye öylece durup sakinleşmeye çalıştı.
" Hyunjin!" Çalan korna seslerini bile duymadı. Öylece yola atlarken her zaman ki şans yine onun peşinden ayrılmamış ve arabaların ona çarpmadan durmasına sebep olmuştu. Daha yeni iyileşmeye başlayan ayağı acıyla yanıyordu. Aynı acıyla kavrulan kalbi gibi.
"Chan Hyung. Seninle yeni tanıştık. 1 ay oldu ama Felix ile çok yakındın. Aslında umursamaz gibi davranman, hiçbir şeyi kafana takmadığın için değil aksine her şeyi fazla kafana taktığın için olduğunu biliyorum. Sessiz olmam kör olduğum anlamına gelmiyor hyung. O kadar çok kafana takıyorsun ki derince düşünmek için umursamaz bir rol çiziyorsun kendine. Telefonunla uğraşırken aslında dalıp gittiğini ve telefonda hiçbir şey yapmadığını çok zor fark ettim. Hyung... " Derin bir nefes aldı ve dudaklarını diliyle ıslattı.
" Biz aynıyız aslında. Sende değer verdiğin kişi için sevdiğinden vazgeçiyor, ona aşkını itiraf edemiyorsun. İkimizde vazgeçiyoruz..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Whose gaze is this |HYUNLİX|
FanfictionGlances serisinin 1. Kitabıdır. . . Adranelin aşığı Hyunjin, Bir suçlunun çocuğuna aşık olma hayalleri kurarken hiç beklemediği iki kişiye aşık olmuştu Peki hyunjin Kimi seçecekti? Sessiz ve utangaç olan masum çocuğu mu? Yoksa; Zeki ve tehlikeli o...